Gömme dolabında saklıyım hazanın:
farz-ı mahal geçiş hakkı tanınmayan bir yolda geri geri sürüyorum arabayı ve
kırıyorum direksiyonu elbet zincirleme kazaya mahal olmamak adına ben asla
direksiyon başına geçmedim ki bir ömür.
Bingo.
İşte şimdi başındayım kelimelerin
direksiyonunda elbet elyaf kalemimdir ara sıra gaza bastığım sıkıldım mı frene
asılıp hangi duygu ise askıntı olan çeperimdeki sonsuzluğa dahil olmak adına
sadece gövdemle yaşadığıma dair bir inanç geliştirdiğim.
‘’Sabiha bu adamlar beni alıp
götürecek
Sakın ha ağlamanı istemiyorum
Çocuğa bir şey söyleme Sabiha belli
olmaz
Sakın ha ağlamanı istemiyorum
Bakarsın çabuk biter akşama evdeyim
Hay Allah bu ilkbahar beni öldürecek
Bu adamlar Sabiha beni alıp götürecek
Sakın ha ağlamanı istemiyorum
Paran var mı yok mu bilemiyorum
Al şu yüz lirayı yanında bulunsun
Beyler ben hazırım haydi gidiyoruz
Sabiha unutma seni bekliyorum…’’(A.
İlhan)
Çarşaflar kirli, memur bey
Görmez misin yerler de toz içinde.
Toza dumana katardı Atilla bir
zamanlar
İçimde kalan ukdenin
Yansımasıdır bu aşk,
Birbirimizden hiç bu kadar ayrı
kalmamıştık önce.
Sözüm söz vaktimi hesaplı kullanırım
Görmezsem kocamı nasıl kurtarırım
Ruhumu o darağacından?
Hep dediydi bana kocam:
Beni bekle, Sabiha.
Erkenden düştüm yola
Gözlerim kan çanağı ağlamaktan
Haydi, bir el ver de geçeyim içeri
Atilla tek aşkım
Kilitli yüreğimin şifresi hayatımda
Kayıtlı tek kelime.
Gönlüm kaymıştı hem onu ilk
gördüğümde
Hep beyazdı yüzü alnı
Elleri kirliydi ne de olsa bir inşaat
işçisiydi
Kim ne iftira attı da adamıma
Düştü mahpushaneye.
Verdiği yüzlük
Sol parmağıma taktığım yüzük…
Yüzüm yok ki onsuz
Hatırına ananın bacının
Kaybolduğumu sanacak şimdi
Eğer ki görüşü kaçırırsam
Uyku girmez gözüne.
Bak, el kadar çocuk nasıl da çeker
baba hasreti.
Ben kim miyim?
Sakın ha, açtırma kutuyu söyletme
kötüyü
Öyle düşmüştüm ki kirin içine
Bak, onun da benim de her yanımız
bembeyaz
Allah affetsin günahlarımızı
Bir birbirimizi çok sevdik, memur
bey.
İşkillenmiştim de uzun zaman önce
Ama sandım ki;
İşi uzadı
Ne de olsa hayli geç geliyordu eve.
Haydi, lafı uzatma da alıver beni
içeri
Yaprak sarma da yaptım, hani:
Al, kardeşim:
Sana da yeter ona da
Ben hepten yettim kendime
Gerçi yediremedim bunca küfrü,
iftirayı.
Eh, masum değiliz elbet hiç birimiz
Herkes olmaksa raconumuz
İzin ver de göreyim yüzünü adamımın
Sanma da sakın kirli bir kadınım:
Ben, Sabiha:
Tövbemi ettim günde beş vakit namaza
dururum
Allah af ettikten sonra
Haydi, yol yakınken azat edilsin
günahım günahı.