Boncuklu bir al yazmalıydı
nazlı mı nazlı
gözleri elâlı
sevdalısı belâlı…

Kınalı bakraçlarla
patika su yollarında
salınırdı bir başka edalı
her gün belki bir umut diye
mendilini düşürdüğü
ilk göz ağrısıyla
sevenler pınara varır

Etraf zümrüt yeşili
içinde dolaşan bir kaç huri
cennetten bir korudur .
Tozu toprağa
dumanı havaya düşer cemrenin.
Sıcağı kavrulunca
toprağın sobasında kurulur
çamların koyu gölgesi
“İki gönül bir olunca ”
samanlık seyranla uykuya varır.

Akşama erken
öğleye geç
zamanında demlenir
saat tam üç
hünerli ellerde
bisküvi kaymağıyla
bazlama yağıyla
çayın yanına varır
Bir hikayedir başlar
önce dinlersin yılandan
anlattıkça sallanır başlar
sonu gelmez hikayenin
ölen var mı hiç yalandan
yalan dolana varır

Avuç dolusu topladığın
çam fıstıkları
kara boya çalar
tamirhaneci çırağına dönen ellerine
akşam yemeğinden önce
tulumbanın başındasın
sabun suya varır

Ortalık kararır , bir de rüzgar susarsa
vay haline
bir vızıltı konar tenine
acısıyla canına batırır iğnesini
yanmış tezek kokusuyla
can geri alır intikamını
o şimdi duman altı
tenin durulursa
miden zil çalar
baş köşeye kurulursun
açlık sofraya varır
Uzaklardan buralara yakın bir köy camisinden
duyulur çağrısı
Allah u Ekber Allah u Ekber nidaları
sarar akşamın kızıllığını
köpekleri çileden mi çıkarırdı bu davet
çocuk aklı işte
ağlaşır ulumaları
sanki bir kötü haber
bir tedirginlik yayılır ovaya

Ay ve yıldızlı aydınlık içinde
yerde ateş böcekleri göz alır
çın çın çın kulaklarında duyarsın
öyle çok duyarsın ki yorulursun
ve sonunda
kainat uykuya varır
Gece sabah olmaz buralarda

Kalk borusu vurur ilk horozlar uyanır
anlarsın ki saat gecenin üçü
mavi bir serinliğin şavkı yanar
Gecenin en karanlık anında
bölünür tatlı derin nefesin
namaza durmadan duaya varmadan … uyanamazsın
Tabiat kuş seslerini aminlerle güneşin yüzüne sürerken
gönüller huzura varır.


Doğunun nasırlı elleri
allı yeşilli sarılı serpilir
Batının pamuk tarlalarında
güneşin altında işçinin alın teri
toprağın sinesini döver.

Etrafta bir koşuşturma bir telaş başlar
sütler güğümlerle, yumurtalar sepette
her şeyin yolunda olduğu en karışık anlar
inek sesleri sürünün çan seslerine karışır
çobanın kaval sesiyle ya tavukların folluk feryadı …
çok sesli bir mahşer yeri cennete doğru
Güneş tam da o sıralarda bir adam boyu selamlar ovayı

Ekmeğinin üstüne sürülmüş kaymağın türküsüyle
Bir kavga başlar ya nasip diye geceden
bir de sevdası çalınır
çayı içinde beli inceden

Bir yolculuğun kaderi yazılır
küçük bir kız çocuğunun hiç büyümeyen şiirlerinde.




Meryem Maman ( Nene Hatun) sairnenehatun
4 KASIM 2012
( İçsel Yürüyüş başlıklı yazı Nene Hatun tarafından 26.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.