1 Yazar Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Serbest Kürsü / Nesir

Eklenme Tarihi : 12.06.2009
Okunma Sayısı : 1677
Yorum Sayısı : 1
YAZAR OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

M.NİHAT MALKOÇ

İnsanlar bazı zamanlarda, özellikle efkâr saatlerinde büyük bir duygu yoğunluğu içerisinde bulunurlar. Bu vakitlerde içi içine sığmaz sözkonusu kişinin…Yanında birisi varsa onunla paylaşır yoğunlaşan duygularını!.. Kimse yoksa kaleme kâğıda sarılır sessizce. En büyük sırdaşı olur mürekkeple kalem… Duygularla yoğrulmuş yazının mürekkebi kurumadan hiç kimse bu sırra mahzar olamaz. Üçüncü şahıslara kapalıdır mevcut duygular!...

Yazarlık mıdır bu, yoksa geçici bir heveskârlık mı? Bunu da geçen zaman gösterir hiç şüphesiz… Bu işte uzun vadeli düşünüp geleceğe dönük hesaplar yapmaktır önemli olan… Aksi halde rüzgârın getirdiğini yine rüzgâr götürür. Saman alevi gibi bir anda söner duygular.
Türkiye’de yazar olmak ateşten gömlektir adeta… Çünkü bu uğraş, henüz bir meslek hüviyeti kazanmamıştır. Yazarlık arenasında sapla saman birbirine karışmış durumdadır ülkemizde. Kim, kime göre, niçin yazardır? Yazar olmanın kriterleri nelerdir? Yoksa “Ben yaptım oldu” sözüne nazire yaparak “Ben yazdım oldu” demek midir çıkış noktası?...

Türkiye’de sadece yazarlık değildir yerine oturmayan… Yayıncılık müessesesi de sistematik bir yapıya kavuşamamıştır henüz... Aslında yazarla yayıncı bir bütünün iki yarısı gibidir. Yazarlıkla yayıncılık et ve tırnak misalidir. Birini ötekinden ayırmak kabil değildir. Oysa günümüzde yayıncılar yazara hak ettiği değeri vermemektedir. Yayıncılıkta tarafgirlik de aşılması gereken çıkmazlarımızdan biridir. Yayıncı, taraf olmaktan kurtulmalıdır aslında.

Türkiye’de yayıncılar bazı isimleri, lâyık olmadıkları halde vizyonda tutarak ite kalka bir yerlere getirmektedir. Bu hususta aynı fikri paylaşma ve eş dost muhabbeti de etkili olmaktadır. Buna biraz daha ileri giderek fikrî bağnazlık da diyebiliriz. Durum böyle olunca yayınlanan eserlerin kalitesi de düşmektedir. Halk tabiriyle adamı olanlar işini yürütmektedir.

Yayıncıların bir diğer hatası da kendilerine medyayı kılavuz edinmesidir. Ülkemizde medyayı kimlerin yönlendirdiği malûmdur. Memleketimizde medya, vazifesi olmadığı halde pek çok işe burnunu sokmaktadır. Yayıncılar gündemin nabzını tutmak ve daha çok kazanmak hevesiyle kalitesiz isimlere ve eserlere pirim vermektedir. Bu da birikimsiz insanların ön plana çıkmasına haksız zemin hazırlamaktadır. Bu durum kendi halinde yaşayan kalem erbabı değerlerin önünü kesmekte hatta kaybolup gitmelerine sebep olmaktadır.

Okur en büyük hakemdir. Aslında okuyucu kitaba eleştirel gözle bakarak iyiyle kötüyü ayırt eden bir süzgeç olmalıdır. Olmalıdır diyorum, çünkü henüz bu vazifesini ifa edememiştir Türk okuyucusu!... Okurları da maalesef medya yönlendirmektedir bu hususta. Okuyucu kandırılmıştır. Kılavuzu karga olanın başına neler gelebileceğini tahmin edersiniz kanımca.

Çok satılan kitapların kaliteli olduğu kanaati ne kadar geçerli bir ölçü olur bu belirsiz ortamda? Varın siz düşünün… Bence ‘Çok satılan kitap iyi kitaptır’ anlayışı nerden baksanız sakattır. Boyalı basın, edebiyatın mahrem ve sırlı dünyasından kirli ellerini çekmelidir. Aslında medya gerçek manada sanat ve edebiyata hizmet etse hepimiz bahtiyar oluruz. Fakat bu alana hizmet etmeyi bir kenara bırakın, aksine işi her geçen gün sulandırarak kendine benzetmektedir. Sözümüz tabii ki umuma değildir. Alınanlar suçlananlardır; bu böyle biline!..

Yazarlık belli bir kabiliyet gerektirir. Fakat unutulmamalıdır ki hiç kimse yazar olarak dünyaya gelmemiştir. İlham asla yeterli değildir. Şairliğin ve yazarlığın onda biri ilhamsa onda dokuzu çalışmaktır. İlhamın gelmesi için de belli bir zemin hazırlanmalıdır. Fikrî ve hissî altyapısı olmayan kimselere ilham da gelmez. Yazarlık çileye talip olmaktır. Uzun geceleri uykusuz geçirmeye hazır olmaktır kalem erbaplığı!.. Ateşte kül olabilmektir yazarlık.

Edebiyatta özel yetenek gerektiren şiir, hikâye, deneme ve roman gibi türler vardır. Bu alanlarda yeteneğimiz yoksa başka edebî mecralara yönelmeliyiz. Yazar olarak belli bir türde yoğunlaşmalıyız. Zira edebiyatımızda iz bırakmış isimler belli bir edebî türle özdeşleşerek anılmışlardır. Yazma konusunda da maymun iştahlı olmamalıyız. Yani fazla dağılmamalıyız. Nice şair ve yazarlar bir türde, hatta bir eserle meşhur olup adını ebedîleştirmişlerdir.
( Yazar Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 12.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.