Gurbet dediğimiz ince bir sızı,
Ne gecesi aydın, ne de gündüzü,
Yüzü gülse bile, gönül öksüzü ;

Adem'le, Havva'nın arası gurbet,
Özlem de yüreğin yarası gurbet !...

Ellerimde gurbet, gurbet dilimde,
Döktü yaprağını gurbet dalımda,
Ne yana döndürsem çıkar falımda ;

Şimdi iki kaşın arası gurbet,
Nere gitsem, işte, orası gurbet...

Gurbet dediğimiz, Eyupta sabır,
Gurbet dediğimiz, aşıkta kibir,
Gurbet dediğimiz gönülde kabir !

Acılar gönüle dizili düşer,
Gurbet alnımıza yazılı düşer...

Gurbet firak mıdır, yoksa ırak mı?
Gurbet hasret midir, yoksa merak mı?
Nereden geçİyor, çöl mü, çorak mı ?

Gurbet susuzluk mu yanan yüreğe?
Gurbet sonsuzluk mu, yaşlı küreye ?...

Asıl korkunç olan, benim gurbetim,
Gönlüm ayrı düşer, gözlerim yetim,
Aklım firar eder bitmez gurbetim ;

Günle, ay arası düşer zulumet,
Her gün batımında kopar kıyamet !...

Yine gün batımı işte ufukta,
Öğütürler beni bir dişli çarkta,
Ha yakında olmuş, ha da ırakta ;

Ömür diye gurbetleri yaşarım,
Bu ne dünya ? Aklımıza şaşarım !...


( Gurbet başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 6/1/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.