Sürgün ( 2 )


Son kahır mektubuydu satırlarda cinayet
Karayel güftesine isyanda kalem kâğıt
Heyhat yine gelmedi intizara inayet
Al beni götür benden susuz çöllere dağıt
Kalmadı yüreğimde ahde karşı dirayet
Son kahır mektubuydu satırlarda cinayet

Hüzün dağına çarptı un ufak oldu sine
Tozlarını süpürdü erken kopan fırtına
Kement attı gölgemin biçare ensesine
Sahi alan olur mu dertlerimi sırtına
Kan kızılı düşlerim resmi geçitte yine
Hüzün dağına çarptı un ufak oldu sine

Bedenimden muhacir sokak arasındayım
Bir devr-i senâ imiş meğerse akan zaman
Eyvah eyvah ki eyvah vefa yarasındayım
Ruhuma çuvaldızla firkât dokurken simân
Bu kahır mektubunun karar sırasındayım
Bedenimden muhacir sokak arasındayım

Hatıra duvarını yaka paça yıkalı
Dört yanımda cesetler ortada üşüyorum
Dönüşü yok yolların rotasını yakalı
Her adım biraz daha zemine düşüyorum
Bu beyaz gömleğimin üstü alev yakalı
Hatıra duvarını yaka paça yıkalı

Beni bende arama ararsan sende ara
Kapatınca kapıyı yolcu bekleyen hancı
Yolcusunu kaldırıp taşlara çaldı bora
Bulutlardan süzüldü yağmurların utancı
Belki benim bahtımdır geceden daha kara
Beni bende arama ararsan sende ara

Korkumu korkuturken med-cezir içindeyim
Ya bir sabah ansızın çıkıp gelirse biri
Söylenmemiş sözlerin tarifsiz hiçindeyim
Tekrar ağırlamak zor kalmayan misafiri
Ben hâlâ mazideki neden ve niçindeyim
Korkumu korkuturken med-cezir içindeyim

İntizârla kapandı sahnedeki son perde
Perdelerde ağlıyor öksüzlüğün melâli
Satır satır gâm düşmüş yazdığın o eserde
Nasıl revâ görürsün dermanıma zevâli
Mütebbessim bakarken sinemdeki bu derde
İntizârla kapandı sahnedeki son perde

Hâlâ bülbül sesine ses vermez gül menfesi
Döne döne ölürmüş ışk’a meftûn pervane
Mecnun’u mecnun yapan sanma Leyla nefesi
“Âsûde baharım” der; ölüm gelse rindâne
Bülbül’deki bu hâlden hıçkırırken kafesi
Hâlâ bülbül sesine ses vermez gül menfesi

Ah yaralı fesleğen yoklar içinde var’ım
Ukba’ya söz kesmiştik geçerken ser’imizden
Varsın ağyâra inat hiç dinmesin bu hârım
Kan süzülse ne çıkar hasretli terimizden
Seni sevmekle bitsin sinemdeki tek kârım
Ah yaralı fesleğen yoklar içinde var’ım

Ben gibi kimse bilmez yalnızlığın sesini
Ne ağaran saçların serencâmını duyar
Zaman nemli gözlere hınçla çeker ye’sini
Yıldızlar saç telinin çığlıklarını sayar
Bir hayâl kahvesinin aralarken sisini
Ben gibi kimse bilmez yalnızlığın sesini

Bir fasl-ı hazân olur sürgündeki o hâlim
Lebâleb olduğunda sır saklayan bu havuz
Hangi sokak başında yol sorar arzuhâlim
Ve ne zaman tutacak ellerimden kılavuz
Ağır ağır biterken dizlerimde mecâlim
Bir fasl-ı hazân olur sürgündeki o hâlim

Moğol istilası var sanki can kafesinde
Kim bu sürgün şehrimin isimsiz şehr-engiz’i
Hicrânımı tartarken ızdırâb kefesinde
Görseydi kahrederdi at sırtında Cengiz’i
Göçe gönül koyalı bir hamal küfesinde
Moğol istilası var sanki can kafesinde

Bak unuttum adını sahi saçın ne renkti
Perçeminde var mıydı takılı beyaz gülü
Hangi akından gelen şehsuvar sana denkti
Dokunsa ağlar mıydı satırların virgülü
Belki de bir zamanlar gönlün hevenk hevenkti
Bak unuttum adını sahi saçın ne renkti

Dedim ya gece gözlüm gözbebeğinde kuyu
Dev dalgalar içinde yaşıyorken mahşeri
Her kulaç darbesinde boyumu geçti suyu
Su dibine çökerken yorgun yüzlü Makberi
Vukûundan betermiş meğer hasretin şûyû
Dedim ya gece gözlüm gözbebeğinde kuyu

__________Makberi
 
3 sitede birden günün şiiri olan şiir

 
( Sürgün 2 başlıklı yazı Ahmet Akkoyun tarafından 20.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.