Ab-ı efsun dertli akar gözlerimde Ab-ı nisan gibi akmakta,
Ab-ı hayat beklemektedir yardan afak gibi ak mercan gözlerinde.
Ah ü firaz eyleme ey gönül, ahir olur en sonunda
Ah ü firaz gibi ağlama canan gelir sabr eylersen.
Ahsen gözleri, bir gün ayn el yakın görür
Sarar seni bad-ı saba rüzgârı esmeden.
Bahr –ı muhit gibi gönlü ile, bahr-ı zulmet denizinden kurtarır.
Bezm-i irfan meclisine girersin Ah-Ü firaz eyleme ey gönül.
Cansız ata binmiş gibi sallanma, cemalinden yüz çevirme
Cevahir (kıymet)zor bulunur her güzelde
Gönlüne cevr eyleme.
Cüda gelmemişken başa, çeper eyleme yolları
Günlerini dar gün eyleme, sabr eyle
Ah ü firaz eyleme ey gönül, ahir olur en sonunda.
Dem-i devran dönerken gül yüzlün seni beklerken
Derde düşmek nedir ey gönül
Didarın kıyamete kalmasını bekleme
Bu devranda kavuş, sarıl bekleme ey gönül.
Yeter kul Mehmet inleme, git sarıl o yâre
Yok, et benliğini, nefsini, sarıl o yâre o yâre
MEHMET ALUÇ
Ab-ı efsun: Gözyaşı. Ahsen: Çok güzel.
Ab-ı nisan: Nisan yağmuru. bad-ı saba: Sabah rüzgârı
Ab-ı hayat: Dirilik, hayat suyu Bahr –ı muhit: Okyanus
Ah ü firaz: Ağlamak, ah edip ağlamak. Bahr –ı muhit: Her tarafı kaplayan deniz
Bezm-i irfan:
Olgun, kâmil İnsanlar meclisi.
bahr-ı zulmet: Zulmet denizi. Cevr: Cefa
Cüda: Ayrılığa düşmeden. Çeper: Engel
Dem-i devran: Devir zamanı, dünya zamanı
Didarın kıyamete: sevgiliye kavuşmanın kıyamete kalması.
Ayn-el -yakin: Bir
şeyi kendi gözüyle görüp öğrenme.
Ahir: En son,
sondaki, nihayet son olarak.