Hangi mahzende saklısın, ey kibirli
yansızlığım, yâd edilesi aşkın kölesi bir beşer göğe her baktığında Rabbime
akar sure sure ve su sesinde saklıdır kaderim. Kederimle yüz sürdüğüm İlahi
Aşkın mertebesi her derde düştüğümde derdest gölgelerden de hicapla kaçışırım
ve karışırım dünde kalan çocukluğuma: bakir bir tanrıdır sessizlikle imtihan
edildiğim her dik yokuş her içten bakış.
Tebessüm ehlidir benim düşlerim ve
hep de düşer kalkarım ıssızlığın izinde.
Serildiğim kadar zemine ben ki
zemherilerin çiçeği gariban bir çiçek aşkın hezimeti değil nezaketidir beni
diri tutan ve dingin bazen ölü nefsime sayıp sövdüğüm belki de süründüğüm ve
sürüldüğüm o mahzen ki…
Muhatap olduğumdur içimdeki kimlik
bazen gözümün üstünde kaşım yaşar diye yeşeren gözlerimdir uğradığım her
hakarette köküme sadık bir sadakatle arsızca gülenlere bakmam dahi sadece
sığınırım Rabbime hep de sığamadığım şu yer gök bazen sindiremediğim sıfatlarla
yüz göz olmadan yüzümü sürerim aşka ve sabra ve şükürle beslenirim.
Bir gülüşüm varsa O’nun bahşettiği.
Bir düşsem kimin gördüğü meçhul.
Düşünüyorsam eğer aralıksız.
Düşlerimde saklıdır ferim ben ki
gerçeklerin neferi ben ki kayıtsız kimse konduğum yüreğine konduramadığım ne
ise açarım ellerimi rahmete…
Elemin izidir üstümdeki toz…
Acıların da beldesi içimde saklı
mabet.
Rengim ya pembe ya mavi kızaran
yanaklarımda saklıdır kelebeğin gamzeleri.
Rüştümü ispatlamadım henüz ve
balyalarca cümle sundum kendime lakin onayından geçmedim evrenin okların da
saplandığı illa ki merkezinde çoktan vurulduğum yıldızların söküğünde saklıdır
sesim ve ayın sönük nefsi bense nefes nefese yaşar ve severim yazmaksa günün
sonunda kâinatın bana sunduğu zaferi aşkla serdiğim boş beyaz zemine.
Eklem yerleri şiirlerin.
Edası yalnızlığın ve gizemin.
Arpacı kumrusu gibi düşündüğüm koca
ömrün eziyeti.
Ve işte ben her birini meziyet bildim
ve biledim yüreğimi: bildiğim bilmediğim ne ise emanet ettiğim canım ve tüm
sevdiklerim mademki saklıyız Rabbin indinde şimdi şüheda düşlerimi gömüp de
derine düşeceğim yollara ve yarınlarda saklı umudu ve neşeyi ibraz edeceğim
yeniden annem beni doğurduğunda.
Yaşım ve yasım ve hiçliğim bense hala
rahminde evrenin gözlerini umuda açmayı dileyen sıradan bir ceninim ve
büyüyeceğime küçülen benliğim ve bedenim bazen bir fide gibi bazense sunulan
bir fidye gibi gerisin geri kaçıp da döndüğüm çocukluğum nihayetinde yeniden
doğmanın telaşı ile sekiyorum geriye ta düne.
Dün mizaçlı bir şiir isem bazen
gözüme kaçan bulut gibi umut gibi.
Yarınlarda saklı bir zaferi şimdiden
müjdelerken meleklerim.
Anda kaybolduğum ansızın.
Ar bildiğim neyse uğruna savaştığım
bir yaşanmışlık.
Aşkın inik kepenklerinden sızansa gün
ışığı elbet içimde saklı ki geceyi bile aydınlık kılan bir mukadderat ki
mütereddit yüreğimle sevebildiğim aşikâr.
Diklendiğim hayat bense hep muhalif.
Dikenlerim aralıksız yapraklarıma
batan.
Direndiğimse değil yalan.
Dibe vurduğum o gün dünde saklı
şüheda mazim belki de ölüm çağırırken beni sinsice ve işte uçuruma düşmekten
son anda kurtulduğum ve o tevafuk ki kalemle olan tanışıklığıma denk gelen günü
miladım bildiğim.
O gün hatta o gece yeniden doğdum ben
ve Süreya idi kulaklarıma fısıldayan ve annem önce öpüp yeniden doğumumun
şerefine kalemle yaşayacağım büyük aşkın da ilk kıvılcımı idi içime düşen o
ateş ki sekiz yıldır aralıksız istişare halinde iken kelimelere düşkünlüğüm ve
kendimden defalarca geçip yeniden kendimi bulduğum üstelik defalarca.
Bilindik bir hikâyem yok benim
aslında bir hikâyem bile yok çünkü kendimi bildim bileli saçlarımı örer gibi
hayatı da hikâyelerle ve sevgiyle örerken asla da ihtiyaç hissetmedim bir
hikâyem olsun diye çünkü yaşadığım her anda saklıydı hayalim bense gerçekler
kadar hayallere de dokunmanın verdiği aşkla zaten kendi hikâyemi yazdığımı
sonradan fark ettim ve hayatı zaten bir şiir olarak yaşadığımı yeni yeni idrak
ettim bu yüzden her günümü derleyen Rabbime ve kalemime müteşekkirim ve de söz
verdim kendime en muhteşem hikâye olacağıma dair elbet henüz yazmadığım ama
için için yandığım ve yakardığım.
Bir huzme ise gün.
Bir direnç ise geliştirdiğim.
Ben ki asla öykünmeden başka
insanlara ve içimdekini dışarı vurmakla iştigal bir o kadar anlatmak ve anlamak
adına baş koymuşken hayata bir o kadar iyi bir insan olmanın da meali iken
kendimle olan hesaplaşmamda gücümse Allah’tan madem ve matemle örülü her
detayda mutlu olabildiğim de elbet akla zarar.
Hüznüme bakmayın siz.
Yaşlarımsa doğuştan çünkü bir çiçek
olarak ilan edildiğim günden beri inancın ve sevginin rahmetidir ruhuma ve
yapraklarıma iyi gelen o maneviyat dolu yaş bu anlamda yaş aldığım kadar
yaşaran ve yeşeren gözlerimde saklıyım ben elbet dokunmaksa gök kubbeye ne de
olsa yerden firar edip konduğum tek yer elbet İlahi Aşkın da sunumu iken gökte
saklı bir çiçek olmamın da umarım ki kimseye zararı ve de sakıncası yoktur…