Kalbime Değen Nağmeler

Milyonlarca yıl uzaklıkta yıldızların da ötesinde bir ışık yılı uzaklıkta, Samanyolu 🌌nda göze değmeyen fakat yaşamın var olduğu bir galakside yaşayan bir tür yaşarmış. Bu türler konuşmak istedikleri her canlının şeklini alırlarmış. Şeffaf ve saydam olan bu türler çok açık ve anlayışlılarmış. Yalan bilmez, öfkeden, kibirden uzak, egosuz yaşarlarmış. İnsanoğluna yüzyıllar öncesinde öğretilen bir çok şey onlarda en saf hali ile zaten varmış.

Ara sıra dünyaya yolculuk yapıp , insanları gözlemler ve kendi evrenlerine dönüp okullarında öğretirlermiş. İnsan çeşitleri, anatomileri, kişilik özellikleri, tuhaf adet ve ananelerini.

Büyük bilgi birikimleri olan bu türlerin elleri çok narin, uzun kibar parmakları, up uzun boyları, ince narin yapıları, minicik kulakları, hoş alımlı yüzleri varmış. Gözlerinde ki perde birbirlerinin bedenlerinde farklı giyim tarzı olduğunu gösterirmiş ve sadece aile olup birlikte olacakları kişilere bedenleri görünürmüş.

Evlilikleri uzun bir ritüel dansı sonrasında onaylanırmış. Bu dans iki gönlün güzelliğini yansıtıp, iki beden bir hareket edince tamamlanabilirmiş. Evet görülmeye değer, dillere destan bu dans tüm evrende görülebilirmiş. Tıpkı insanoğlunun bir sinema ekranındaki gibi göğe yansır ve uzay boşluğunda görsel şölen oluştururmuş. Havai fişekler gibi. Gelin ince şeffaf uzun beyaz gelinliği ve beyaz ışık saçan uzun saçlarını erkeğin uzun mavi saçları ile uçtan uca birleştirip savaşçı kostümlü eşinin kalbine sol elini sağdaki kalbine, sağ elini kendi kalbine koyar ve erkeğin onu kendi ekseninde dans ettirmeye başlayınca müziğin ritmi duyulmaya başlarmış. Önce yavaş ve giderek hızlanan kalp atışları tıpkı insanoğlunun birleştiğinde çıkardığı tuhaf sesler gibi olmaya başladığında kendi birleşim müzikleri yansımaya başlar ve bedenleri bir araya geldiğinde kendi müzikleri oluşurmuş. İlahi müzik tüm evrende huzuru, mutluluğu yayarmış. Yıldızlar bu ritme uyarak dans ederlermiş. Hatta evrendeki tüm herşey dansa eşlik edermiş. Dansın bitimine doğru minik şeffaf daima gülen hoş sesler çıkartan kelebeğe benzeyen, arı gibi çalışkan, karınca gibi olan Sanoiler çıkarmış ortaya ve çiftin etrafını sarıp beyaz ve mavi ışığı birleşiminden yeni bir bulut ☁ yaparak çiftin evlerini oluştururlarmış. Sevgiden, huzurdan, mutluluktan oluşan sade ve şık yumuşak bir yuva. Çift yuvasına girdiğinde Sanoiler onları neşe ile nehrin oradaki diğer bulutumsuların yanına taşırmış.

Bir gün içlerinde bir tanesi denizin derinliklerinde, ruhunun sıkıştığını hissetmiş ve yanına aldığı deniz yıldızını ve deniz atı ile birlikte dünyanın kumsalına ulaşmış. Kıyıda taşların üzerinde oturan üzgün bir genç dikkatini çekmiş. Yavaşça hissettirmeden yaklaşmış. Bu gencin gözyaşları denize akıyormuş ve bir tanesi Sanoili kızın yüzünden akmış kalbine değmiş. Gencin yaşadıkları kızın zihninde canlanmış. Sanoili kız Nanna gence bakmış. Yeşil derin gözleri, kumral altın tonu saçları, kendinden emin yüzü şahaneymiş. Nanna ilk kez kalbinin titrediğini hissetmiş. İçinde garip duygular oluşmuş ve yapmaması gereken şeyi yapmak istemiş. Deniz yıldızı ve deniz atları durdurmak istese de o kalbinin sesini dinlemiş ve çıkmış denizden. Bedeni hemen insan bedeninin şeklini almış ve deniz yıldızı ona elbise olmuş, deniz atı saçında toka, deniz taşı kolyesine gencin gözyaşını saklamış ve evrene ulaşacak tek takısını oluşturmuş. Nanna yavaşça gülümseyerek yaklaşmış gence. Genç kendine yaklaşan kıza bakamamış çünkü ışıltısı göz kamaştırmış, gülüşü ise yüreğini hoplatmış. Kız ona yaklaştıkça tüm bedeni tutulmuş, nutku tutulmuş dili lal olmuş.

Nanna onun yanına sessizce oturmuş. Bir süre sessiz kaldıktan sonra, sohbete başlamışlar ve saatler öylece geçip gitmiş. Günler günleri kovalamış. Düğünleri olmuş ve evlenmişler. Nanna dünyanın gidiş hatına ayak uydurmuş kendi dünyasını unutmuş. Güzelim saçlarını kesmiş, boyamış, açık zihni kuru kalabalık insanların çevresinde yaydığı negatif enerjiler sayesinde kendi enerjisini kaybetmiş. Dengesi şaşmış.

Utku ona bir gün kendi dünyasını gezdirirken yönünü şaşırmış ve Nanna'yı üzecek şeyler yapmış. Edilmeyecek hakaretler işiten Nanna kahrından solmuş, güzelliğini yitirmiş, değerini unutmuş.

Günün birinde deniz kenarından geçerken hatırlaması gereken bir şeyler olduğunu fark etmiş. Unuttuğu ve hatırlaması gereken bir şey olduğunu hissetmiş. Kalbi acı acı çarpmaya başlamış. Kendini unuttuğu yerde hatırlaması gerektiğini anımsamış.

İşte Nanna ne yapması gerektiğini bilmiyormuş, bir yol göstereni de yokmuş. Bir gece kalbi acı ile çarparken, yolculuk yapıyormuş. Uzun gecede göğün karanlık dehlizlerine bakmış. O gece yıldızlar bir araya gelmiş, tek bir vücut halini almış ve sanki yol göstericisi ona görünmüş. Derinliklerinde bir yerde umut ışığı yanmış. Bir mum gibi cılız olan ışık zamanla büyümüş.

Kitaplar almış, okumuş, zihnini geliştirmiş ve zamanla özünü bulmaya giden yolu keşfetmiş. Hiçbir kitap tam anlamıyla anlatmıyormuş. Anlamak için zihnini zorlaması gerekiyor muş. Bir gece kitaplara daldığı anda aynanın karşısında bir ışık yanmış ve kolyesi parıldamış. İlk kez kendinden bir sinyal kendi dünyasına ulaşmış. Onu arayanlar nihayet ondan bir sinyal almış ve ona ulaşmışlar. Fakat bakmışlar ki Nanna kendini, özünü unutmuş, korkular içinde hapsolmuş, negatiflikler etrafında kol geziyor. Hemen etki etmese de zamanla değişecek bilgiler aktarmaya başlamışlar. Zarif, nazik, zorlayıcı bilgiler. Anlaması çok zaman alsa da özünü kendi dünyalarında bir gün , gerçek dünyada beş koca yıla denk gelen zaman akmış ve nihayetinde Nanna kendi özünü yeniden bulmuştu.

Nanna eşine, ailesine, çevresine bakınmış ve geldiği denize tekrar dalarak uzun bir yolculuğa çıkmış. Kendi öz dünyası artık çok değişmişti. Sanki eski saf halini yitirse de yeni hali ile daha olgun, daha sevecen, daha hoşgörülü, daha ılımlı bir evren olmuştu. Affedemediği her ne varsa affetme gücüne eriştiğinde en saf, en doğal haline döndü. Nanna tüm yüklerinden arındı.

Ders verdiği öğrencileri ondan çok şey öğreniyorlardı artık. Eskiden olduğu gibi bilgiyi yaymaya gitmiyordu kimselere. Tam aksine ondan bilgiyi almaya geliyorlardı. Her gelen ona güzel armağanlar veriyordu aldıkları bilgiler karşısında.

Nanna içinde huzur ve mutluluk ile yaşamını nadide şahanelikle evreni keşfederek, bilgisine yeni bilgiler, yeni deneyimler ekleyerek devam ederken tıpkı dünyada gördüğü gibi kitaplar yazmaya başladı. Kendi dünyasında yazdığı kitaplar elden ele, dilden dile dolanmaya, sevgiyi yaymaya, aşkı öğretmeye, acıyı deneyimleyen bedenlerin olgunlaşma süreçleri ile ilgili derin bilgiler yaydı.

Yaşamını sonlandırmadan hemen önce son kez dünyaya geldi. Sevgi ile vedalaştı. Yeniden uzattığı saçlarını toprağa uzattı ve yaşam enerjisini kendinden sonraki nesillere aktarmak için kendi için dünyada var alan ağaca yükledi. Dalları altında durup soluklanan herkesin faydalanması için kitaplarını her bir dala yerleştirdi. Her tatlı rüzgar estiğinde gönüllere değen nağmeler ruhları şenlendirdi.

Nanna son nefesini verirken çevresinde onu saf sevgi ile uğurlayan sevdikleri vardı.

🌹

( Kalbime Değen Nağmeler başlıklı yazı nurcan-aslansoy tarafından 5/1/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.