‘’Küpelerim!’’

Kaç dakika durmuştu orada, ne kadar süre geçmişti bilmiyordu. İdrak edebildiği tek şey, yıllarca beklediği karşılaşmanın yaklaştığı ama kendisinin hazırlıksız olduğuydu. Çırılçıplak hissediyordu kendini, çırılçıplak. Bilinçsiz hareketlerle, saçlarını öne doğru çekiştiriyordu. Boşluk görünmemeliydi, görünmemeli… Hafızası ise en canlı hatırasını bir kez daha yaşıyordu şimdi. Kulaklarında, görüntüsü silinmiş son karenin, kupkuru sesi yankılanıyordu. Onun sesi yankılanıyordu…

‘’Bizim için gidiyorum gül kokulum. Mutlu olmamız için. Sen de gelseydin daha mutlu olurdum ama gel diyemiyorum işte. Ama sana söz gül kokulum. Gideyim, yerleşeyim, kendime iş bulayım hemen aldıracağım seni, anneni, yeğenlerini. Bütün dertlerimiz, kederlerimiz bitecek. Yüzün hep gülecek gül kokulum. Al bunlar benden sana. Beni özlediğinde dokun onlara ben yanında olacağım. Senin gibi gül rengi bak bunlar. Gözlerin gibi parlıyorlar. Onları gördüğümde işte Sedefimin tenine yakışan dedim. Seni almaya geldiğimde kulaklarında olsunlar, olsunlar ki beni hep sevdiğini, beklediğini bileyim.’’

Beklemişti işte. Onu, yıllarca beklemişti. Önce her hafta gelen mektuplar, ayda ikiye sonra iki ayda bire inmişti. Ailesinin gidişiyle de kendini yapayalnız hissetmeye başlamıştı Sedef. Bir zaman sonra da ne bir mektup ne bir haber gelir olmuştu. Yine de beklemişti. Söz vermişti çünkü; bir gün gelecekti.
Gidişinden beş sene sonra, tesadüf eseri uzak bir akrabası ile karşılaşmış ve evlendiğini öğrenmişti. Yıkılmıştı, paramparça olmuştu. Bunca umut, bunca hayal yalan mıydı? Her şey boşa mıydı? Hiçbir şey söylemeden öylece bırakmıştı onu. Öylece bir başına… O zaman kırıp atmak istemişti bu küpeleri. Kendini de kırıp atmak istemişti. Ama işte hayat bir şekilde devam etmiş, yıllar geçmişti. Kırık, dökük bir sürü yıl…

‘’Şimdi korkup kaçma zamanı değil Sedef Hanım. Direnme zamanı. Oradaysa orada. Geldiyse, geldi.’’ diyerek güçlü olmaya çalışıyordu. Ama kırıktı bir kere direnci, bomboştu kulakları. Boşluktu…
‘’Ama yoklar işte yoklar. Tek sığınağım, küpelerim.’’
Telaşlıydı, hareketleri de yüreği de… Farkında olmadan ceketinin cebine, çantasına bakıyordu. Deli gibi aranıyordu. Bir an elinden kaydı çantası. İçindekiler yarıya kadar döküldü yere. O sırada Nazan’ in endişeyle seslendiğini duydu.
‘’Sedef… Kızım nerdesin sen ya…’’
Sedef sesin geldiği yöne başını çevirince, onun yüzündeki ifadeyi gördü. Birden, nedenini bilmediği bir ferahlık kapladı içini. ‘’Neler oluyor bana?’’ diyordu iç sesi. Rahatlamış, nefes alıp verişleri normale dönmüştü.
Çocukluğundan beri tanırdı Nazan’ı. Yüzündeki ifadeden her şeyi anlayabilirdi. Evet, o buradaydı, içerideydi. Arkadaşı ona gözleriyle haklıymışsın o küpeleri bulamamaktaki tedirginliğinde diyordu sanki. Bakışlarını yere çevirip, sakin sakin dökülenleri toplamaya başladı.
‘’Buradayım Nazan. Sıkıldım, başım da ağrıdı. Geliyorum şimdi.’’ dediğinde küpelerini gördü. Çantasından dökülen eşyalarla birlikte yere saçılmışlar ve bir su birikintisinde çamurlanmışlardı. Bir an ellerini uzattı. Aynı zamanda Nazan da eğildi yere.
‘’Aman boş ver düğün pek sarmadı zaten. Hadi bize gidelim. Kahve içelim. Bir fal bakarım sana. Konuşuruz biraz hem. Ah işte küpelerin…’’
‘’Bırak Nazan… Bırak.’’
Nazan’ın bakışlarını görünce, kendi de şaşırdı sesinin ne kadar sert ve emin çıktığına ve o an anladı. Asmıştı o küpeler onu hayata. Yıllarca kendini esir etmesine sebep olmuştu. Kendine esir… Yaşadığı her şeyi kabul etmesini sağlamıştı. İhaneti bile. Önce kendi kendine esir olmuş, sonra ona sonra da hayata. Nazan’ in şaşkın bakışları arasında küpeleri yerden almadan doğruldu yerinden.
‘’Haydi, içeri girmiyor muyuz?’’ dedi. Ve Nazan’ in cevabını beklemeden düğünün yapıldığı bahçeye doğru yürümeye başladı.
Nazan şaşkın ‘’Küpelerin, onları almayacak mısın?’’ diyerek peşinden koşar adım yürürken durdu birden Sedef, geri döndü. Nazan’ın tedirgin bakışları altında birkaç adım atıp, tam küpelerin önünde durdu.
‘’Yıllarca bana yoldaşlık ettiniz. Umut ettiğim tüm güzellikleri yaşattınız. Ama sizi bana veren el kadar, sizi bana getiren söz kadar yalanmışsınız.’’
Ve tek bir hareketiyle ezdi küpeleri. Yıllarca tüketerek büyüttüğü umudunu, özlemlerini, sevdasını ezdi…

*****
Devam Edecek...
( Kırmızı Sedef Küpeler / 3. Bölüm başlıklı yazı asli-kaya tarafından 24.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.