6 Haziran 1941cuma’dan—16 Haziran 1950 Cuma’ya
Bilindiği
ülkemizde 1932 yılından 1950 yılına kadar camilerde ezan, farz namazlardan
önce okunan kamet, ölü duyurusu ve Cuma günleri okunan selalar ve hatta
doğrudan doğruya imamların sesli olarak okuduğu Kur’an-ı Kerim ayetleri ve
sureleri Türkçe okunmaya başlanmıştı.
İşin ilginç tarafı ‘’ Türkçe okunacak’’
Diye bir kanun filan da yapılmış değildi. Bu iş Diyanet İşleri Başkanlığının
müftülere, müftülerin de en ücra köy camilerine kadar ulaştırdıkları genelgeler
ile sağlanmıştı. Genelgelerde ezan veya kametin nasıl Türkçe okunacağı ile
ilgili örnekler de vardı. Ancak Türkçe ezanda
her şey Türkçeleşmiş olduğu halde Hayyalel Felah ( Yani ‘’Haydi
Kurtuluşa’’ ) ‘’Haydi Felaha’’ olarak okunuyordu. Her şey Türkçeleşmiş ama Felah
yani Kurtuluş her nedense
Türkçeleşmemişti.
Bu uygulama ülkede bazı tepkilere yol açtı. Bazı yerlerde doğrudan doğruya
imamlar, bazı yerlerde ise imamları yaka paça minareden veya mihraptan alan
vatandaşlar genelgelere aykırı olarak ezanı, kameti ve selayı yine Arapça
olarak okudular. Okumasına okudular ama cezalandırıldılar bu davranışlarından
dolayı.
Evet cezalandırıldılar ama yine acayip bir durum vardı ortada zira ceza vardı
ama kanunlarda bu ceza ile ilgili bir suç yoktu.
Daha açık söyleyeyim: ‘’Ezanı, kameti, selayı Türkçe okumamak şu kadar cezayı gerektirir.’’ Diye
belirlenmiş bir kanun maddesi yoktu.
İyi de bu adamlar neye göre cezalandırılıyordu?
Ceza Kanunun 526. Maddesine göre.
Ceza kanunun 526. Maddesi ne diyordu peki?
Aynen şunu diyordu:
Salahiyetli makamlar tarafından adlî muameleler dolayısîle yahut âmme emniyeti
veya âmme intizamı veya umumî hıfzıssıhha mülâhazasile kanun ve nizamlara
aykırı olmıyarak verilen bir emre itaat etmiyen veya bu yolda alınmış bir
tedbire riayet eylemeyen kimse, fiil ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde, bir
aya kadar hafif hapis veya elli liraya kadar hafif para cezasile
cezalandırılır.
Bu kanunda ne ezan, ne kamet ne de sela
vardı ama 1941 yılına kadar ezan, kamet ve selayı inadına Arapça olarak okuyanlar
bu maddeye istinaden cezalandırıldılar.
Takvim yaprakları 6 Haziran 1941 i gösteriyordu ve günlerden Cuma idi.
İşte bu tarihte 4055 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'nun 526. maddesine
bir fıkra eklendi.
Yukarıda zikrettiğim kanun maddesi aynen devam ediyordu ama o kanuna şöyle bir
hüküm daha eklendi:
Şapka iktisası hakkında 671 sayılı kanunla Türk harflerinin kabul ve tatbikına
dair 1353 sayılı kanunun koyduğu memnuiyet veya mecburiyetlere muhalif hareket edenler VEYA ARAPÇA EZAN VE KAMET OKUYANLAR ÜÇ AYA
KADAR HAFİF HAPİS VEYA ON LİRADAN İKİ YÜZ LİRAYA KADAR HAFİF PARA CEZASI İLE
CEZALANDIRILIRLAR.
Böylece şapka kanununa muhalefet edenler, Türk Harflerinin kabulüne karşı
olanlar ile Arapça ezan ve kamet okuyanların hepsinin birden cezası kanunen
belirlenmiş oldu.
1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelir gelmez ( 14 Mayıs 1950 ) ilk iş
olarak bu konuyu ele aldı.
Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan, Kayseri Milletvekili İsmail
Berkok ve 13 arkadaşı Arapça ezana hapis cezası getiren 526. maddenin
değiştirilmesi için kanun tasarı ve teklifleri hazırladılar.
Mesela Ahmet Gürkan’ın teklifi ve bu teklifin gerekçesi şöyleydi:
31. V.1950
T. B. M. M. Yüce Başkanlığına.
T. C. K. 526/2 fıkranın tadili hakkında tanzim edilen gerekçe ve tasarı iki
parça halinde eklice sunulmuştur. Kanuniyet kespetmesi için ivedilikle müzakere
edilmek üzere gerekli komisyona sevkini ve kanunlaşmasını saygı ile teklif
ederim.
Tokad Milletvekili Ahmet Gürhan
GEREKÇE
Devletimizin Anayasamızda tesbit edildiği gibi laik olması ve laikliğin ise
Devletle din müesseselerinin yekdiğerinden ayrı tutularak birbirine
karıştırılmaması mânasına gelmesi itibariyle kanunların bu esaslar dairesinde
ayarlanması icabettiği gibi lâikliğe aykırı olan kanunların da buna muvazi,
olarak tâdili icabeder. Esasen bütün demokrat ve medeni memleketlerde bu esas
kabul edilmiş ve din işleri Devlet teşkilâtından ayrı tutularak din adamlarmın
dinî bilgilerine terk edilmiş bulunduğu bir hakikattir Şu hale göre dine
taallûk eden işlerden Devletin elini temamiyle çekmesi ve bu manevi varlığı
ilâhiyatçıların bilgilerine daha doğrusu ihtisaslarına terketmesi bir zaruret
halinde karşımıza dikilmektedir. Sabık iktidarın lâikliği din aleyhinde tefsir
etmesi suretiyle ve bu cümleden olarak iman ve amelden mürekkep müslümanlık
dininin amele taallûk eden ezan ve kametin Türkçe okutulmasını mecbur tutması
lâiklik prensibini ihlâl ve Anayasanın verdiği vicdan hürriyetine tecavüzdür.
Lâik biç idarenin bir hiristiyan mabedinde çalınan çan tokmağını şukadar veya
şu şekilde vuracağı hususlarına müdahale etmesi nasıl bir haksızlık teşkil
ederse, ayni şekle muvazi olan ezan veya kameti şu şekil veya şu lisanla
okutmak istemesi de o nispette haksızlık, hattâ din ve vicdan hürriyetine bir
tecavüzdür.
Hakkiyle ve ilmî bir şekilde Türkçeye tercüme dahi edilemiyen ezan ve kametin
Diyanet îşlerı Başkanlığı tarafından kabul edilecek şekli ne lursa olsun halen
bu mevzuda lâiklik prensiplerini ihlâl eden T. C. K. 526/2 fıkrasındaki (veya
arapça ezan ve kamet okuyanlar) kaydının kaldırılması suretiyle'mezkûr maddenin
ekli tasarı şeklinde tâdilinde zaruret görmekteyiz.
Bizzaruret, çeşitli ırk ve lisanlara sahip 500 milyondan fazla müslümanın:
kabul ettiği, hattâ hangi hiristiyan memleketinde yaşarsa yaşasın tatbikatında
asla güçlük çekmediği bu ibadet usûlüne medeni ve lâik bir Devlet olarak
müdahale etmemiz ' bariz bir hatadır. Bu bakımdan ekli tasarı hazırlanmış
bulunuyor.
Dikkat edilecek olursa tasarı metninde( ve diğer teklif metinlerinde ) ezanın
yeniden Arapça okunabileceğinden söz edilmiyor, sadece cezanın yer aldığı
maddenin yeni şekli veriliyordu.
***
16 Haziran 1950 Günlerden yine Cuma
TBMM nin önünde bir hayli kabarık bir gündem vardı ama Başbakan Adnan Menderes
526 Sayılı Türk Ceza kanununda değişiklik yapılması için verilen önergenin öne
alınmasını istedi. Çünkü ‘’ Halk bugün ne için toplandığımızı biliyor o sebeple
de yarından itibaren Arapça ezanlar, kametler, selalar okunmaya başlanırsa ve henüz
ortada bir değişiklik olmadığı için bu insanlar ceza alırlarsa kargaşa çıkar.
Bu hususu hemen görüşelim ve eğer meclisimiz de uygun görürse hemen karara bağlayalım ve derhal yürürlüğe
koyalım’’ Mealinde bir konuşma yaptı.
Başbakan Menderes’in bu teklifi kabul edildi ve böylece 526 Sayılı kanunda
değişiklik yapılması hususundaki önerge üzerine iki lehte iki de aleyhte
milletvekilinin konuşma yaptıktan sonra oylamaya geçilmesi kararlaştırıldı.
Kürsüye ilk gelen CHP Trabzon Milletvekili Cemal Eyüboğlu oldu.
Eyüboğlu aynen şöyle dedi: ( Özet olarak )
‘’Sayın arkadaşlar, Türk Ceza Kanununun 526 nci mdadesinden, ezana taallûk eden
ceza hükmünün kaldırılması maksadiyle Hükümetin bugün huzurunuza getirdiği
kanun tasarısı hakkındaki C. H. Partisi Meclis Grupunun görüşünü arzediyorum:
Bu memlekette Millî Devlet ve Millî Şuur politikası, Cumhuriyetle kurulmuş ve
C. H. Partisi bu politikayı takip etmiştir. Bu politika icabı olarak ezan
meselesi de bir dil meselesi ve Millî şuur meselesi telâkki edilmiştir. Millî Devlet
politikası, mümkün olan her yerde Türkçenin kullanılmasını emreder. Türk
Vatanında ibadete çağırmanın da Öz dilimizle olmasını bu bakımdan daima tercih
ettik. Türkçe ezan - Arapça ezan mevzuu üzerinde bir politika münakaşası açmaya
taraftar değiliz. Millî şuurun bu konuyu, kendiliğinden halledeceğine güvenerek
Arapça ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkarılmasına aleyhtar
olmıyacağız.
Yani?
Yani 1950 yılındaki bu oylamada CHP
aleyhte oy kullanmayacağını beyan etti ve aynen de dedikleri gibi aleyhte
oy kullanmadılar.
Sonra Demokrat partiden Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu söz aldı ve özetle
şöyle dedi:
Atatürk sağ olsaydı hiç şüphe yok ki, bu büyük Meclis’in düşündüğü gibi
düşünecekti. ...’Allahu ekber’ ile ’Tanrı uludur’ kelimeleri bir manaya gelmez.
Eski zamanlara ait kitapları okursak birçok tanrılar olduğunu görürüz: Yağmur
tanrısı, yer tanrısı, vesaire. Binaenaleyh ’Tanru uludur’ deyince bunların
hangisi uludur?
...Hristiyanlar bile bir ölüyü haber vermek için çan çalarlar. Onlar çan
çalınırken çanın ne demek istediğini anlıyorlar, Müslümanlar bir sala sesi
duymuyorlar.
Sonra Ankara Milletvekili Talat Vasfi Öz Söz aldı ve uzun bir konuşma yaparak
özetle şunları söyledi:
Ezan farzı kifayedir. Bir memlekette Peygamberin emrettiği şekilde ezan
okunmazsa namazın sahih olmadığını söyleyen müctehitler olduğunu bilhassa
huzurunuzda zikretmek isterim. Fakat arkadaşlar, bu asîl milletin asıl duyduğu
kendi kendine vâki olan yetkisiz tecavüz, ve kanunsuz hareket karşısında
yıllarca susmuştur. 18 milyonun i% 98 ni teşkil eden Müslüman çocukları
istirablarmı sessiz sessiz taşımışlardır. Adnan Menderes Hükümetine,
huzurunuzda Büyük Meclisle beraber Millet adına minnet ve şükranlarımı sunmayı
en kutsal bir vazife telâkki ederim. İnsanın vicdan hürriyetinin, insanların en
tabiî hakları olduğunu ancak Türk Milleti 14 Mayısta büyük siyasi zaferi temin
ettikten sonra teslim edilmiş bir hak olarak görebilmiştir. Büyük Meclisi
tebrik eder ve Hükümete şükranlarımı arz ederim.
Alyehte başka söz alan olmadığından, lehte de iki konuşma yapılmış olduğundan
direkt önergenin oylanmasına gidildi ve 526 Sayılı kanun bir kez daha
değiştirildi. Nasıl mı? Aynen şöyle:
‘’Salahiyetli makamlar tarafından adlî muameleler dolayısiyle yahut âmme
emniyeti veya âmme intizamı veya umumi hıf- I zıssıhha mülâhazasiyle kanun ve
nizamlara aykırı olmıyarak verilen bir emre itaat etmiyen veya bu yolda alınmış
bir tedbire riayet eylemiyen kimse, fiil ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde,
bir aya kadar hafif hapis veya 150 liraya kadar hafif para cezasiyle
cezalandırılır. ( BU KISIM EN BAŞTAN BERİ ÜÇ AŞAĞI BEŞ YUKARI AYNEN VARDI ZATEN
KANUNDA)
Şapka iktisası hakkında 671 sayılı Kanunla Türk harflerinin kabul ve tatbikine
dair 1353 sayılı Kanunun koyduğu memnuiyet veya mecburiyetlere muhalif hareket
edenler 3 aya kadar hafif hapis veya 30 liradan 600 liraya kadar hafif para
cezasiyle cezalandırılır.( BU KISIM DA VARDI )
Eeee 1941 Yılındakinden farkı ne?
1941 Yılındaki düzenlemede : VEYA ARAPÇA EZAN VE KAMET OKUYANLAR ÜÇ AYA KADAR
HAFİF HAPİS VEYA ON LİRADAN İKİ YÜZ LİRAYA KADAR HAFİF PARA CEZASI İLE
CEZALANDIRILIRLAR. Diye bir hüküm vardı. 16 Haziran 1950 de yapılan düzenlemede
bu hüküm yok dikkat ederseniz.
Sonuç:
1- T.B.M.M veya DP iktidarı veyahut da bazı vatandaşlarımızın zannettiği gibi
Adnan Menderes 16 Haziran 1950 de ezanın tekrar Arapçaya çevrilmesini ve Arapça
olarak okunmasını karara bağlamadı. Sadece Arapça okumayı suç olmaktan
çıkarttı. Suç ortadan kalkınca ceza da otomatik olarak kalkmış oldu. Milletin
tercihi Arapça ezandan yana olduğu için de bu kanun düzenlemesinden sonra hiç
bir camide Türkçe ezan okunmadı, Türkçe kamet getirilmedi, Türkçe sela
verilmedi.
2- Bazı vatandaşların söylediği gibi CHP bu oylamada şiddetli bir direnç
göstermedi, aleyhine çok şiddetli tartışmalara girmedi, aleyhine oy kullanmadı.
Tam tersine bir kez söz aldı, bu meseleye hep dilin korunması açısından
yaklaştıklarını belirtti parti adına bir vekil hepsi o. Kullandıkları oy ise ‘’
Kabul’’ oyu idi.
(
6 Haziran 1941cuma’dan—16 Haziran 1950 Cuma’ya başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
15.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.