BULGARİSTAN GEZİ ANILARIM. (Makale) 
15.Eylül.2006 da, gece saat 21.30 da, eşimle beraber Esenler otogarından otobüsle, doğum yerimiz olan Bulgaristan'a gezi amaçlı olarak yola çıktık. İçimizde 55 yılın hasreti vardı. Uzun bir gece yolculuğundan sonra, 16.Eylül.2006 sabahı saat 10.30 da Rusçuk şehirine vardık. Davet eden akrabalarımız bizi otogarda karşıladılar. Evlerine götürüp ağırladılar. Akşam üzeri Rusçuğun 20 km. kuzeyindeki Slivopole köyüne gittik. Akrabaların oradaki bize tahsis ettikleri dayalı döşeli boş, bahçeli köy evine yerleştik. Daha sonra 20 gün orada kaldık. Ertesi günü Rusçuğa, oradan eşimin doğduğu Vardim köyüne gittik. Gece bir tanıdığın evinde konakladık. Köyü ve eşimin doğduğu evi gezdik, oradaki tanıdık ve akrabalarımızla görüştük. Ertesi günü benim doğum yerim olan Niğbolu'ya geçtik. O gece Amca oğlumda misafir kaldık. 55 yılın hasretini giderdik. Sabah olunca oraya 12 km. olan benim köyüm Debova köyüne gittik. Bazı tanıdıklarla görüştük, köyü gezdik fakat okul, cami, bizim ve iki dedemin evi yıkılmış, yerleri yonca bahçesi olmuş. Zaten 80 hanelik köyde 25 ev kalmış onlarında çoğu boş idi.
 
     Evimizin arsasından asfalt yol geçtiğini görünce hüsrana uğradım. Sekiz yaşıma kadar orada yaşadığım çocukluk anılarım flim şeridi gibi gözümün önünden geçti. Bulgar mahallesindeki (opiştina) muhtarlığa uğradık.  Benim, ablamın ve kız kardeşimin doğum tarihimizin gün ve ayını öğrendik. 1950 yıllarında Bulgaristan'dan gelen göçmenlerin hüviyet cüzdanlarında yanlız yıl yazmaktadır. Köyümde kalmadan aynı gün  Niğbolu'ya döndük. Yıldırım Bayazıt'ın Niğbolu Kalesi'ni gezdik. Tuna nehirinden 95 m. yükseklikteki Kalenin kapısı hariç, burçları dahil her tarafı yıkılmış. İçersini ot basmış, harabeye dönmüş yürekler acısı vaziyette. Hemen kalenin yakınında bir tanıdığımıza misafir olduk. Ertesi sabah Rusçuğa ve Slivopole köyüne döndük.
 
   Gezip gördüğüm birçok yerlerde, gençlere pek rastlayamadık. 18-35 yaş arasındaki gençlerin çoğu çalışmak üzere Avrupa ülkelerine gitmişler. Ancak emekli ve yaşlılar ortalıkta gözükmektedirler. Köylerde her evin önünde iki dekar bahçesi var. Oralara seralar yapmışlar, çeşitli sebzeleri yetiştirip fazlasını satarak, bazılarıda tavuk ve 15-20 koyun besleyerek geçimlerini sağlama uğraşındalar. Herkesin iki katlı evi, bir çoğunun Moskoviç yada Lada marka otomobili var. Kendi hallerinde geçinip gidiyorlar.
 
  Günü birlik Rusçuk (Ruse) ve Şumnu (Şumen) şehirlerini gezdik. Oralardaki Osmanlı eserlerini görme fırsatını bulduk. Şumlu'daki Tombul Camii hâlâ dimdik ayakta, orada cuma namazı kılmak nasip oldu. Bu eseri yapan ecdadımızdan ve yaşatanlardan Allah razı olsun. Yine civarda birçok Türk köylerindeki  tanıdık ve akrabalarımızı ziyaret ettik. Büyük Oran köy, Tirisenek (Eşimin, merhum halasının köyü) Nograt (Benim rahmetli teyzemin köyü) Orada teyzemin kızının evine gittik. Akşam üzeri Rusçuk ve Slivopole ye döndük.
 
    Çok güzel bir mevsimde gittiğimiz için, oranın temiz hava ve yeşilliklerine doyamadık. Bulgaristanda her şey bol, hatta bizdekinin yarı fiyatına fakat halkın alım gücü yok. Emekli bir kadın 45-60 leva, erkekler 80-100 leva emekli maaşı alıyorlar. Buda bir evin ekmek ve şeker gibi bazı zaruri gıda maddelerinin parasını karşılıyor.      Birde insanlar arasında manevi ve dini duygular zayıflamış. Gelip gitmeler azalmış, ancak görüşmeler sokakta oluyor. Hele gençler sabah işe, akşamları kafe ve birahanelerde gece yarılarına kadar içki masalarında vakit geçiriyorlar. Kaldığımız Slivopole köyünde cami ve namaza devam eden 25-30 kadar cemaat vardı. Cami cemaatinin çoğunluğu adı Hasan, Hüseyin vs. olmasına rağmen Türkçe bilmeyen, tek tük Türkçe bilen Pomak'lardan oluşuyordu. (Pomaklar bizim Türk dediğimiz, Bulgarlara göre kendilerinden saydıkları kimseler.) 30 cemaatin içinde, imam dahil 3 Türk, 2 Tatar vardı. O sebeple bizde orada 20 gün kalmış olduk. Ekim ayının ilk haftasında yağmurlar başlayınca, havalar soğuduğundan. Daha bir haftamız olmasına rağmen, birde Ramazan ayı olduğu için İstanbul'a dönme durumunda kaldık.
 
      Not: O zaman Bulgar para birimi Leva idi. Bizim bir liaya eş değerde idi.
      Üstteki fotoğraf Niğbolu'daki, Yıldırım Bayazıt Kalesi'nin kapısı önünde çekilmiştir.   
( Bulgaristan Gezi Anılarım. başlıklı yazı HACI tarafından 21.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.