Çocuk sahibi olmak başlı başına bir sorumluluk duygusu gerektirmektedir. Bir çocuk dünyaya getirmeyi düşünen iki yetişkin birey her şeyden önce duygusal, düşünsel ve ekonomik açıdan onu kuşatacak bir birikime sahip olmalıdır. Çocuğu dünyaya getirdikten sonra saldım çayıra Mevla’m kayıra mantığıyla hareket etmek onu bizden uzaklaştıracak bir etkendir. Bir ailede çocuğun en çok gereksinim duyduğu şey ilgi, sevgi ve kendisinin fark edilmesidir. Bu ihtiyaçları göz ardı edilen özgün birey çocuğun kendisini fark ettirecek bir takım menfi davranışlar içine girmesi kaçınılmaz olacaktır. Çocuğun altını ıslatması, sürekli yaramazlık yapması, eşyalara zarar vermesi bunlardan bazılarıdır. Yani fark edilerek kendisiyle ilgilenilme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu durum ileriki yaşlarda çocuğun kötü arkadaş ve alışkanlıklara yönelmesine neden olacaktır.
Bir doktorun oğlu bu hususla ilgili olarak şöyle demektedir; babam muayene ücreti veren hastalarına zaman ayırabiliyor. Ama bana asla! Küçük bir çocuğun ruh yanardağında patlayan bu veciz ifade, büyüklere çok önemli mesaj vermektedir; İş, çocuğu ihmal edecek bir neden olmamalıdır!
Sorumluluk bilincine sahip yetişkinler, çalışıp ekonomik açıdan rahat bir duruma gelmeyi çocuklarına gelecek hazırlamayla açıklamaktadırlar. Ancak işin en garip yönü burada karşımıza çıkmaktadır. Kendilerine gelecek hazırlamak için çalıştıkları çocukları, işlerine kurban ederler. Günün yorgunluğuyla eve dönen baba veya anne kendisini özlemle bekleyen çocuğunu kucağına alıp hasret gidereceğine, onunla oyun oynayıp yüreğindeki boşluğu dolduracağına asık ve solgun bir suratla “Dur çocuğum çok yorgunum. Çekil başımdan!” diyerek onu hayal kırıklığına uğratır. Ancak unuttuğu şey şudur; Yorgunluğu çocuğuna iyi bir gelecek hazırlamak içindi. Yani o başından savdığı çocuğu içindi. Kişinin yorgunluğunun amacına karşı kayıtsız kalması, yorgunluğunu anlamsızlaştıracaktır.
Çocuk okul öncesi dönemde sıkıntı, yorgunluk, ekonomik açmaz, iş gibi hususları değerlendirecek yaş ve olgunlukta değildir. Onun için önemli olan kendisine zaman ayrılması ve kendisinin farkında olunmasıdır. Bu da ancak ilgi yoğunluğuyla alakalıdır.
Çocuklar anne babalarından çok şey beklememektedir; yalnızca sevgi ve ilgi. Bu durum çalışan anne babalarda daha fazla gözlemlenmektedir. Anne ve baba işe gittikleri için çocuk anne ve babanın sıcaklığından yoksunlaşmaktadır. Onlar kendileri için güzel elbiseleri, yiyecekleri alan ve kendilerine iyi bir gelecek hazırlamaya çalışan ebeveynlerinden kendilerine biraz zaman ayırmalarını istemekte sanıyorum hiç de haksız değiller. Anne ve baba çalıştıkları için evde tek başına kalan çocuk bir gün annesine; anne siz öğrencilerinizi daha çok seviyorsunuz. Onların başını okşuyor, dertlerini dinliyor ve onlarla gerekirse oyun oynuyorsunuz. Ama bizi sadece giyecek ve yiyecek derdiyle geçiştiriyorsunuz. Biliyorum çok yoruluyorsunuz ama ne olur eve geldiğinizde biraz da bizimle oynayın. Saçlarımızı okşayın. Hafta sonlarında parka götürerek sevdiğinizi gösterin ne olur anne sizi çok seviyorum. Sizin sıcaklığınızı hissetmek istiyorum. Çocuk bu sözleri söylerken ağlamaktadır. Bu durumda kendilerinin hatasını anlayan anne de çocuğuyla birlikte ağlamaya başlar.
Ülkemizde çocuk eğitimi konusunda gözlemlenen en çarpık durumlardan birisi şudur: fakir olanlar işsizlik ve ekonomik darboğazla uğraşmaktan, zenginler ise iş yoğunluğu sebebiyle çocuklarıyla gerektiği gibi ilgilenememektedir. Nükte; Baba şımarır diye çocuğuna hiç sevgi göstermiyordu. Çocuk büyüdü. Göremediği için sevgiyi, babasına da gösteremedi. Bundan dolayı onu çok yadırgadılar. Çünkü o çocuktu!
Bir öğretmen arkadaş özel ders vermektedir. Gerekli enerji ve performansını orada harcar. Ders bitiminde eve döner. Yorgunluk atmak için divana uzanır. O sırada oğlu gelir. “ Baba bana şu konuyu anlatır mısın, anlamadım.” Babanın yüzünde yorgunluk maskesi görülmektedir. Dilinden yüzüne uygun sözler dökülür; “Şu an müsait değilim. Başka zaman.” Babanın bu yanıtı üzerine çocuk; Baba ders ücretin ne kadar? Harçlıklarımdan biriktirdiğim parayla bana da ders için zaman ayırmanı isteyecektim. Mümkün mü? Baba ne diyeceğini bilemez bir şekilde şaşkın şaşkın çocuğuna bakar. Yaptığı yanlışı anlar. Yorgunluğu üzerinden silkeler. Çocuğuna yardım eder.
Ancak en üzücü olan durumlardan birisi, ne çocuklarımız bu şekilde kendisini ifade edebilecek şekilde yetiştirilmekte, ne de babalar böylesine olgun bir tavrı gösterecek bilinçtedir. Bir musibet bin nasihatten iyi değerlendirilmesine gerek kalmadan çocuklarımıza gereken ilgi, sevgi ve zamanı verelim.
Bu kitabı yazmaktaki birinci ve belki de en önemli nedeni, çocukları yarınlara umut dolu bir ruh haliyle hazırlayabilmektir. Ehliyetsiz anne babaların yaptığı kaza, trafik kazasından daha tehlikeli sonuçlar oluşturmaktadır. Çocukların uyumsuz, kibirli, hırçın, içe kapanık, başarılı, tembel, özgür ve özgün kişilik oluşturmaları büyük bir oranda anne babaların yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.
Bundan dolayı anne babalara çocuğun kendi küçük dünyasından tatlı fısıltılarla onu nasıl yetiştireceğimizin ipuçlarını vermeye çalıştım.
Umut dolu yürekleriyle yarınlara mutlu ve huzurlu bir şekilde yürüyen yeni bireylerin dünyamıza selam vermesi dileğiyle…
( Çocuk Sevgiyle Büyür Yarınlara başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 10.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.