1 Ölen Ölür Kalan Sağlar Birşeyler Yapmaz

"Diyarbekirli Hattat Hamid AYTAÇ'a Rahmetle"

Köroğlu'na atfedilen söz şudur: Ölen ölür kalan sağlar bizimdir!..

Biz, savaştan, yıkımlardan, çarpmalardan, kırılmalardan, ezikliklerden, vuruşmalardan bahsetmiyoruz. Edebiyatçı kimliğimizle yazımızn daha bir okunur olması için başlığa özen gösterip, meramımızı dile getirmek arzusundayız: Ölen ölür kalan sağlar birşeyler yapmaz!...

Kendi alanında seçkin, üretken, sorgulayan kimliklerin, dünya değiştirmesiyle geride bıraktıkları çalışmalarına, kütüphanelerine, tamamlanmamış araştırmalarına nedense bir önem vermemekteyiz. Hamasî konuşmaların eksik olmadığı definlerde merhumun, merhumenin ne denli zor şartlar altında çalıştığını, yaşamak zorunda kaldığını oldukça dinlemişizdir.

Aramızdan ayrılan bir şair ya da yazar ise, ortaya çıkardığı eserleri ile övünür, hayatta iken kendisine değer vermediğimiz için de dövünür bir alışkanlığımız nükseder. Sosyete-moda dünyasında gözyaşı şişelerini doldurma alışkanlığı devam etese idi, her birimiz birkaç şişeyi gözyaşımızla doldurup, bir dönemin arabeskli-gözyaşılı Yeşilçam Flimlerini aratmayacak halde olacaktık ve ara oyuncuarın-figüranların- ekmeklerini bile ellerinden alacak hale gelirdik. Allah'tan bizde böylesine bir gelenek daha ihdas edilmiş değildir.

Bakmayın cenaze için cami avlusuna dolup kara gözlüklerle kara elbiseler giyinenlere. Garibanlar, namazı kendilerine kıldırtan, onları namaza ısındırtan olmadığı için, namaz sonrası alkış tutmaya çalışır, durur.

Ne yapsınlar, ebediyete uğurladıkları için, daha başka? Ancak, o kadarına akılları yeter.

Birkaç yazarın ölümü sonrası geride bıraktıkları kütüphanelerinin kaderini sorgulamak istedim. Bazısı hayatta iken vasiyet gereği isimlerine birer kütüphane açmış ya da vakıf kurdurtmuş. Kimisi mensubu bulunduğu okula, üniversiteye  kitaplarını bağışlamış. Bazısı ömrünün son demlerinde yüklü para karşılığında kitaplıklarını, kütüphanelerini zengin holdınglere satar, özel üniversitelere devreder.

Arada bir sahaflara yolum düştüğünde dönemin mülkî amirlerine imzalanan kitaplara rastlarım. Muhtemeldir ki dünya değiştirenlerin geride bıraktıkları kütüphaneleri, kitaplıkları, kendilerinden sonra evde yer işgal ettiğinden dağıtılır, ortadan kaldırılır.

Ali Emirî Merhum olmaküzere birçok kitap dostu, bu gibi durumlarda devreye girer ve bu kitapların ortadan kalkmasına engel olur, kaybolmasını engellerdi. O dönemlerde yazma eserler söz konusu olduğu için kayıplar daha üzücü sonuçlar ortaya çıkarırdı.

Günümüzde kitapları sahafa düşen isimlerin kitapları arasında kalan notları, fotoğrafları ve belgeleri de o yazma eserler kadar değere sahiptir.

Gelin görün ki yaşamında değer verilmeyen isimlerin ölürken bizde kıymet kazandığı görülmüştür: Kel ölür sırma saçlı olur kör ölür badem gözlü olur!...

Kelin ardından merhumun kullandığı söylenen tarakları adına açılan müzede görürseniz şaşmayın. Körün gözlerinin açık olduğu fotoğraflara bakarken fotomontaj hilelerini konuşmayın. Çünkü bu satırları kaleme alan yazarın birçok kelin ve körün dünya değiştirdikten sonraki vaziyetine şehadeti söz konusudur.

İşin latifesi bir yana bizim edebiyat ve kültür dünyasında bir vefat sonrası geride kalan kütüphanelerin korunmadığı, zaman içinde eridği, tükendiği bilinmektedir.

Bunun önünün alınması, oldukça elzemdir. Varis olanların sahiplenmediği durumlarda geride kalan oldukça kıymet taşıyan evrağın, kitapların ve diğer malzemenin konuyla ilgili kurumlarla kuruluşların himayesine alınmalıdır.

Aslında bu oldukça uzayacağa benzeyen yazıyı çarpıcı bir ifade ile bağlayalım: Hattat Hamid AYTAÇ (Şeyh Musa Azmi el-Amidî) yazdığı eserlerle dünyaca tanınırken, sessiz ve kimsesiz biçimde kaldığı bir iş hanında ömrünün son yıllarını sefalet içinde geçirdi.

Birçok kez çalışma atölyesi/aynı zamanda yattığı yer, soyuldu, hat hırsızlarınca halaç pamuğuna çevrildi. Kimsesiz biçimde hastahanede ölünce de atölyesi talan edildi.

Hattat Hamid Merhumun sadece bir hattı, bugün yüzlerce bin lira(Yüzmilyarlarca) değer ile müzayedelerde alıcı bulurken kendisini kimsesiz biçimde bıraktık.

Merhum Hattat'ın ardından arada bir gözyaşı dökenlerin yazılarını okurken, aklımıza bu konuya uygun yazı başlığı geldi. İsterseniz yazının sadece yazılış amacını aklınızda tutun, okuduğunuzu unutun. Fakat, ilk kez bu denli çarpıcı bir başlığı yakaladığımı itiraf edeyim. Belki bu sözle ben de anılırım, ileride: Ölen ölür kalan sağlar birşeyler yapmaz!...

Sahi bu başlığı şöyle yazarsak etki alanı daha bir artmaz mı? Ne dersiniz?

-Ölen ölür kurtulur. Kalan sağlar hiç bir şey yapmaz!...     

( Ölen Ölür Kalan Sağlar Birşeyler Yapmaz başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 13.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.