Hurşit ile Mahmeyri halk hikayesi Anadolu’nun birçok yöresinde özellikle Güney Anadolu’da yaygın olarak anlatılmaktadır. Hikayelerdeki manzum bölümler genellikle aşık tarzı şiir geleneğiyle benzerlik göstermektedir. Şiirlerin çoğu koşma ve semai türündedir. Bu da hikaye kahramanı Hurşit’in yaşamış bir halk ozanı olduğunu düşündürmektedir. Ancak bu durum kanıtlanmış değildir.
Hurşit ile Mahmeyri hikayesi konu bakımından bir aşk hikayesidir. Azeri araştırmacı M. H. Tahmasıb “ Azerbaycan Destanları” adlı yapıtında Hurşit ile Mahmeyri’yi “astral mehebbet destanları “grubuna örnek göstermiştir.( Bakü, 1966, cilt II sh: 31-32) Gök cisimleriyle ilgili halk hikayesi anlamındaki gruplandırma, hikayenin kahramanları bakımından yapılmaktadır. Buna göre, Hurşit; güneş, Mahmeyri ise aşk ve sevgi ayı anlamında görünmektedir. Tahmasıb, Tahir ve Zühre , Hurşit ile Mahmeyri gibi hikayeleri astral yapıtların sonradan folklorlaşmış varyantları olarak değerlendirilmektedir.
Hurşit ile Mahmeyri hikayesinin XIX. Yy. halk ozanlarından Dadaloğlu tarafından tasnif edildiği ileri sürülmüşse de son zamanlarda yapılan araştırmalarla XVI. Ya da XVII yüzyılda oluştuğu kabul edilmektedir.


Bir varmış, bir yokmuş zamanın birinde Karahan Bey adlı bir bey varmış. Karahan Bey’in Mahmeyri adlı da bir amca kızı varmış. Mahmeyri’nin yedi kardeşi varmış. Karahan Bey, Mahmeyri’yi almak istemiş. Kardeşleri Mahmeyri’yi Karahan’a vermek istemezler. Bir gece yurtlarını, yerlerini terk ederek bir rivayete göre Sıvas bir rivayete göre Konya dolaylarına gitmişler. Sıvas’ta Mulla Münker adında bir ağa varmış. Bu ağanın Hurşit adında bir oğlu varmış. Mulla Münker’in bir de Arap seyisi varmış. Hurşit kendi emsalleriyle ava çıkar, atmacını (av kuşu) salar. Kuş uzaklaşır, uzaklaştıkça kuşu takip ederler. Kuşun konduğu yerde kırk çadır kuruluymuş. Kuş gider kırk çadır içinde bir çadırın üstüne konar. İçerden bir kız çıkar, kuşa bakar. Kuşun ayağında zincir, boynunda boncuk varmış. Kendi kendine, bu kuş,bu kadar güzel, aceb sahibi hayla güzel der. O sırada Hurşit çadıra yaklaşır ve Mahmeyri’yi görür görmez bayılır. Mahmeyri döşünü açar, memelerini koklatır. Anası ne yapıyorsun kızım deyince Mahmeyri ayıltıyorum der. Hurşit ayılır. Aklı fikri Mahı da kalarak evine gelir. Kimseyle konuşmaz, günbegün sararıp solar. Eşraf, babasına Hurşit’in sevdalandığını memleketin bütün kızlarının, bir araya toplanmasını tavsiye eder. Kızlar toplanır, Hurşit’in eline bir tane elma verilir, beğendiği kıza o elmayı atması söylenir. Hurşit elmayı hiçbir kıza atamaz. O sırada arkadaşı Hurşişt’in çadırda bir kıza sevdalandığını söyler. Mulla Münker ve eşraf çadıra giderek kızı isterler. Kızı verirler; vermesine amma, Karahan Bey’den de çekinirler. Bir gece buradan da göç ederek Karahan Bey’e sığınırlar. Bir gün Hurşit nişanlısını görmeye gelir. Bakar ki çadır madır yok. Dağa taşa Mahmeyri’yi sorar. Oralarda gezerken bir taşın altında mektup bulur. Mektubu kur okumaz beyninden vurulmuşa döner. Görelim Hurşit ne söyler:
Ocak başını da birbirine çatmışlar
Altına da bir bölücek kağıt atmışlar
Maham bizim yolumuzu da çöle atmışlar
Dağlar taşlar Maham geçti gördün mü?

Ata biner, Mahmeyri’nin peşi süre gider. Bir yere gelir,koyunlarını sulayan çobanı görür.
Sana derim sana koyun çobanı,
Ne dolanırsın dağı, taşı, yabanı,
Ben de terk eyledim hünkar babamı
Kaç gün oldu Mahı burdan geçeli.

Ulan çoban nederim seni nederim,
Topuzunan vurursam seni berbat ederim,
Mahı’nın yollarına seni kurban ederim,
Kaç gün oldu Mahı burdan geçeli.

Neçelide çoban beyim neçeli,
Eli değnekli de sırtı keçeli,
Kaç gün oldu Mahı burdan geçeli,
Mahı’m burdan geçti gördün mü?
Çoban:
Ferağı da Hurşit Bey’im ferağı,
Mevla’m size yakın etmiş yırağı,
İnanmazsan aha kili, tarağı,
Kırk gün oldu Mahı burdan geçeli.

(Neçelide Hurşit Bey’im neçeli,
Elim değnekli de sırtım keçeli,
Kırk gün oldu Mahı burdan geçeli,
Aklımı başımdan aldı da gitti.)

Çoban Mahmeyri’ye su vermiş, Mahı da ona eğer buralara Hurşit gelirse beni ne tarafa götürdüklerini söyle demiş.
Hurşit buradan ayrılır, gide gide önüne bir bataklık çıkar. Bataklık civarında bir ceylan görür, kementi atar fakat yakalayamaz. Ceylan bir hamlede bataklığın karşısına geçer. Ceylan geçer de benim atım geçemez mi diyen Hurşit atını bataklığa sürer, at battıkça batar ve iyice gömülür.( Bu bataklık Emen Gölü civarıdır.)

Hurşit:
Atımın ayağını batırdım mile,
Derdim bin idi yetirdim bine,
Nice zahmetinen getirdim bura,
Serim sana kurban ben de Mahı’ya.

Atım seni estiremedim,
Köleler tutup besletemedim,
Bir daha Mahı’ya gösteremedim,
Serim sana kurban ben de Mahı’ya

İnişi inerken ceren sekişlim,
Yokuşu çıkarken tavşan burgaçlım,
Sarı kız kekilli, suna bakışlım,
Serim sana kurban ben de Mahı’ya.

At:
Ne derlerde Hurşit Bey’im ne derler,
Dolanı fırlana da Mahı’yı aramaya giderler,
Çölde kalanı kor mu giderler,
Kuzgunlar leşimde düğün bayram ederler,
Kurtar da gidek beraber Mahı’ya.

At deprendikçe deprenir; ve batar. Ceylan yine Hurşit’in yanına gelir. Tutmaya çalışır fakat ceylan yine kaçar. Hurşit, ceylanın ardı süre gider, gide gide bir dağın başına çıkar. Ceylan ne yakalanır, ne de Hurşit’i terk eder. Hurşit yedi yıl boyunca, ceylan ne yerse yer, ne içerse içer. Bir gün Hurşit, bayılır,ceylan öldü zannederek terk eder. Hurşit kendine geldiğinde yanında kimsecikleri göremez. Yola koyulur, gide gide bir kaleye gelir. Kalede bir Arap’la karşılaşır. Arap in misin? Cin misin? Diyerek Hurşit’i güreşe davet eder. Hurşit Arabı yener, kamasını çıkararak göğsünü yarmak ister; ama bakar ki bir kız. Kız ona ben seni terk etmeyen ceylanım der. Kız evlenmek ister, amma Hurşit, benim sevdiğim Mahı diyerek oradan ayrılır. Günlerce gittikten sonra Kaplan Pınarı denen yere varır. O pınardan suyunu içer. Köyün bir grup kızı suya geldiğini görünce bunlar benden korkar diyerek böğürtlenin içine saklanır. Kızlar sularını doldurur ve giderler. Kızların karşısından bir kocakarı gelir beni niye beklemediniz diyerek kızların helkesine toprak atar. Kızlar tekrardan sularını doldurur amma yine beklemezler. Karı pınara gelir ve suyunu doldurur, kendi kendine söylenirken Hurşit gizlendiği yerden çıkar. Karı Hurşiti evine getirir. Bu arada karının da yetişkin bir kızı varmış. Kız Hurşiti hiç sevmez. Hurşit yıllarca dağlarda gezdiği için insanlıktan çıkışmıştır. Kadın Hurşiti tıraş eder ve giydirir. Kız bu defa Hurşite aşık olur. Kocakarı Hurşite necisin, nereden gelip nereye gidersin der. Hurşit Sivas’tan Mulla Münker oğluyum der. Kocakarı da sen Mulla Münker oğluysan, ben de Mulla Münker bacısıyım. Halası(bibi) kızını Hurşite teklif eder. Hurşit kabul etmez. O zaman kadın Hurşite ölen Kocasının tavlada bağlı atını vererek, atı serbest bırak kimin kapısında durursa o eve misafir ol der.
O sırada Karahan Bey, ortalığa ferman salar. Kim Hurşitin adını anarsa kellesi kesik malı yağmadır, der. Mahmeyri de ayrı bir ferman salarak şehre gelen herkese nereye gidiyorsun? Mahıyı mı alacaksın? Diye. Karahan Bey tekrardan Mahmeyri’yı istetir. Kardeşleri de korkusundan verirler. Kırk gün kırk gece düğün yapılır amma Mahmeyri gün be gün solar. Mahmeyri orda kala, biz gelelim Hurşite. Hurşitin atı Mahmeyri’nin anasının evi önünde durur. Kadın çıkar bakar ki bir atlı. Atlı tanrı misafiriyim dese de, kadın çek düğün evine git der. Hurşit kimin düğünü olduğunu sorar. Kadın ne yapacaksın oğlum, biz yaslıyız, der. Cebinden bir pençe altın vererek düğün söyle kimin ana der. Aman oğul Mahmeyri’nın düğünü dedikten sonra devamla zamanın birinde Sıvas’a gitmiştik, Mulla Münker’in Hurşit adında bir oğlu vardı. Mahı’yı ona vermiştik. Karahan Bey’in gazabından korkup tekrar dönüp kızı ona verdik. Yedi oğlum var davul sesini duymamak için her gün ava giderler. O vakit Hurşit kadına Hurşit benim der. Kadın Hurşit’in yüzüğünü bir tas sütün içine atar ve Mahmeyri’ye gider. Kıza sütten içmesini söyler. Kız içerken yüzük kaşığa takılır. Yüzüğün sahibini sorar. Anası, Karahan Bey’in bir güreş düzenlemesini bu güreşe Hurşit’in de katılacağını söyler. Güreş gecesi Mahmeyri, Karahan Bey’e içki içirerek sarhoş olmasını sağlar. Bu arada Hurşit’le kaçar. karahan Bey ayıkır ayıkmaz peşleri süre gider. Onları yakalar ve kızı öldürmek için kılıcını çekince Mahmeyri, bir yiğidin erkeği ölmeden dişisi öldürülmez diyerek Karahan Bey’i bir hamlede öldürür. Hurşit bu duruma çok bozulur. Oradan küserek ayrılır. Kız ardı süre gider amma önlerine iki yol çıkar. Mahı bir yola Hurşit diğer yola gider.hurşit pişman olarak Mahı’nın gittiği yola koyulur. Gele gele Kullar’daki uyku pınarının başına gelirler. Bu pınarın suyunu içen hem uyur hem de hasta olurmuş. Bunlar da sudan içince hemen uyurlar. Onlar uyuya dursun, biz gelelim Kurudere’deki mağaralara. Bu mağaralarda haramiler yaşarmış, harami başı da bir arapmış. Arap’ın iki adamı pınardan su almaya gelir. Birde göreler ki iki kişi yatıyor. Uyandırarak Arap’a götürürler. Arap, Hurşit’e kız bana bırak git der.
Hurşit:
Bir bezirgan gelir Şam’dan ileri,
Taramış zülfünü, vermiş tımarı,
Ağ göğsün üstünde zemzem pınarı,
Emsem kan öldürür, emmeden öldüm

(Bir bezirgan gelir Şam’dan, Mısır’dan,
Yüklemiş yükünü berdi hasırdan,
Zabanlılar çıkardı beni çileden,
Sorsam han öldürür, sormadan öldüm.)
Hurşit devamla,
Yolum yan eyledi bu dağdan yana,
Yolumuz yanıldı geldik bu yola,
.....................................................
Kerem et Arap öldürme beni.
Arap:
Seni azad etsem şimdi duyalar,
Seninçün bizim cana kıyarlar,
Cefa eder gözlerimi oyarlar,
İmkan olmaz böğün öldürürüm seni.
Hurşit:
Bizi öldürende yoksul bay olmaz,
Araplarda namus olmaz ar olmaz,
Gel öldürme beni iyilik zay olmaz
Kerem et Arap öldürme beni.




Hurşit devamla:
Yüksekten uçardım indim bir düze,
Yaşımı yetirdim seksenden yüze,
Gene minnet düştüm Arap seyise,
Kerem et Arap öldürme beni.
Arap:
Arap seyis olduğumu nerden bilirsin,
Beyim bu diyara kanla gelirsin,
Haber ver bileyim kimin oğlusun,
İmkan olmaz bugün öldürürüm seni.
Hurşit:
Öldürürsen öldür kolu bağlıyam,
Aşk elinden ciğerim dağlıyam,
Adım Hurşit Mulla Münker oğluyam,
Kerem et Arap öldürme beni.

Hurşit bunları dedikten sonra “ demek Mulla Münker oğlusun, ben babanın kapısında çok seyislik yaptım” diyerek burda (Kurudere mezarlığındaki türbesi yanında) öldürürler ve kanlı gömleğini Mahmeyri’ye götürürler.

Mahmeyri:
Sen bir haramisin yolda durursun,
Gelenin geçenin boynun vurursun,
Dilerim Mevla’dan kolun kırılsın,
Öldürüp Hurşit’i nicettin Arap,

Sürme çektim ela gözün üstüne,
Zalım nasıl kıydın beyin postuna,
Götür beni kabirinin üstüne,
Öldürüp Hurşit’i nicettin Arap,

Üstümüzden libasımız soydunuz,
Zalım, genç beyime nasıl kıydınız,
Kadir Mevla’m görsün sizin gayrınız,
Öldürüp Hurşit’i nicettin Arap,

Bizi öldürende dünyada anmaz,
Kör olup gözleri dünyayı görmez,
Mahmeyri yar olur sanmaz,
Öldürüp Hurşit’i nicettin Arap.

(Kara ağaçtan da ayva olmaz, nar olmaz,
Araplarda namus olmaz ar olmaz,
Öldürdünüz Hurşit’i Mahı size yar olmaz,
Öldürüp Hurşit’i nicettin Arap)

Mahmeyri’yi Hurşit’i öldürdükleri yere götürürler. Mahmeyri, kuşağının içindeki kamayı çıkarıp kendine saplar ve oracıkta can verir. Mezarları Gaziantep Nurdağı Kurudere Köyü’ndedir.

( Hurşit İle Mahmeyri Hikayesi başlıklı yazı Mehmet Dal tarafından 4.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.