Şu 1: İlkokulda sanırım 3. sınıfta -şimdi tam hatırlayamıyorum geçmiş zaman- çarpım tablosu ezberlettititiriyordu hocamız. Daha doğrusu öğretmenimiz. Sonra bir gün yarışma yaptı kim daha iyi biliyor diye. Ben müthiş bir performans sergilemiştim o gün. Sıra bana geldiğinde öğretmenin sorduğu bütün sayıları bilmiştim. Sadece 9’larda takıldım biraz ama en zoru 9’lar zaten, o yüzden o sayılmaz. Aferin demişti öğretmen bana. O günden sonra sayılarla aram hiç iyi olmadı. Olsaydı çok daha başka olabilirdi ama olmadı. Olmayınca olmuyor.
Şu 2: Devekuşuna kuş demiş ya insanoğlu, kanatları olduğu için midir ki ? O mantıkla her kanatlıya kuş demeleri gerekmiyor mu o zaman ? Tavuk da kanatlı bir hayvan üstelik devekuşundan daha uzun süre havada kalabiliyor. Benim bildiğim kuş, uçan hayvana denir. Sineklerinde kuş kategorisine girmeleri gerekiyor. Sırf rahatsız edici bir tabiatları var diye mi uçabildikleri göz ardı ediliyor ?
Şu 3: Coğrafya öğretmenleri en sevilmeyen öğretmenler sıralamasında en üst basamaklardadır. Ben de pek hazzetmiyorum coğrafyadan. Bir adam geliyor ve her gelişinde gitmediğin görmediğin yerleri anlatıyor sana. Mesela tarih öyle değil. Orada zaten gitme ihtimalin yok ya. Ama coğrafyada bir ihtimal var. Ama işte gidemiyorsun ki. Şelalelerini anlatıyor bilmem kaç milyon ışık yılı uzaklıktaki bir memleketin, insan görmek istiyor ama göremiyor. Volkan görmek istiyor göremiyor. Bilmiyorum ben daha mahalleden dışarı çıkamıyorum. Belki de ondan.
Şu 4: Ne zaman bir hikaye yazmak istesem her şeyini kafamda ayarlıyorum. Karakterleri, diyalogları, mekanları ve olayları. Ama yazamıyorum. Kafamda hayal ettiğim halleriyle kalıyorlar. Mesela Haluk vardı. O en son bir çay bahçesinde oturuyordu kadim dostuyla. Hikayenin sonunda ölecekti. Ama bence çoktan öldü o çay bahçesinde. O kadim dostuyla mumyalaştı.
Şu da 5: ‘’Harçtan çıkmak için harçtan daha güçlüsüne ihtiyacım var. Bu serbestlik demek, serbestliğin serbestliği.’’
H. Barış Beledin
ruveranva.tumblr.com