SEN SÖYLE İNTİHAR; KAFAMA MI SIKIP GİDEYİM Mİ?

YOKSA BOYNUMA GEÇİRDİĞİM İLMEKLE

ÖMÜR BOYU SALLANAYIM MI?

k

 

 

 

 

 

           

"Vefâ nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını,

 giderken yaktığını yabana atmamandır.

Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen

 sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ;

ötelerin sonsuz mükafatı karşısında,

 cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri

 dünyaya satmamandır…"

Hazreti Mevlâna Celaleddin Rûmî

 

k

Yazmanın dahi neden olduğunu bilmediğim şu hayatta, intihara mektup yazmak istedim şu zamanda. Yorgunluğun, bıkkınlığın, kalleşliğin en dibe vurduğu vakit, bir yanda çalan şarkının nameleri eşliğinde kaleme aldım ömür boyu cesaret edemeyeceğim ölüm çeşidine olan mektubumu.

Dinimizce haram, vücudumuzca zararlı lakin aklımızca oldukça mantıklı gelen en önemli ölüm çeşitlerinden intihar… Keza her zorluğun altında bir kolaylık vardır diyen Kitap, zorluklardan kaçmamızı inatla ve vecd ile ona yaklaşmamızı isterken, her zorluğu zihnimizde daha da zorlaştıran nefis, biran evvel ondan kaçmayı bize tavsiye eder durur.

Belki de ömrümde ilk olmayan bir şeyi yapıp –nefsime uyup-, bu kadar zorluğun üzerine aldım bu mektubu kaleme. Dayanamayıp, artık yeter denilen noktada yazmak istedim düşüncelerimi kelimelerle. Aslında birçok noktada kifayetsiz kalsa da kelam, orada üç nokta ile anlatmak istedim meramımı.

Hayat her ne kadar basit olsa da bazıları için ve her ne kadar da sıradan olsa da rütbeliler için, hiçte sanıldığı gibi değil bizim köylü Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet için. Belki Ayşe on beş yaşında evlendirilecek, belki Mehmet üniversiteden alınıp kara sabanın peşine düşecek, Anadolu’nun bozkırında toprağın bağrına sapladığı sabanı, önünde ona eşlik eden Karakız’la sürecektir.

Kitap tutan eller, kara sabanın kıymıklarla dolu sapını itiştirirken bin bir küfür veryansın edecek, bin bir ah semadan süzülüp, kapalı olan kulakların içine girmek için fırsat kollayacaktır.

Hâlbuki Berk, Can, Berke için aynı mıdır durum veya Burçe, Özge için? Değildir ya! Onlar ellerine aldıkları siyah ama bir o kadar kıymıksız laptoplarıyla bir özel üniversitenin kampüsünde bağdaş kurmuş baba parasıyla hava atarken yanı başındaki kızlara, düşünmüşler midir, bozkırın bağrını delip deşen Ahmet’i, Mehmet’i?

Sosyal adaletin bu kadar vasat olduğu bir hayatta, intihar ederken “hayatta her şeyi denedim, sıra öteki dünyada” diyen on beş yaşındaki zengin bir kızın, on iki yaşında baş-göz edilmiş, belki de kuma gitmiş birisinin çocuğuna kol kanat gerdiğini düşünmüş müdür hiç?

Veya dünyanın “kahpe”liğine dem vurup kolunu binlerce jilet iziyle donatıp, sonra derbeder takınan birisi, camii önüne oturup dilenen birisinden daha fazla cefa mı çekmiştir?

Peki kokteyllerde, soğuk viskisini yudumlayan Suzan Hanım, poker kartlarını bir bir vururken masaya, hiç mi düşünmez Güney Anadolu’da çocuklarının pislediği bezleri sıcak sularda kaynatan Keje nineyi, Fatma Bacıyı, Gülüzar Ablayı ve Ayşe kardeşimi?!

“Emo” adı altında kendini biçimsiz bir biçimden başka bir biçimsizliğe sokan ve birbirine “Hajı” diyen, ahlaksızlıkta ve edepsizlikte son nokta denilecek düzeye gelinen gençlik hiç mi düşünmez, bundan bilmem kaç yıl önce ve sonra yozlaşan milletin akıbetini?

İşte bu düşüncelerden sonra şöyle demek isterim intihara:

Her zorluğun altında kolaylık vardır, diyen Kitap’a karşın nefsin ve şeytanın vesvesesiyle başvurulan intihar. Söyler misin bana, en acısız ölüm şeklin hangisidir?

Hangi çeşidini seçip kendimi feda etsem bu durum değişir veya hangi çeşidini seçmeyip bu durumlardan hangisini seçmeliyim ki her şey en başından değişsin, aleyhte olanlar bir anda lehe dönsün…

Boynum kravat misali geçirdiğim ilmekleri aslında boynumdan önce bu yaşamın tam gırtlağına mı yerleştirmeliyim ki, her şey bir anda dursun, hayat bir anda istediğimiz şekilde aksın…

Ya da Kitap’ın da dediği gibi zorluklarla mücadele edip, fikirlerimizi ve olayları değiştirmeye mi çalışalım da “kahraman” olarak anılarak veya bir “hiç” gibi tarihin derin ve vakur sayfalarına gömülelim?!

Sen söyle intihar, kafama mı sıkıp gideyim? Yoksa ilmeği boynuma geçirip, ömür boyu sallanayım mı?

- SON -

 

( İntihara Mektup başlıklı yazı Galip Argun tarafından 28.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.