Aşkın Neresinden Tutunmalı
Her
şeye bir tarif-açıklama getirmeye meraklıdır insan, görebilmek,
tanıyabilmek, tutabilmek, dahası sahiplenebilmek için bunu yapar.
Kuşatabilmek için nesneleri, şeyleri, mevhumları; sınırlandırır ve bir
çerçeve içine hapsetmek ister, kıskanır da sonradan..Bunu bütün eşya için
sürekli denemektedir. Bazı denemelerinde ise çaresizlik
içerisindedir, kıvranır !.. Onu bir yerlere hapsedip sahiplenemediği için.
İnanç gibi, sevgi gibi, aşk gibi kavramlara yeterli açıklamayı
getirememektedir. En çok meşguliyetinin bunlarla olmasının anlamı da bu.
Sahiplenememek... Bu mevhumların ucu açıktır, her meslek ve meşrepten
insan için ucu açık olan şeyler delirtir insanı !...İnsan merak
eder, görmek ister öteler ötesini..Ne çare ? Hep yarı yolda , rotasız
olduğunu görür ve hırçınlaşır. Onlarca çözüm üretir hiç biri tatmin
etmez onu.
Aşk, bu ucu açık mevhumların en delirtenidir.
Kime, niye, neden ve niçin sorularının karşılığı hep hayal kırıklığıdır.
Çoğu zaman ,eliyle tuttuğu gördüğü değildir. Gördüm zannettiğini ise
asla tutamamaktadır. Aşk, biraz zamana benzer aslında. Kendisine
sorarsanız; o düz bir çizgidir, geçiyorum işte, bir yolum var ve ben
gidiyorum, kimseyle işim olmaz der. Zamanın bu arsız tavrına karşılık biz
ne yaparız ? Bütün silahlarımızı kuşanıp üzerine yürürüz. Çağlara
böleriz önce, olmadı devirlere, olmadı, asırlara, yıllaara, aylara,
haftalara, saatlere, saniyelere, saniselere ve anlara böleriz. Tek
amacımız onun bu pervasızlığına karşı, ona sahip olmak, istediğimiz gibi
kullanmak...Oysa, o hiç aldırmaz, geçer gider ve ardından bizide
sürükler, ansızın gömü verir toprağın derinlerine...O hala geçip
gitmektedir oysa...
Aşkı bence böyle anlamlandırmakta bir mahsur
yok. Zamanı, bölerek aşağı inerken, başka bir yoldan severek ,aşka
çıkarız...Aşk, şahsımızda, bize bıraktıkları ile bir düşüş gibi algılansa
da gerçekte bir yükseliştir. Yani aşka inilmez, çıkılır. Kullandığımız
malzeme sevgidir. Bildiğimiz sevgi. Nesneleri önce gözümüze alırız, bu
bize bir tat veya nefret verir, biz işin sadece tat yönünde
duracağımızdan, nefretin defterini açmıyoruz. Aldığımız bu tata verdiği
hazza göre sevgi ismini koruz, bir hoşluk. Memnun olma durumu. Eğer bir
yerinden tutunabilirsek onunla birlikte olmaya devam eder, gördüğümüz
mevhumu, şeyi içselleştirmeye başlarız, benimseriz, onunla olmak isteriz,
o bizi anlasın isteriz. Bütün yakarışlarımız bunadır. Kat ettiğimiz bu
yolun tamamı sevgiye aittir. Bu süreçte biz hep sevgiyi yaşarız. Aşk
daha henüz yukarılardadır. Bence aşk sevgiden daha aşkın bir şey. Daha
yukarılarda..Aslında biz ona ulaşmak için hep sevgiyi tüketiriz. Sevgiyi
kullanma biçimimiz ,bizim aşka yönelişimizin tarzını belirler. Mesafe
ve nitelik-kalite belki.Aşkın kalitesi olur mu?Bence olur.Filozofların
ve ermişlerin kanaati aşka giden yolun an’ı yaşamaktan geçtiği
yolundadır. An’ı yaşamak sevgiyi bölmeden kesintisiz yaşamaktır. Devamlı
diri ve titrek halde bulunma...Göz,gönül,beden aynı yönde ilerler..Yedi
duyumuzla teslim oluruz ona...
Tarih, başardım diyenleri
yazmaktadır. Bizim bunları anlamamız güç. Anlamaya çalışmamızsa bu
aşamada mümkün. Anlamaya çalışıyorum;kainatı bir muvazeneye sokmam gerek
önce, eşyayı yerli yerince dizmek ve ya dizildiği, görüldüğü gibi
kabullenmek. Aşk, diridir ve sütatükoyu kabul etmez. O halde olduğu gibi
kabullenemeyiz. kendimize göre bir muvazene kurmalıyız. Eşyanın
tabiyatına kontra-ters düşmeden. Bir değerler sistemi geliştirmeli ve
tepesine aşkı oturtmalıyız. Velilere göre aşkın da tepesinde Hakk,Allah
bulunmaktadır. Zaten onlarca bütün çabada budur. O sırf bu aşk dediğimiz
şeydir. Zaten başka şey de yok. Vahdet-i Vücud. Tepesinde Hakk’ın
olmadığı bir aşkı yaşamak mümkün mü? İşte bu sorunun cevabı kurduğunuz
muvazene ile ilgilidir. Sizi sevmekten belki men etmez ama, sevgiyi, neyi
değer alarak yaşayacağınızla ilgili bir şey. Hakk inancı pazarlıkla
olacak bir şey değil elbet. Ben Hakk inancımla birlik,insanı başa alan
bir muvazene-iklim oluşturmaktan yanayım. İnsanı başa aldıktan sonra
eşyayı düzenlemek..O halde biz yürüdüğümüz yolda önce nesneleri-şeyleri
severek işe koyulmalıyız. İnsan olmamız nedeniyle zaten insan hep
yanımızda.Bütün bu sevgilerin toplamıyla insana yönelmek, severek mesafe
almak. Bu durum da biz aşık oldum dediğimizde neyi söylemiş oluruz?
Zaten çıkınımızda varolan sevgi bizi bir anda, bir
yere,şeye,nesneye,sevgiliye zumlamaktır yaptığımız şey. Bir anda aşık
olmak mümkündür kanımca,mesele yaşatabilmekte. Devamlı ve titrek halde
aşkı yaşamak. Bu bir çaba,özveri isteyen bir şey. Hayat gibi...Bütün bu
anlattıklarımdan aşkla ilgili ne demek istediğimi bir cümleye
indirgersem, ne anladığım daha iyi anlaşılır. Aşk,bence damıtılmış
sevgiden ibarettir. Bütün kirlerinden arındırılmış bir sevgi. Elbette
ancak yaşayınca anlaşılabilecek bir şey. Sadece yaşayabilir miyiz diye
gayret içerisindeyiz o kadar. Şairler bu mesleğe, meşrebe en yakın
guruplardır. Onun için burada yazdım. Elbette her şey herkes için
sevebildiği kadar anlamlıdır. Gerisi çalıda çiçek...
Bir cümlecikte olsa katılım bekliyorum.
(
Aşkın Neresinden Tutunmalı başlıklı yazı
HayrettinYazcı tarafından
11.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.