Hangi düş’ ün çığlığında saklısın
yoksa seğiren gözlerime düşen bir damla mısın da s/onsuzlukla ç/ağlıyorum…
Hırpani ruhumdaki o kesif sessizlik
ve martavallar okuyan gecenin karası gözlerinde saklı bir umut ışığı oysaki
karartılarla oynaşan sihirli varlığında yalnızlığın dün mizaçlı bir şarkıydı
evrenin bestesinden çaldığım…
Ah, yalnızlık…
Şehrin örülü kiremitlerinde hatta
şakayıklarında doğanın şakıyan iç sesime hicap ettiğimin de ertesi.
Elbet düştüm yola: düştüm de
gözlerinden kâinatın.
O zümre ki içime doluşan.
O atak ki yüreği perçinleyen.
O kuram ki kurduğum saatin alarmı ve
işte gece nöbetini devraldım martılardan belki de kurada çıkacak bir kanattı
yüreğime takacağım.
Takalar istifli denizde.
Bense saklıyım gecenin dehlizinde.
Ötüşen rubailer.
Çatal karası sözcüklerde saklı
rivayetler.
Meğerki bir şehir efsanesi imiş
mutluluk bir de yolu kesişti mi insanın aşkla…
‘’Mutlu aşk sahiden de yokmuş’’
şairin cüret ettiği iken cereyan eden ve ben severken illa ki üşütürken.
Horoz şekeri elimde dünümde.
Yoktu gözüm kimselerin malında
mülkünde.
Çapkın ayazı sözcüklerin ve buz
dağına dönüşen söyleyemediklerimin.
Hazan yüklü bir sırsa içimde gizlenen
bense hüzünle yıkarken elimi yüzümü, bak şiirler kaçtı gözüme.
Kaçkın semada kaçırdığım trende
kaçamadığımsa aşkın şafağında.
Sicim gibi yaşlarımı da kurutamadım
gitti aşkın mizacında sökün eden özlemi düşürmezken dilimden, dilemması ömrün
gizliden gizliye beni takip eden.
Şah damarımdan yakın İlahi Aşkın
rahmeti ve konuşlandığım gök kubbe dünde saklı öğretilerin güne sirayet eden
öznesi.
Ah, şerrinden korusun Rabbim
kötülerin belki de imha edemediğim yalnızlık kadar da uzağındayım da mutluluğun
ve işte kalemle şerh düşüyorum usulca…
Hıçkırığımdaki acı giderken kulağına
Sağır Sultanın bense ağırdan alıyorum mutluluğu ve sökün eden hecelere
misilleme yapıyorum:
Ya benimsin ya da ölümün…
Ertelediğimse ölüm.
Emanetim Rabbime madem.
Ricam üzerine çıktı karşıma gece
bense nemalandığım karanlıktan sekip de gecenin teninde kayıyorum tekerlekli
bir düş gibi ve azığa aldığım neyse azımsandığım kadar da mutsuzum bu yüzden
şahit tutuyorum mehtabı ve yıldızları derken çökkün mizacımdan şiirler örüyorum
ve hörgücünde saklı iken yalnızlığın onca acı onca semazen simayı bir bir
d/okuyorum ve içimde yerleşik umutla tası tarağı da toplayıp göç ediyorum
yeryüzünde saklı cennetime.
Görünmezliğin minvalinde saklı iken
mizacım ve kaynakçam iken aşkın kıvılcımlarından yanan ateşin de eşliğinde
yanıyorum gözümü kararttığım kadar da yazıyorum elbet yazgımı yazamadığım kadar
da yakarıyorum Rabbime yoksa nasıl tutunurdum hayata ölüm öncesi
seferberliğinde duygularımın, dualarıma eşlik eden tüm sevdiklerimle…