İçimde esen bir gazel günü vurgun eyleyen ve sicim misali yaşların yağdığı sema benzeri bir coğrafya içimde ta derinde saklı.

 

 

 

 

Şakıyan bir özlem ruhumun infilak ettiği

Sıra dışı bir hüzün çaresizliği

Dillendiren sessizliği

Yol yordam bilmeden acımın üstüne

Çektiğim atlastan bir yorgan

Mıhlanıp da kaldığım bir kesir sayısı

Kesintisiz hüznün müptelası

Ve dökülen yapraklarım

Bazen bir günce

Bazen bir şakayık

İçim de kıyılırken ince ince

 

Renksiz bir doğa ikbali kış

Gel gör ki yaşadığımız mevsim yazdan kalma bir ukde

İle sonlanan eski yılın dağınık yatağı

Yatak döşek olsa ne ki benliğim?

Yardan geçtim serden de

İzdihamı kimsesizliğin

Kesif bir sessizlikse başkaldırışı kalemin

Göğün kodaman kanatları

Ölüme kurdum saati

Ama eski yılın sonlanacakken acıları

Gün doğumunda

Gecenin batımında

Ait olmadığım bir kuş sürüsünde saklı

Süngüm düştü

Sürgüledim bir kere kapıyı

Azadesi dünün

Azımsansa da ömrümün

Güftesine takılı gözlerim

 

Çağlayan bir zenginlik

Duygu fakiri olmayanlardanım

Na’şımı emanet ettiğim o ulu rakım

Ulvi duyguların esintisi.

Kırık işte kalbim bir de mezar taşım

Oysaki neler neler yazacaktım

Başucumda soluklanan meleklere sevdalı

Nazenin bir hüznün de coğrafyası

İçimde yaşadığım kadar yalnızlığı

Mahcup düşlerin kıblesi

Hayatın ertesi

 

Ertelenmiş bir mutluluk hem benimki

Kölesiydim bir dönem zaafların

Şimdilerde kulluğumdan da yok iken şüphem

Varsın olsun kırılsın

İçinde yaşadığım kafesin

Duayeni olduğum hayallerin destansı yolculuğu

Nakşeden yeni bir gün daha

Şiirin de sadık kaldığı o acının tarifesi

 

Mimlense kalem ne ki?

Bir pantomimde sahne aldığım

Açtığım son perdenin ertesi

Koltuklar bomboş sahne de

Sahi ne ara saklandım ben?

Ne ara idi seyircilerin alkış tuttuğu

Varsa yoksa hüznün kıblesi

Doğurgan bir tanrı misali

Kalemi de diklemesine sapladım mı kâğıda

Süt liman yaşayacağım günlerin emaresi

 

Hoyrat bir rüzgârım madem

Gel gör ki içime esen

Sancılı bir vardiya

Sonlanmayan ömrün mesaisi

Gün geçkin

Şarkılar suskun

Kalemse bıçkın

Attığım bir nara

Sessizliğin pervazında saklı adeta

İçimdeki sema bense bir kuş gibi

Sektiğim hecelerin ihaneti

Sahi, nereye koydum ben kendimi?

 


( Eski Yılın Dağınık Yatağı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.12.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.