1 Tarihten Silinmek İstenen Bir Milletin Öcü—4. Bölüm--

Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 29.10.2021
Okunma Sayısı : 929
Yorum Sayısı : 0



NEDEN 29 EKİM?

29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan  edilmiş ve  30 Ekim’de  bütün  Türkiye’de  büyük  bir  sevinç  doğurmuştu  bu  haber. Evet..Cumhuriyetin  ilan  edilmiş  olmasına  sevinmeyen  yok gibiydi  ve  işin  aslına  bakarsanız  Cumhuriyetin  ilan  edildiği  gün  TBMM de  olmayan  vekiller  de  cumhuriyetin  ilanına karşı  filan  değillerdi. Hele  hele saltanatın  geri getirilmesi  gibi  bir  şey  akıllarının  ucundan  bile  geçmiyordu. Peki  o  halde  neye  muhalefet  ediyorlardı?  Onlara  niçin  muhalif deniyordu? Cumhuriyet  ilan  edilmiş olay  kapanmıştı  o  halde  hâlâ  neye  muhalif  idiler?

Onların  neye  muhalif  olduklarını  muhalefetin  başı  olarak  görülen  Rauf  Orbay’dan  dinleyelim:

‘’Cumhuriyet kuvvetini yalnız ve yalnız milletin muvafakatinden almalı. Başka hiçbir tesirin ve kuvvetin karşısında eğilmemeli ve halkın ezici çoğunluğunun arzularına uygun olmalı. Aksi takdirde isim değiştirmekle üst tabakada şekil değişmesiyle hakiki ihtiyaçların temin edilmiş olacağını zannetmek özellikle yakın bir geçmişte gördüğümüz acı tecrübelerden sonra büyük hata olur.” (Tevhidi Efkar, 1.11.1923)

Kazım  Karabekir- Refet Bele  ve Ali  Fuat Cebesoy da  aynı  görüşteydiler.  Özetle  karşı  çıktıkları  şey  Cumhuriyet  değil  Mustafa  Kemal’in hem  parti  başkanı  hem  devlet  başkanı  olmasıydı  ve  onda  toplanan  yetkilerin  onu  tek  adam durumuna  getirdiği  idi.

Ayrıca  Cumhuriyetin  ilan  edilme  şekline  de  karşı  idiler. Oldukça  aceleye  getirildiğini  ve  yeterince  tartışılmadığını  savunuyorlardı.

Her  zaman  Atatürk’ün yanında  olan  Falih  Rıfkı Atay  bile  Çankaya  adlı  eserinde  şöyle  diyordu:

“Aralarında siyasi şöhretler, yarı veya tam aydınlar, şöyle böyle Türkçüler, fakat bilhassa Osmanlılar vardır. Devrimci değildirler. Gerici de değildirler. Bunlar kayıtsız şartsız milli hâkimiyet prensibini tutacaklardır. Mustafa Kemal’in diktatör olmaması için dostça, muhalifçe uğraşacaklardır. Biraz sonra ilk gerçek demokrasi savaşını bunlar verecekler, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kuracaklardır. Kendileriyle Mustafa Kemal arasında ayırıcı çarpışma, cumhuriyetin ilan edildiği zaman başlayacaktı.” ( Çankaya- Sa 420)
 
Kazım Karabekir  tavrını  açık  ve  net  bir  şekilde  şöyle  ortaya  koyuyordu: “Ben Cumhuriyetten yana, fakat kişisel yönetime karşıyım”.

Bu arada  öyle  gelişmeler  oldu  ki  ortam  bir  anda  gerildi  ve  eski  dostlar  iyice  karşı  karşıya  geldiler.

Önce  Rauf  Bey’in  son  Halife  Abdülmecit  Efendiye  yaptığı  bir  nezaket  ziyareti  hemen  ardından İngiltere’de  yaşayan ama  Hindistan’daki  Müslümanların  sözde  lideri olan  Ağa  Han  ve Emir  Ali   başbakan  İsmet  İnönü’ye  bir  mektup  yazarak  Halifeliğin  güçlendirilmesi  gerektiğini  yazmışlardı  ama bu  mektup  başbakanın  eline  geçmeden başka  ellere  geçip  gazetelere  sızdırılınca kabak  muhalif  milletvekillerinin  ve  özellikle  bu  mektubu  gazetelerinde  yayınlayan  gazetecilerin  başında  patladı.

Bir  taraftan  rejim  değişikliği  sebebiyle  ağır eleştiriler  yazarak  hükumeti  topa  tutan  gazeteler bir  taraftan da  bu  mektubu  yayınlayınca kızılca  kıyamet  koptu.  
İsmet  İnönü  böyle  bir  mektubun  yayınlanmasının  vatana  ihanet  olduğunu dolayısıyla  da  yayınlayanların  Hıyanet-i  Vataniye  kanununa  göre  yargılanması  yönünde  önerge  verdi  meclise.

Bu  önerge  8 Aralık 1923 de 63  Red  oyuna  karşılık  89  Evet  oyu  ile  kabul  edildi  ve  böylece  Cumhuriyet  Döneminin  ilk  İstiklal  Mahkemesi bir  basın suçu sebebiyle yeniden  açılmış  oldu. Ama  işlenen  suç(!) Vatana  ihanetle  eşdeğer  görülmekteydi. 

Hüseyin Cahit, Ahmet Cevdet, Velid Ebuziyya, Ömer İzzettin, Hayri Muhiddin gibi gazeteciler tutuklanarak yargılandılar. Suçları saltanatın  geri getirilmesine  çalışmaktı.

Tanin – İkdam ve  Tevhid-i  Efkar  Gazeteleri  bir  süre  için  kapatıldı.

Bu arada  Rauf  Orbay da 1 Kasım  1923 de  Tevhid-i Efkar  gazetesine  verdiği  beyanat  sebebiyle  Halk  Parti Grubunda  İsmet  Paşa  başkanlığındaki  bir  komisyonca bayağı  bir  terletilmişti.

 İstanbul İstiklal Mahkemesi  gazeteler  ve  gazeteciler ile  ilgili kararını 2 Ocak 1924’te açıkladı. Mektubun 1 Kasım 1922 tarihli saltanatın kaldırılması ile ilgili karara saldırdığı, Halife’ye siyasi nüfuz verilmesinin savunularak milletin hukuk egemenliği aleyhine kışkırtıcılık unsurları içerdiğini ve avukatların mektubun suç olmadığı şeklindeki savunmalarının kabul edilmediğini açıkladı. Uzun  sözün  kısası  hepsi beraat  etti.

***********

İki  yıl  sonra...  Yani  1925  yılında...

1925  yılının Ekim  ayı  içerisinde  Fahrettin Altay Paşa'nın "Cumhuriyeti neden 29 Ekim'de ilan ettiniz?" sorusuna Atatürk şu cevabı vermişti:

"Mütareke 30 Ekim 1918'de İmzalanmıştı. ( Atatürk’ün  bahsettiği  mütareke  30 Elim 1918 de  imzaladığımız ve  Türk  Milletinin yok  edilmesini  amaçlayan  Mondros  Ateşkes  Antlaşmasıydı.) Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl.

29 Ekim 1923'te cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılâp, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur.

Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir.

Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır. ”

Atatürk bir an durdu, Fahrettin Paşa'ya baktı ve sonra elini masanın üzerine vurarak: “Deyiniz ki, BU TARİHTEN SİLİNMEK İSTENEN BİR  MİLLETİN  ÖCÜDÜR.’’

********

Bugün  Cumhuriyetimizin  kuruluşunun 98. Yıldönümü.

Cumhuriyet  Bayramımız  Milletimize  Kutlu  olsun.

Yaşasın  Cumhuriyet.

NOT: Üst- sağdaki resimdeki  sorunun  cevabı nedir  acaba? Bakalım TC İnkılap  Tarihi  ve  Atatürkçülük  Dersinden  durumunuz  ne  alemdedir?

( Tarihten Silinmek İstenen Bir Milletin Öcü—4. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 29.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.