Müzmin bir rengim ben, hafız ve de
mutlak kaygılarımla bir bir d/okuyorum ruhumu sözcükler saf kan aşk; imgeler
bir isyan yüreğimse nazlı nidalarla örülü ve sesimden doğan bir umut aşkın
ateşinde aşkın da ataşesi iken şiir ve de şehir denen nemli şehir…
Nam saldı duygularım gecenin köründe
vücut buldu derin uykumdan uyanıp da sağarken hüznümü sağdıcım iken umut ve
uydusu olduğum iken annem, namert gölgelere de verip veriştirdim aslında
sessizce usulca dua ettiğime şahit iken melekler ve Rabbime havale ettim
kötünün ve nefretin saymanı hangi zalim ve iblis ise, merhametimle saf tuttuğum
hayatın kurumuş dere yataklarında dahi can buldu su buldu sözcükler…
Aşktım ben kabzama kazılı bir
hüviyet.
Sevgi ikliminde sektim ben
sevebildiğim ve inandığım kadar haiz olduğum hürriyet.
Mealim ve kök hücrem.
Meramım ve mıntıkam:
Aşka şerh düşen bir isyan.
Sözünden döneninse varsın kırılsın
kalemi.
Şiarım iken sadece ve sadece sevgi ve
kutsalım iken İlahi Ateş…
Namım da almış yürümüşken nemli
coğrafyalarda at koşturduğum nal topladığım ve uyruğum aşk uyruğum şiir uyumsuz
addedilse benliğim ne ki uymadığım kadar zalime uymadığım kadar kötülüğe ve
şehrimde doğan güneşim güneşimle kafa tuttuğum karanlığın tembihli isyanında
bile içimi bozmadan yürekten sadece yürekten dilediğim.
Melun mahzun bakarken o kaybolmuş
çocuk.
İçimde değil mi ki şarlatan gölgelere
geçiş hakkı tanımadı Huda.
İçerlek bir acıdan da ötesi
içerlemediğim kadar zalime iç sesim ve uyruğum ve memleketim ve hayallerim ve
gözüm açık gördüğüm rüyalar meskenim aşk zamanın da çok ötesinde yaşayan bir
ruhtum ki ben, bedenimden dahi ayrı düşebildiğim ne zamanki açsam ellerimi
semaya.
Bir redif belki de.
Gıyabında bir nüans.
Kafiyelerin tekerlemesi ve umudun
nakaratı…
Devasa bir asa elimde tuttuğum elbet
kalemimle vücut bulduğum.
Gönlün de menşei:
Sarpa sarsa hüzün ne ki teklese bile
yüreğim varacağım hidayet baştan belli çektiğim bunca acıyla, aslıma da rücu
ederken gönül sesim kalp gözüm.
Seyyah sözcükler birer rota.
Firari imgelerse dilediğince verdiği
kadar bunca nota.
Sanrılı ve sancılı bir minvalden
ansızın saptığım.
Ar bildiğim ve haysiyetim çatlamamış
ar damarımla arı düşlere kanat açtığım bir kelebek misali güne kondurduğum
metinlerim ve şiirlerim ve de asla ölümü kondurmadığım ruhumun hazanında açan
çiçeklerle örülü olsa keşke annemin kır saçlarına yağan karı nasıl yok sayarım
uyku öncesi yorgun düşen ruhunda kayıtlı iken tüm renklerin nüvesinde beyaz ve
parlak bir gün daha dilerken evrenden bozguna uğramış sözcüklerse son durağım
da olma özelliğinden başka hidayetin devindiği şu kâinatta haizi olduğum tek
zerremin dahi nelere eşlik ettiği elbette kayıtlı iken Allah katında.
Mahlası mı yüreğin hani ç/ağlayan o
derinlerden çağıran sesin de müptelası…
Mazur gör, hafız; ruhumun işgalinde
sözcüklerin yüzdüğü hüzün denizinde saklı tutulası bu yitik ve imkânsız aşkın
kürediği kadar da yalnızlığımı ve işte lades, diyen günün sonunda müridi
olduğum aşkın da dayatmalarından sızan sezilerimi mazur gör, hafız.
Bir düş tekkesidir içimde saklı.
Bir ruhun de telvesi sevdiğim kadar
acıyı sanma ki bir acı kahvenin kaçsa miladı kırkı da geçer hatırı yeter ki,
hafız yeter ki:
Kırkla acılarımı.
Düşkünüm sana.
Dik başlılığım babadan miras.
Diklendiğim kadar zalime cihana
neferi olduğum adaletten ötesi yoktur mademki ve işte şiarım iken İlahi Çağrı
göğün yitmeyen temposunda bil ki ruhumla bil ki sarnıcımla sana geldim.
Bilumum hükümler verilen.
Bir de takvası dünün.
Yer gök âşık.
Elim kolum bağlı.
Mısralarım ne ne sabık ne de sabırsız
aşka iltimas geçen yüreğimin de varsın dillenmesin muradı ne de olsa Rabbim
bilir içimde dinmek bilmeyen bu sevdayı rüzgârına kapıldığım kadar hayatın
dilemmasıyım hüsranın.
Bir milattır kalemim.
Bir de dolmuşken miadı kaderin.
Kederimle içli dışlı hele ki yok
mudur sözcüklerin dinmeyen edası?
Bir rakkase ise kalem.
Bir de nakkaşı isem aşkın.
Neşrettiğim kadar yüreğin beyitlerini
yarınlara ve umuda taşıma telaşı.
Hazandır muhteris kalpleri üşüten.
Bahardır ikbalim kapıda beklemedeyim.
Çalmasa da kapım çalmadık şarkı mı
kaldı ruhu deşen yaftaların nazarında da dinmediği kadar yalnızlığın nazı
niyazı.
Edimler vuku bulan.
Bir de hayaller…
Algı eşiğimde salınan ninniler.
Annemin üşüyen elleri.
Yüreğimin de dinmez iken nameleri.
Gök kubbede serili devasa bir otağı
bense kırık kanatlı derbeder bir serçe:
Anasının kuzusu isem dünümde
şimdilerde beşiğini sallarken annemin.
Acımla hemhal.
Açtığım içimi şu boş bakir sayfaya.
Uleması hüznün.
Kalemde sırdaşım ve ulağı düşlerimin.
Mimlendiğim mi yaşarken?
Yoksa gözüme çekilen mil mi?
İmlecin feryadı.
İmgelerin tezahürü.
Beyitler aştım yetmedi.
Sözcükler aşırdım alt belleğimden hafız
ama yağmur dinmedi.
Ayan beyan sevdim de.
Aşk iken meşrebim bense sessizce uzak
diyarlarda illa ki bir bir sektim yürekten yüreğe.
Gönlüm feryat figan.
Sözcüklerimse adeta atlastan bir
yorgan örten üstümü.
Yaslı yaşlı yanaklarımdan dökülen o
titri mi yoksa umudun?
Her acı umuda gebe.
Her umut beklemede.
Açamadığım bayrak değil hem zalime
bilakis Allah sevgimle iman gücümle yaşadığımdır yüreğime kılavuz.