ADI YERYÜZÜNDEN SİLİNMEK
YA DA SİLİNMEMEK
Ben bu şehirlerin yabancısıyım.Bu topraklarda benden söz edilmiyor artık.Kaldırımlardaki ayak izim,yere kadar uzanan gölgem,havaya karışan sözlerim…Hepsi yokluğa karıştı.Bitiverdi serüvenim.Yeni bir yaşam öyküsünü dinliyorsunuz artık.Bitiş ve yeni bir başlangıç.
Yıllardır istenen bu değil miydi?Adımdan söz edilmeyen bir dünya kurulmak isteniyordu.Gözlerim,kulaklarım,ağzım ve dilim, el ve ayaklarımla şekillenmeyen bir dünya.Düşünüyorum da, kendi sonumu biraz da ben hazırladım galiba.Helakimi kendi ellerimle hazırladım.
Bensiz bir dünya kurulması istendiğini bile bile ,direnç göstermeden sonumu bekledim.
Direneceğime teslim oldum. Kendimi gerçekleştirme ve “ben de varım “deme gayreti göstermeden bekledim durdum.Aksi olsaydı yaşamazdım bugün yaşadığım dramı.Çekmezdim bunca sefaleti.Girmezdim acınacak duruma.Şeref ve haysiyetimle umudu olurdum dünyanın.
Bensiz yeryüzü hayaliyle yaşayan düzen kurucular,işin bu kadar kolay olacağını zannet miyorlardı.Ben, gözlerinde büyümüş bir devdim.Aslında onlar da benim için öyleydi.Henüz kendimle barışık değilken,kendi nefsimi yola getirmemişken ne yapabilir, ne diyebilirdim? Bu kadar büyük olamazdım .Bu halimle.Rabbim beni gözlerinde büyütüyor,yüreklerine korku ve endişe salıyordu.Bu ni’mete nasıl şükredilir, bilmiyordum.
Bu inhitat ,çözülüş ve gerileyiş ,inandığım değerlere karşı verdiğim tavizlerle başladı.İyiden iyiye zayıfladım,takatim kesildi.Güç ve kudret damarlarım zayıfladı.Yüzüme can veren kanım kesilmiş,sararıp solmuştum.Çehremde yaratıcımın boyası kalmamıştı.Hastalık belirtileri tüm bedenimi sarmış,sarmalamıştı.
Beni yaşam alanımdan koparıp silmeye ant içmiş gücün karşısında sağlıklı halimle durmuş olsaydım, böyle mi olacaktı?Ama ben bende bitmiştim.Sermayesi tükenmiş,kendi kendini yiyip bitirmeye çalışan biçareler gibiydim.
Her zaman bağrıma bastığım kitabım yine yerinde duruyordu.Kalemim bana küskündü.Masada boynu bükük halde iç yakıyordu.Kalemime uzanıp gönlünü yapmak için bir şeyler yazmaya giriştiğimde Kitabımın sert bir tokadına muhatap oldum.”Yaşamayacağın şeyler mi yazacaksın?”
İrkildim ve elimi geri çektim.Biraz daha büyümeliydim.Onurunu yitirmiş ,adı yeryüzünden silinmiş yada silinmek üzere olan biri olarak yeterince küçülmüştüm.Adından söz edildiğinde utanç duyulan biri olarak yerlerin dibine geçmiş,utancın zirvesini yaşamıştım.
Adım silinmişti ve ben bunu kabullenemiyordum.Oysa yeryüzünde her ne varsa mevcudat adına benden utanç duyuyordu.Böyle mi olmalıydım?Yazık bana…
Ben yokum artık yeryüzünde.Hesaba alınmadan planlar çiziliyor,yeni ekoller ve yaşam felsefeleri alınıyordu kaleme.Hayatın karanlıklarla kesiştiği noktada, karanlık aydınlığa alternatif olarak gösteriliyor,adı ve tadı değiştirilerek yutturuluyordu insanlığa.Ruhun malzemesi ve tek şifası olan Kelamullah,evvelin masalları olarak sunuluyordu genç dimağlara.Ben bende bir başkası olmuştum.Adım değişmemişti ama yaşam felsefem ,bakış açım ve yönelişlerim değişmişti.
Hoş görünmek adına başkalarına, giyim kuşamım,kılık kıyafetim değişmişti.Yürüyüşüm,oturuşum bir batılıyı andırıyordu.Benim olmayan müziğin ve sanatçıların hayranı olmuştum.Benim olmayan oyunlar,süsler,gıdalar,çarşılar…Benim olmayan eserler,fikirler,zevk ve eğlenceler…
Susamıştım.Bir bardak suyla kana kana içerek susamışlığımı gidermek istediğimde derin düşüncelere daldım.Bu suda arınır mıydım?Berraklığını düşündüğümde kendi hayatımın bu kadar berrak olmadığını hatırladım.Güzel ile çirkinin,iyi ile kötünün ayırt edilemeyecek derecede karanlığa gömülmesi ve sözkonusu olan durumumu…
Kaşla göz arası mesafede uzaktım ölüme.Ölüm o kadar yakın duruyordu ki bana gölgesi her an üzerimdeydi.Ölüm beni silemezdi.Adımı yeryüzünden silen ölüm değildi.Belki ölüm, beni doğuran güç olurdu.Ölüm değildi korktuğum.Benim içimde yaşayıp bana tuzaklar kuran,benimle yaşayıp beni yok etmeye çalışan asalak ruhlu güçle şavaşıyordum.Onu bana karşı kışkırtanlar birer tuzak kurucu olarak adlarını duyurmuşlardı yeryüzüne.
Hala yaşıyordum.Adım anıldığında hatırlanan örnek yaşam biçimleri ve benzeri hatıralar yaşamıyordu.Yok olmadım ama,sembolize ettiğim büyük tarih dokusu eski tazeliğinde değildi.Yıpranmış ve tarumar olmuştu.
Hergün okuduğum ve gönlüme ışık yaptığım kitabımdan, hayata net görüntüler yansıtamıyordum.Bulanık görüntüler ise kitabım ile benim aramda sis bulutu gibi mesafeler bırakıyordu.Ruhum sıkılıyor,nefesim daralıyordu.Güneşsiz gökyüzü misali anlamsız kalıyordum yerin ortasında.
Kalemimden dökülen kelimeler,toprağa oturmadığı için çimlenemeyen tohumlar gibiydi.Hayata geçirilmiş kelimeler yaşardı ancak.Hayattan soyutlanmış ve öksüz bırakılmış kelimelerle yüreklerde yeşermek imkansızdı.
Yeniden bilenmeliydim.Yeniden kendi kimliğime bürünmeli,kendim olmalıydım.Adımı yeryüzüne yazmanın mücadelesini vermeli,sönen güneşimi yeniden tutuşturarak yükselmeliydim yeryüzü semalarında.Ben özgüm düşünceyim.Ben huzur ve saadetim.Yüreklerin meftunu olduğu gül ve çiçek,güneşin kıskandığı aydınlık ve nurum.Yeryüzünün bana ihtiyacı var.
Üfürmekle sönmeyen ışık,balçıkla sıvanmayacak gerçeğim.Ben, “ben” olmalıyım.Başkaları olmak bana yakışmaz.Kendimden utanmıyor,aksine gurur duyuyorum.Bensiz bir dünya düşünülmesin.Bu topraklarda benim de adım var.Ben gibi olanlar üzülüp gevşemesin.Çünkü müjde var.

NİHAT ÖNER








( Adı Yeryüzünden Silinmek Ya Da Silinmemek başlıklı yazı Nihat Öner tarafından 4.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu