Sarmalında düşlerin…
Ah, patavatsız yüreğimin de kıblesi
İsmin ve zaafım ve yankısı olmayan
yalnızlığımın
Gövdesindeki deliklerde saklıyım
Sakındığımsa gözümden
Ah, sevmekle oyalandığım ömrün güftesi
Sığar mı hiç sığar mı üç beş şiire?
Şiir bellemişim ömrü meğer
Kımıltısı dünün günde saklı da bir
övgü adeta
Hayata ve aşka ve sevgiye
İçlendiğim değil asla
İçerlediğim varla yok arası
Bir mutluluk ise
Yüreğimin endamından firar eden…
Hüznün muadiliyim ben
Gönül pencerem
Bazense tıknefes güneş
Günü öğüten bir neşe ile çıktığım
yolda
Yarıda mı kalır hep insan sevip de
çoğaldığında?
Eksilen zaman.
Eksenimde kim varsa yalan.
Esefle söylenen kimi zaman
Realitesi ömrün
Geceyi güttüğüm
Telaşla hüzün hırkamın da kopuk
düğmeleri
Düğme gözlü oyuncak bebeğim ah nerede
ah nerede?
Nicesi hem
İçimdeki saf sevgi
Diktiğim bunca insanı yürek yüreğe
Yüksünmeden sevdiğim
Haddinden fazla paye verdiğim
Eşrafım yabancı kimse yakınımda
uzağımda
Elimle tam da dokunacakken…
İşte kaçırdığım zaman ve tren.
Lokomotifi değil miydi oysa sevgi
ömrün?
Depara kalkan hep mi hüzün?
Göğün manifestosu
Gürleyen iç sesim
Matem örülü mahzenim
Bir kulaç dahi atamazken
Kıyılarda sığlarda boğulduğum
Oysaki nazarında insanların:
Hem bilmezler içimin derinliğini.
Yüzme bilmeden sevdiğim de değil asla
yalan
Yakamdan düşmeyen hazan
Eh, yeniden kavuştum seninle
Kimine göre üç ay
Benimse ömrüme denk olan
İlla ki hazan mahsulüdür yaşlarım
Ve dualarım
Kırpıldıkça yüreğimden firar eden
meleklerim.
Tek terk etmeyen Yaratan
Tek fark eden
Teke tek geçti ömür işte
Elimde sevgi ve kalan zaman
Teklerken kalbim
Tekdüze bir evren
Tek olmanın da meali
Eşleştiğim ne çok insandı oysa
Ve geride kalan ne çok acı
Daha çok da sevmenin mümkün olduğu
Yandıkça koştuğum
Yara aldıkça coştuğum
Yâd edip dünü yaren bildiğim
Günü ve sefil ömrü
Hiç olmadığım kadar yakınım Rabbime
Kendime düşkünlüğümse namzet iklime
İlk hazanım değil oysa
Hazana denk düşense ömrüm…