Cuma Yazıları

 

Konu: Fotoğrafların Bıraktığı İzler – IV

 

Fotoğrafların bıraktığı izlerden bir tanesi de, çok uzaklarda değil yanı başımızda yaşayan insanların dramları. Dünya yakın tarihte, bu katliam ve soykırımların ilkine Saray Bosna’da şahit oldu. 1992 ve 1995 Yılları arasında Sırpların yapmış olduğu soykırım sonucunda sayısı yüz binler ile ifade edilen insan katledilmiş ve toplu mezarlara gömülmüşlerdir. Bu savaşın bıraktığı izlerin daha açısı şimdilerde yüzlerimizi kızartmaya ve insanlığımızdan utanmamıza neden olmaktadır. Savaş sırası ve sonrasında  tecavüze uğrayan kızların, kadınların doğurduğu kız çocukları, günümüzde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde seks kölesi olarak çalıştırılmaktadır. Bu savaşın arta kalan izleri, suçsuz günahsız küçük kızların her türlü eziyeti görmelerine neden olmaktadır…

 

Savaş sırasında sayıları elli binle ifade edilen kadınların toplama kamplarında büyük bir çoğunluğu  maalesef ki, aylarca tecavüze maruz kalmıştır. Birçok Sırp komutanın ifadelerinde, Müslüman ırkı bitirip doğacak çocukların Sırp kanı taşımasını hedefledikleri söylemişlerdi. Ve bu lanet savaş sonrası dünya’ya gelen özellikle kız çocuklarının neredeyse tamamı, kimsesizler yurdu ve çocuk tacirleri tarafından himaye altına alınmışlardı. Bu  durumda, çocuk yaşta seks kölesi olarak çalıştırılan kız çocuklarının dramını ortaya çıkartmıştır. Her savaş sonrası yaşanan yıkımların bir de bu yüzü vardır. Fotoğrafa baktığımızda, çocuk yaştaki çocukların yüzlerindeki acı, bizleri derinden yaralamaktadır…

 

Ve şimdilerde, Bosna sokaklarında ahlaksız yaşamdan nasiplenen anlayışlar, bu çocukları Nefret Çocukları olarak tanımlamaktadırlar. Suçsuz, günahsız çocukların her türlü çirkinliğe mahkum edenlerin nefretinden  olsa gerek, taktıkları bu isim. Gözlerindeki kinin yansıması olsa gerek, taktıkları bu isim. İnsanlıklarını dolaplara kaldırıp, aşağılık giysilerini giyerek sokağa çıktıklarından olsa gerek, taktıkları bu isim…

 

Ve şimdilerde, Bosna sokaklarında, Avrupa’nın bir çok yerinde olan porno pazarı, yine Sırp cellatların elinden yürütülmektedir. Küçük yaşta yetimhanelerde para karşılığı alınan bu kızlara zorla çektirilen filmler ile, büyük trajediler sürüp gitmektedir. Bosna hükümeti de, bunca olup bitene dur diyeceğine, bunlar savaşın sonuçları diye, göz ardı edip, sayıları on binlerle ifade edilen  kızları, hüzünlü kaderlerine terk etmektedirler.  Oysa her gün ayrı bir trajediye uğrayan o zavallı kızlar değil, Bosna’nın başındaki hükümet yetkilileridir. Oysa her gün tecavüze uğrayan o zavallı kızlar değil, Bosna halkının duyarsızlığı ve bizzat kendisidir…

 

Bir devlet düşünün, kadınları Sırplar tarafından tecavüze uğradığından ötürü, doğan on binlerce kız çocuğuna sahip çıkamıyor. Bir halk düşünün, bu on binlerce kızı seks kölesi olarak kullanan, üç beş ahlaksıza hesap soramıyor. Bir birey düşünün, gazete bayilerine kadar düşen porno cd.leri alıp, o kız çocuklarının vahşetini seyredebiliyor. Bir Avrupa düşünün, bu olup biteni ülkelerine kaçak yolla ithal ettikleri Bosna kızlarının yani, nefret çocuklarının filmleri diye satıp para kazanıyor. Ve bir ahlak düşünün, her geçen gün yok oluyor, her geçen gün yerin dibine batıyor…

 

Bazı gazetecilerin gidip yerinde yaptığı araştırmalarda, dehşetin ne boyutta olduğunu anlatıyor. Geçen mart ayında yapılan bir operasyonda üç milyon’a yakın çocuk porno ve fotoğrafı ele geçirildiğini bildiriyor. Mostar’ın arka sokaklarındaki gazete bayilerinde bile, bir dolara rahatça temin edilen cd.lerin olduğunu ve ülkede bu işlere dur diyecek bir kişinin olmadığını üzülerek bildiriyor. Ve beş asır önce, fethettiğim toprakların dramını gazeteler her sayfasında bildiriyor. Atalarımın bin bir özenle yaptığı Mostar köprüsünün altında satılıyor çocuk yaşındaki kızlar Emperyalizm’in paralarıyla…

 

Evet bu yazdıklarım başka bir coğrafyada yaşanıyor. Oysa yazımın başında da söylediğim yanı başımızdaki coğrafya olan Irak’ta yaşanacak birkaç yıl sonra yeni dramlar ve tarifi imkansız acılar. Geçen ay ajanslara buna benzer dramlar düştü. Düne kadar Müslüman kimliğe sahip olan, namus için yaşamaya gayret eden kadınların hayatlarından acılar sergileniyor…

 

Hükümetimizin terör belasından kurtulması için, çare aradığı Barzani’nin şimdilik hüküm sürdüğü toprakların tamda ortasından akıl dondurucu haberler ve olaylar cereyan ediyor. Irak savaş ve soykırımı sonrası hamile kalan ve kız çocukları dünya’ya getiren kadınların birçoğu yurtlara yerleştirilmiş ve o kız çocukları sekiz, on yaşlarına geldiklerinde annelerinden kopartılarak, bilinmeyen bölgelere gönderilmektedir. 2010 Dünya insan kaçakçılığı raporunda da yer verilen bu durum, Kuzey Irak bölgesinde giderek artan, kadın ticareti, küçük yaştaki kızların seks kölesi olarak çalıştırılması göze çarpmaktadır. Aslında gözden öteye, yüreğimize çarpan bu çarpıklığa son verecek, orada da ne bir hükümet ve de bir Allah’ın kulu vardır…

 

Özgürlük bahaneleri ile, Irak’ı bölenlere yataklık eden Barzani’nin şimdilik hüküm sürdüğü topraklarda, küçük yaştaki kızların birçoğu, bölgenin fakir semtlerinden para karşılığı alınıp, zengin ailelere satılmaktadır. Hatta bölgede geleneksel bir kurum olan muta’a yoluyla küçük yaştaki kızların alınıp satılması hız kazanarak devam etmektedir. Yazımın başında belirttiğim, Bosna’da yaşanan insanlık dışı olayların benzeri de, maalesef ki, birkaç yıl sonra Irak sokaklarında yaşanacaktır…

 

Bu bölgede, şimdilik küçük yaştaki kızların yaş ortalaması çok küçük olduğundan, Barzani’nin uşakları  Endonezya ve Filipinlerden çok sayıda kızı, insan kaçakçılığı ile getirip, gece kulüplerinde çalıştırmaktadırlar. Savaş sonrası tecavüze uğrayan kadınların yine birçoğunu da, Suriye’ye göndererek genel evlerinde belli dönem çalıştırdıktan sonra, tekrar Kuzey Irak’a getirdikleri bilinmektedir. Rapordan daha vahim bir ayrıntı daha aktararak, Barzani yönetiminin nasıl bir anlayış içinde olduğuna şahit olalım. Bazı ailelerin kendi çocuklarını bu batağa sürüklediklerini, insan kaçakçılığına destek veren hükümet üyelerinin olduğunu ve bütün bu olanları Irak yönetiminin bildiği halde göz yumduğunu yazmaktadır...

  

Bakıldığında, iki ayrı coğrafya ancak bu iki ayrı coğrafyada yapılanlar neredeyse bire bir aynı. Bu yapılanlar karşısında bizler mi ne yapıyoruz? Bizlerde üstümüze düşeni yapıyoruz. A.B.D.’nin özgürleştireceğiz dediği ülkelerin sözüm ona özgürleşmesi için her türlü desteği veriyoruz. Biride çıkıp demiyor ki, bu özgürleşmek isteyen ülkelerin tamamı neden Müslüman? Başka özgürleşmek isteyen ve Müslüman olmayan ülke neden yok?

 

Konumuza dönersek, bizler üstümüze düşen görevi yapıyor ve yaptırılıyoruz. Ne mi yapıyoruz? Bu ülkelere Emperyalizm’in girmesi için, A.B.D.’li müttefiklerimize her türlü imkanı sunuyoruz. Hak ettiler canım bunlarda değip, akşam olduğunda yorganı üzerimize çekerek gerekli desteği veriyoruz. Bosna’da, Irak’ta tecavüze maruz kalan kadınları kameraya alıp, dünya’ya servis eden asker conilerin videolarını büyük bir istekle seyrediyoruz. Toplama kamplarındaki işkencelerin fotoğraflarına bakıp, vay be Amerikan askeri bak böyle de yapıyor diye insanlığımızı kenara atıyoruz.  Ve bu çirkinliğin daha da artması için, Suriye’ye yakında girecek olan Batı’nın şeytanlarını her gün televizyonlarımızdan destekliyoruz…

( Fotografların Bıraktığı İzler başlıklı yazı cumayazıları tarafından 19.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.