Ey Can, ben iyi insanlara tavsiye edecektim, doğruluğu daim. Onlar kötülükten uzak duracaklardı, düşüncesiyle hareket edecektim

Dünyada olana ve bitene dair son verilecek, insanlık barış içinde, kardeşlik duygularıyla yaşayacak, kin ve ihtiras son bulacaktı.

Ah hayaller kurmuşum demek, o hayalin peşinde hep koşmuşum.

Ruhumu şekillendirecektim bedenim gibi tek yüzlü olacaktı kalbim.

Alnımın çizgilerinde devran sorumluluğu yüklenecekti.

Fırat’a düşen koyun olmayacaktı, kimse ağlamayacaktı.

Ben oturup şiirler yazarak kendimi avutmayacaktım.

Ey Can, coğrafyalarda rengini kandan almışsa sözler pişmanım. Kalmadı insanlık adına hiçbir iddiam, ondan bî-zârım.

Bakarım yeryüzüne tebessüme yabancı çocuk yüzleri ve anlarım yaşlıların halinden, gençlerin şekâvetinden intizarım.

Açsa bir insan karnı doymalı, susuzsa kanmalıyken suya; gelmişse insan her nimetten hakkını almalı, âdeti budur, yaşamın dünyada.

Ey sakalı ağarmışlar, ey ulu bilinen yaşlılar böyle demediniz mi? Söyleyin ben açsam siz tok iseniz hangi sayfasında yazar iman ettiğimiz kitabın?

İtiraf ediyorum, yenik düştüm başa çıkamadım onlarla.

Ey Can, itirafımı merak eden okusun vazgeçtim bu dünyadan. Hakkımda ne çetele tutulmuşsa artık umurumda değildir ve ayrılma vaktine az kaldı, kalmayacağım, göçeceğim bu devrandan.

Ey Can, itiraf etmek asalettendir günah çıkarma adeti yok bizde. Ellerimiz havada durur, mazlumun sığınağıdır dünya.

Bunca zulmle abâd olmaz edvar, nereye vardınız söyleyin.

Ben yaşadığım yerin değil, yedi iklim dört mevsimin sözcüsüyüm.

Ey Can, ben itirafta bulunacağım şartlar nâ-müsaid olsa da.

Dünyada adımız başka anılır belki de Nemrud denilecek sıfatımıza.

Kıskanırdı bizi Firavun yetişmezdi bize Kisra.

Bizi böyle tanıttılar kan içiciler, insanlıktan nasibini almayanlar.

Adalet  gelir miydi, ah yaşayabilseydik dürüstçe dünyada ve bilseydi ah bizi sevmeyip arkadan vurup dost görünenler….

Niçin ağlamadadır insanlık neden hep çile gam vardır?

Aldatma, sömürme, gasp üzerine kurulu çarklar kırılmalıyken gün geçtikçe daha bir bileniyor, içine aldığını öğütmek için.

Her kim ki insanı aldatsa, saygı göstermezse insanlığa bizden değildi, hani.

“Başı vurula, kanı akıtıla, onun  yedi ceddi kurtulmaya “ denirdi, atasözlerinde.

Ey Can, itiraf ediyorum, insanlık davası için ruhum, anarşist bilinebilir, düşündüklerimle. Yoruldum, gayrı belki kırılır kalemim lakin eğilmeyecek o biline.

Ondandır belki fazla söz söyleyemem, yaşlılığımdandır belki eskisi gibi olmayan dinginliğim.

Bir gün bakarsınız avucum açık günlerden cum’adır, cami avlusundayım ve merhamet isterim asla ve kat’a dilenmem zalimden hiçbir yardımı(!)

Bilmekteyim, taş atanlar arasında tek tük gül atanlar olacaktır, son nefesimi verdiğimde. Belki kimse görmeden mezar başımda fatiha okuyacak, aylar sonrası.

Ey Can, niçin bırakmadılar, fakir-fukara edebiyatını?

Neden abaların altında gizlediler birkaç kuruşluk dünya menfaati için ayetleri?

Onları uyaran ayetleri, niçin gizlediler? Çürüdü, yok oldu toprak altında genç iken birçok beden ve utanmazlar, arsızlar, fikir hırsızları günah dinlemediler…

Dünyanın dört yanında hala etken ve adaletsizlik üzere hakla hukukla söz sahibi birçok düzen.

Ey Can, sana kendimi anlatacaktım, itiraf edecektim açıkça.

Gökyüzü gridir, kapalıdır, bulutlar masmavi olmaktan çıkmıştır, kirletildi asuman. Anlatacaktım varmaz dilim, yazmaz oldu kalemim, söylemesi suçtur, dilimin.

Ey genç, okuyor isen ve okutabilirsen seslenişimi, şiir diliyle yazdığım rehberin olsun. Bilesin ki kuşların dilinden anlardı, Süleyman ve Hüthüt kuşunu hatırla. Bizimkisi insanca kuşdilidir, anla.

Bil ki şair sözü külliyen yalan değildir, hakikate hizmet etmese inanılmaz.

Dünya insan öldüren bir değirmene dönüştü, muhayyilemde. Makineye bağlı insanlık, teknoloji putuna esir düşeli, burnundan kıl almaz oldu, ekâbir.

Edebiyata baktım, sanat ölmüş, edip olan terk-i diyar. Ey genç, itiraflar sözün olsun, suçumuzdan dolmuştur, defter-i kebirimiz.

Ey genç, her beklenen kurtarıcı çıkmadı, sen beklenen ol, öyle büyüt içindeki umudu. Güçlen, adaletle tanışsın insanlık. Her kemalin zevali vardır, sakın unutma.

Saksıda büyüsün çiçek misali umutlarımız.

Kurak mevsimlerden nicedir geçtik, geçmekteyiz, beni anla.

Dostlar alınmasın, Ey Can!.. Yeryüzünü kirletenler, asumanı kirletmeye başlayınca ses çıkartma hakkımız olmadı. Yeryüzünü kirletenlere esas tavrımız olmadı, hiç.

Cennete endeksli yapılarda cehennemi unutanlar var.

Kimse yalan söylemesin, nasıl düşünüyorsak, öyle idare ediliriz.

Bakar dururum cehenneme çevrili her yer, buna kör gözler şahid değil, düşünmezler ve fikretmezler, duymazlar, sağırdır onlar.

Ah söylenseydi kabzasını bırakmazdım, hiç kırmazdım, de diyeyim barış dediler savaşmak için zaman kazandılar, paslandı artık kılıncım, kırıldı okla yayım.

Ben bu dünyanın insanı değilim, Ey Can!..

Olmadım, olmamam, olmam düşünülemez.

Hakla hukukla adaletle eşitlikle büyüttüm benliğimi. Meğer sadece sakız gibi çiğnenen değerler bilinir, yeryüzünde. Birimiz yalan söylemektedir;  açık, net ve sarîh.

Söylediğim doğru değilse yanlışları kendinde aramalısın, bunu öyle bil.

Asırlar vardır ki savaşlar tükenmedi yeryüzünde, düşün kim haklı ve kim haksız değil. Aradığımız huzur, kimin elinde aslında tutsaktır, gizlendiği için belli değil.

Senin için yazmaktayım, senin için büyütmekteyim küçük saksılarda kır çiçekleri nasıl büyütülürse öyle hayallerim.

Ben de çifte yedim, tekme yedim, gözden düşürülmek istendim.

Bahçeye çıkmama izin verilmedi, toprak kokusunu duymaya hasret bırakıldım, uzun zaman. Yeryüzü barut koktu, is koktu, vicdanlar kapkara ve kirli.

Yaşadığım diyarlar bana yabancı kılındı, sana uzak düştüm, kabahat bende değil. Affet beni, ben bu sebepten uzatamadım, kırıktı kollarım, sana gelemedim.

Ruhumu görünmez bağlarla bağlamışlar, germişler görünmeyen çarmıha, bak yenidir söylediğim. Ey İbranî, ey İsevî nedir insanlığın çektiği bunca kahır ve zulm, inandığı için insanların çektiği?

Sorgulayın, cevabını verin, inandığınız Rabb adına bir düşünün, söyleyin?

Hangi cennet kan üzerine kurulur, bunu insanlığa açıklayın ve kendinizi dinletin.

Kaç cennet vardır hangi cennet, kan kokusuna aşinadır, bunu benden gizlemeyin.

Ey Can, son sözlerimi söylemeye az kaldı, ömrüm kifayet eder mi?

Bakarsın bir daha buluşmamız, sakıt kalır, söylediğim sana ulaşmayabilir.

Ey Can, hangi Rabb ki kan kokusuna aşinadır, kan dökülmesine sevinir, kulunun çektiği kahırla mutlu olur, gözyaşından, çekilen elemden yana sevinir, kulunun eza çekmesine seyirci kalır, yarattığı dünyayı kendi haline terk eder ?

Bunu bana biri açıklasın ve ikna etsin beni. Evi-barkı yıktırılan, sindirilen hangi insanın bedduası, sel gibi götürmez, kendisine zulmedeni?

Ey Can, dua et benim için.

Duanı eksik etme mazlum olan insanlardan.

Yeryüzünün neresinde olursa olsun, unutma beni.

Bilirsin ki dua, sığınağıdır ezilen insanların.

Belki bir gün karşılaşırsak seninle, yüzü gülerse insanlığın, o zaman tebessümü hatırlat bana. Kendime haram değil, yasakladığım tebessümle seyrederim, etrafı.

Havaya kalkmaya aşina ellerimi açarak, şükrederiz, Yaradan’a; bize bu günleri gösterdiği için.

Umutsuz değilim, olmadım, olmam mümkün değil.

Umutsuzluk, bizim dünyamıza yabancıdır.

Yanaklarımızı yol bilen gözyaşı, ıslattığı toprakta kuraklığı geciktirdikçe, umut çiçeklerini yeşertir, çünkü.

Torunlarımız bile görse o güzel günleri, dualarım yaşadıkça sizinledir, unutmadığım sürece sizi, siz de unutmayın bizi.

( Ey Can Dua başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 14.07.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu