"Bana Bak, Memduh! Bu olayı da ağzına gözüne bulaştırırsan şuracıkta gebertirim seni. Geçen sefer, adamları korkutun dedik, hastanelik etmişsiniz. Hastanelik edin diyoruz,gebertip geliyorsunuz. Sizin elinizin ayarı yok mu beyinsizler sürüsü sizi?"


Sinirli sinirli yaktığı purosundan bir nefes alıp;

"Şimdi, birkaç tane adam al , öncelikle otoparkçı Selim’e bir görünün,ufak nasihat edin, korkutun…Sonra; kömürcü mahallesine gidin. Bütün evlere erzak çuvalı dağıtın. Zarfların içindeki paraları da isimlerine göre verin ve gelin tamam mı?” 

“Tamam patron, bu sefer aksilik olmayacak…”

“İsterse olsun, bu sizin son işiniz olur ona göre…”


İtalyan mimarların projesini çizdiği holding binası görülmeye değerdi.Yirmibir katlı binanın onüçüncü katı olduğu gibi ona ait çalışma,dinlenme ve görüşme odasıydı. Her türlü detayın incelikle düşünüldüğü farklı bir ofisti.Dünyanın farklı ülkelerinden getirtilen malzemelerle süslü devasa bir oda. Modern ama klasik motiflerin de kullanıldığı odasında şöyle bir iki tur attı. Osmanlı padişahlarına ait tabloların sırası üstüne dizili olduğu duvara doğru yürüdü. Elini, Osman Bey’e ait tablodan başlayarak, Vahdettin’in tablosuna kadar sürüterek getirdi. Ağzındaki purodan içine iyice çekti. Sağ elini, pantolon cebine sokarak şöyle bir şişindi. ”Eğer bu memleket padişahlıkla yönetilmiş olsaydı, şu an padişah ben olurdum…” dedi kendi kendine…Sonrasında tedirgin bir yüz ifadesiyle şöyle bir etrafına bakındı. ”Neler söylüyorum ben? Allah Allah!!! Birisi duysa…”

“Zaten kendime ait krallığım var ve ben kralım zaten hahaahaaa "

Sonrasında, sağ elinin yüzük parmağına taktığı, Oltu taşından özel yaptırdığı tuğralı yüzüğünü büyük bir şehvetle öperek… "Ortadoğu’nun en büyüğü olacağım,en büyüğü… "
Sonrasında telefonu eline alıp;

“Yavrucuğum, Alfa Gazetesi’nin sahibini ara bana dönsün.”

“Tamam, Efendim!”

“Ha bir de, Memduh’a söyle, hanım bir şeyler istemişti ne yapmış onları? Uçuş işlemlerini ayarladınız mı? “

“Evet, efendim gece 00:00 uçağıyla, Paris uçuşunuzun kaydı yapıldı.”

“Tamam kızım!”


***

“Zırr zırr” 

Hiç bu kadar kapısı çalınsın istememişti.Sıkıntıdan patlamak üzereydi.

“Hah geldiler!”

“Kim o”

“Biz Ayla'cım, başka kim olacak ki?”

“Girin, girin! “


“Ooo, suratından düşen bin parça Ayla'cım!” dedi Leyla…Sarılıp sarmaş dolaş oldular.

“Epeydir özlemişim” dedi Ayla… 

Züleyha’ya dönerek;

“Hele sen kara zıpır, sen tam dayaklıksın. Arayıp sorduğun yok hiç”

Züleyha, gayet mahcup ve çekingen tavrıyla şöyle bir iki nefes aldı ve verdi.Kendini ispatlamak adına kuracağı cümleleri seçerek cevapladı;

“Öyle deme abla, işler çok yoğun biliyorsun. Önderliğini ve kurucu üyeliğini yaptığın Somali-Türk Vakfı’nın Başkanı olmak kolay mı? Somali ve Türkiye arasında mekik dokuyorum vallaha “

Ayla, özlem dolu gözlerle Züleyha'ya bakarak;
"Doğru söylüyorsun yavrucum, sadece sizleri çok ama çok özledim. Yaptığım naz tamamen bundandır. Geçin oturun, bir şeyler içelim. Sonra, uzun uzadıya konuşuruz.”dedi.

Sonrasında zoraki tebessümle, Leyla’ya döndü.

“Sen, neler yapıyorsun Leyla'cım?”

“Bildiğin gibi abla, tekstil sektörü sıkıntıda…patron yurt dışından ha bire ültimatomlar geçiyor.Hem hammadde de, hem dış pazarda daralma var…bu da bizi epey gerdi.Son kriz öncesi işçi çıkarma eylemleri,sektör içi evlilikler derken…bayağı bir gerildik. Aslında bu emrivaki buluşma ilaç gibi gelecek hepimize…”

“Evet! Hele bana, vitamin olacak vitamin”

Acı acı çalan telefona doğru giderken” Hayırdır inşallah!” dedi.

“Alo!”

“Evet, benim !”


Devamı var...
( Üç Gül'ün 'Rengi Sarı -14- başlıklı yazı Arzeni tarafından 1.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.