Kaldığımız  yerden  devam...

****
Neyse efendim rahibeler atmışlar çocuğu dışarı. O da doğru eve gelmiş ve hep aynı türküyü söylüyor: ''Merekte sarı saman.''

Artık babasının da anasının da canına yetmiş bu merek...Merek, merek, merek...Derken çocuğa konacak isim bulunmuş. Merek’i ters çevirmişler ve çocuğa Kerem adını koymuşlar.

Kerem içti ya aşk şarabını artık kim tutar onu. Ha bire çalıp çığırıyor. Bu arada da Aslı’nın o muhteşem burnu aklından hiç ama hiç çıkmıyor...

Sonunda dayanamamış Kerem. Almış sazını doğruca Manastırın kapısına dayanmış. Pencerenin altında sazıyla serenat yapmaya başlamış Aslı’ya.

et aldım dirhem ile, beri bak yavrum beri bak
öldürdün verem ile, dön bi yol da bana bak
tutsam saçın telinden, beri bak yavrum beri bak
giden mi benim ile, dön bi yol da bana bak.

Aslı dayanamamış bu feryat figan bağırtıya. Perdeyi siper yapıp kendisini iyice bir gizledikten sonra gayet edep ve terbiye içinde Kerem’e seslenmiş.

-Rica ederim beyefendi...Lütfen pencerenin önünden çekilir misiniz? Çok ayıp oluyor...Ben sizin bildiğiniz kızlardan değilim...Hoş sizin bildiğiniz kızlar nasıldır onu da bilmiyorum ama...

Kerem bu billur gibi sesi duyunca aşkı resmen tavan yapmış. ’’ Ama ak sakallı dede bana senin aşkının şarabını sundu ’’ Diyebilmiş ancak.

Cevap vermiş Aslı:

-Olabilir...O ak sakallı dede ile senin sorunun. Ben masum bir bakireyim...Bana öyle bir şarap sunan olmadı. Hem kızlar erkeklere aşık olmazlarmış...Şimdi rica etsem ikileseniz de ense tıraşınızı görsek ha?

Zavallı Kerem ’’ Ulan bu işte bi terslik var..Bu hikaye böyle olmamalıydı ’’ dese de Aslı bir daha ağzını açıp da tek kelime etmemiş. Çünkü kız kısmının bir erkekle o kadar uzun süre konuşması bile çok büyük bir edepsizlikmiş. Büyük bir utanç ve pişmanlıkla içeri çekilmiş Aslı.

Kerem bakmış ki kız kararlı...’’Evlenmeden asla ’’ cılardan...Çaresiz kızın papaz babasının huzuruna varmış ve demiş ki?

-Papaz efendi..Ben kızınız Aslı’nın dest-i izdivacına talibim.

Papaz kıllanmış tabii ki.

-Sen Aslı’yı nereden tanırsın? Lan oğlum ben bile nasıl bir şeye benzediğini bilmiyorum. Sen nerde gördün de destine  izdivacına  talip  oluyorsun?
-O kısmı karıştırma papaz efendi. Sen şimdi efendi efendi verecek misin kızı onu söyle.
-Yahu eninde sonunda birine vereceğiz kızı ama öyle her önümüze gelene de  veremeyiz değil mi? Öncelikle sen hangi millettensin onu öğrenelim.
-Ben mi? Ben Abazayım.

Papaz efendinin gözleri iri iri açılmış, rengi kıpkırmızı olmuş...Öfkeyle ayağa kalkmış ve Kerem’e kapıyı göstermiş.

-Def ol...Benim bir Abazaya verecek kızım yok.

Kerem eşekten düşmüş karpuz misali doğru manastıra koşmuş yine ama Aslı’yı görmesi asla mümkün değilmiş.

Aslı da için için Kerem’e karşı bir ilgi duyuyormuş belki ama bunu bilmemizin kesinlikle imkanı yok çünkü edepli kızlar asla ve asla aşklarını belli edecek en küçük bir işarette dahi bulunmazlarmış. Aslı adeta kaplumbağanın kabuğuna çekildiği gibi kabuğuna çekilmiş ve ağzından bir daha tek kelime çıkmadığı gibi artık burnunu da bir daha göstermemiş Kerem’e.

Kerem on altı cilt ansiklopedi hacminde şiir yazmış Aslı için ama Aslı bir tek kelimeyle olsun cevap vermemiş. Zalimlikten ya da Kerem’i sevmediğinden değil. Bu kadar şiir, bu kadar besteden sonra o da Kerem’e aşık olmuş ama aşkını dile getiremezmiş ki. Çünkü çok mu çok ayıpmış kız kısmısının öyle zart zurt aşktan bahsetmesi.

Kerem sonunda vali olan babasını devreye soktu ise de papaz efendi valiyi sallamadı. Vali de çaresiz Hüsrev Han’a müracaat etmeye karar verdi. Lakin Hüsrev Han güzellik uykusunda olduğu için son çare Hürmüz Sultan’ın huzuruna çıkmaya karar verdi.

Hürmüz Sultan kıldığı kaza namazlarının yüz seksen sekizinci rekatından sonra sağa sola selam verdi. Tesbih çekip duasını da okuduktan sonra bir paravanın arkasına konuşlanmış olan vali ile konuşmaya başladı.

-Nedir derdin ey Vali?
-Sultanım..Papaz efendi kızı Aslı’yı benim oğlana vermiyor.
-Allah Allah..Niçin vermiyormuş ki? Biz bile bu ülkenin sultanı olduğumuz halde kızımız Aslı’yı damadımız olacak çulsuz Ahmet'e verme konusunda bu kadar nazlanmamışken o kim oluyor da benim valimin oğluna kız vermiyor?
-Aman sultanım..Senin damatla benim oğlum bir mi? Benim oğlan tazı gibi bir şey. Senin damat maşallah tosun...

Hürmüz Sultan gayrı ihtiyari bir kahkaha attı.

-Hay sen çok yaşa sayın valim...Senin oğlan bak ne güzel şiirler yazıyor...Benim damat ise zamanında kızım Aslı’ya bir çiçek göndermişti ve çiçeğe not olarak ancak iki satır yazabilmişti: ’’ Bunu yazan Tosun..Okuyan okusun ’’ Neyse...Sen merak etme...Ben alırım kızı o papazdan.

Hürmüz Sultan ’’ Sen merak etme...Ben alırım kızı o papazdan.’’ Demişti ama daha sonra papaz efendi huzuruna çıktığında durumun o kadar da kolay olmadığını anlamıştı. Çünkü papaz açık açık söylemişti

-Sultanım...Azeri, Çerkes, Arnavut, Boşnak, hatta Pomak bile olsa verirdim ama Abazaya kız vermem ben.
-Bi bis krem versem?
-Olmaz sultanım...Masrafını kurtarmaz. Kurtarsa bile Abazaya verecek kız yok bende.

Hürmüz Sultan dayanamadı artık. Yumruğunu masaya indirdi.

-Olacak ulan.

O anda Hüsrev Han girdi içeriye.

-Ne oluyor yahu? Şurada biraz uyuyalım dedik. Ne bu gürültü?

Hürmüz Sultan papazı gösterdi.

-Aslı’yı Kerem’e vermiyor bu?
-Ulan hatun. Yaşlandıkça sapıttın iyice...Aslı’yı Ahmet’e vermedik mi biz? Kerem de kim?
-Yahu bizim Aslı’yı demiyorum...Bu papazın bir kızı var Aslı diye onu diyorum.

Hüsrev Han öfkeyle papazın sakallarına yapıştı.

-Ulan oğlum bela mısın sen? Bu memlekette o kadar isim varken ne diye benim kızın adını kendi kızına veriyorsun? Hiç yakışık alıyor mu bir papaz kızına Aslı adı? Ulan Lahey Adalet Divanı ve Kopenhag Kriterleri filan olmasa alacam kelleni de dua et sen onlara...O kızını da Kerem’e verme de göreyim. Şimdi defol gözüm görmesin seni.

’’ Beni bir daha uykumdan uyandıranı çengele asarım ulannnn’’ Diye bağırarak tekrar kanepesine kıvrıldı Hüsrev Han...Hürmüz Sultan ’’ Uykucu ayı’’ dedi Hüsrev Han’ın arkasından. Daha sonra hatırladı yaptığının gıybet olduğunu ve yirmi beş kere ’’Estağfirullah’’ çekti...Papaz ise saraydan çıkar çıkmaz hemen manastıra koştu ve kızı Aslı’yı aldığı gibi ver elini Amasya...

AMASYA NE ALAKA DEMEYİN...OLAYI BAŞKA TÜRLÜ NASIL FERHAT İLE ŞİRİN’E BAĞLAYACAĞIZ.?
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( En Edeplisinden Aşk Hikayeleri--2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.