Hüznün gırtlağında
İki dilli ağılı yılan
Ağılar yürek çemberimi,
Daraltır ve zehirler beni
Küçüldükçe küçülüyor dünya,
Yağmurların sâlâ v/akti
Tomurcuklanıyor günden
Ve güneşten ayrışmış yokluk düşleri
Sağanak sağanak vuruyor barikatlarımı
Saatlerin ahengi
Kirpiklerimde koca bir seyir
Akara lâ m ü t e n a
sorgusuz sualsiz çöl misali
Bir çölde ağlıyordu sobelenen bebek
Ağzında kadife kınadan yalancı bir emzirme,
Anne ağlıyor yüreğim der gibi
Anne ç/öl diyor yabanıl esir..
K/aldırdı bakışlarını güneş ve ay
Kıblesiz sabahlar doğuruyor
Yalancı tanlar
Büyük adam vardı hâyâlleri süslenen her delikanlının
Sual değil can derin bir düşünce
Evvel zamandı aklımı meşgul edişin
Dişlerinde yoksul bir sevişme sonrası kan
Habersizdim oysa sevmekten ve sevişmekten
‘’An/n e ‘’ diyordu
anneye özlem duyan çölde ki bebe
Habersizdim anneden ve bebekten..
Bir bakışa satamadım benimi
Bir bakış alırken gözlerimdeki masumiyeti
Derin bir teslimiyet içimdeki ç/öle ve kendime
Rol kesiyor içimdeki ben
Bıçak sırtına yüklerken tüm hayatımı
İç/imde güher bir yokluk
Aklımın feveran replikleri yitik
Derin bir soluma arifesi şimdi dudaklarımda
Soluksuz kalma vakti belki de
Ey kadın !!!
Üfle içimin zemherisine
Erisin kıştan muallak her üşümem
Sıcak bir mevsim çiz gözlerime
Önce sen dokun- sonra yine sen d/okun yüreğime..
----Nurettin ÖNDER