Eşek besliyor adam ve işlerinde kullanıyor. Eşekler insan dostu ve munis hayvanlardır.
Sahibi hangi düşüncenin etkisiyle bilinmez, eşeklerin nallarını söküyor. Yüklüyor üzerlerine normalden fazla yükü ve "yürü, deh" diyor. Yürümek için çaba sarf eden zavallı eşek haksız kırbaçlar yiyor.
Eşeklerin de taşıyabileceği bir ağırlık kapasitesi var, bu kadar fazla yükü taşıyamıyor garibanlar. Sahibi kırbaçlasa da, çekmiyor ayakları, yürüyemiyor ve yere çöküyor...
Zamanında önüne yeterince yem verilmemiş bu yüzden zayıf düşmüştür bedenleri. Ayakta zor duruyorken artık yük taşıyamaz hale düşmüşlerdir. Eşek aklınca "önünde çok az bir yaşam süresi kaldığını" düşünmeye başlamıştır.
Eşek deyip geçmemek lazımdır. Bu güne kadar sahibinin refah içindeki yaşamı beslediği eşekleri sayesindedir.
Sahibi aklını kullanmış olsaydı, eşeğin de bir canlı olduğu bilinciyle, otunu, samanını, arpasını yeter miktarda verecek periyodik olarak kaşağılamasını yapacak, nallarını yenileyecekti. Ara sıra sırtını kontrolden geçirecek, semeri yara yapmış mıdır diye... Ahırın sıcaklığı, gözlerindeki sulanma ve burun akıntısına kadar ilgilenmesi gerekirdi eşeğinin. Çünkü geçimi ve refahı onun sayesinde.
Adam ne yapmıştır, eşeğin yiyeceğini kısarak, önündeki otları samanları alıp diğer hayvanlarına vermiştir. Aç kalan hayvanın gücü olur mu? Nalı olmayan tek toynaklı yürüyebilir mi? Ondan performans beklemek hak mı?
******************
Yukarıdaki benzetme konuya bir geçiş köprüsüdür:
TV haberlerini izliyorsunuzdur:
3 milyon bağkurlu SGK pirim borcu içinde. Kazanamıyorlar ki, kazansalar ödeyecekler. Esnafın bağkur pirim borçlarının gecikme faizleri siliniyormuş. Af müjdesi diye veriliyor haber. Lütfediyorlar yöneticilerimiz.
Sen gel, caddelere hatta sokaklara, 50 veya 100 metre mesafeli olarak aç şu meşhur üç harfli market zincirlerini. Adı market, ne ararsan var, bakkaliye, züccaciye, şarküteri, manaviye, oyuncak, konfeksiyon, ayakkabı, terlik, kozmetik akla gelen-gelmeyen daha pek çok çeşit. O bölgedeki esnafın ticaretine engel olarak iflas etmelerine sebep ol, sonra da "pirim borçlarınızın faizlerini siliyoruz" de.
Bu bir lütuf mu oluyor kazanabilmeleri için tekerlerine taş koyacağına, önlerini aç ki kazansınlar. Vergi borçları ayrı onlar da faizleriyle, cezalarıyla ya ödeniyor ya da başlarına gelecek olayı bekliyorlar, ne gelecekse...
Vergi borcu dedik de...
Şayet kümesteki kaz iseniz 16 ekim 2013 tarihli, http://blog.milliyet.com.tr/kumesteki-kazlar-ve-disardaki-yaban-kazlari/Blog/?BlogNo=432678 herhangi bir gelir beyan etmeseniz dahi çeşitli isimler altında sayısız vergi guruplarına ödeme yapıyorsunuz veya ödemeye çalışıyorsunuz.
Yüreğime çok işlemiş olmalı ki, 15 gün gecikmiş olan 41.- TL (yalnız kırkbir Türk lirası) bir vergi ödentisi için MALİYEDEN, elleri çantalı, grand tuvalet iki yetkili gelerek mekanda tahsilat yapıyorlar.
Gecikme süresi: 15 gün
Ödenmesi gereken miktar: 41.-TL. (milyarlar değil)
Borçlu olmak insanlara mutluluk vermez. Esnafın evlerinde ayakkabı kutuları yok, olsa da içleri bomboş...
Şimdi geleceği fotoğraflayalım birlikte...
Üç harflilerden en popüler olanın bugün 4.000 satış noktası var. Sokak aralarında bile "bakkalcıklar" şeklindeler. Bugün 4000 olan sayı, yarınlarda 20.000 veya 30.000 rakamına ulaştığında; buraya ürün veren firmaların dışındaki tüm imalat sektörlerinin iflas edecekleri hiç aklımıza geliyor mu?
İflas edecek bu imalat sektörü sahipleri, burada çalışanlar ne iş yapacaklar, ne ile geçinecekler?
İşsizlik artıyormuş! Doğaldır tabii artacak...
Hırsızlık, dolandırıcılıklar artıyormuş, doğaldır, aç yaşanmaz ki...(bu fikri onaylayacağım hiç aklıma gelmezdi.)
Cinayetler artmakta... Cep delik, mintan delik olunca psikoloji kalır mı insanda? Sudan sebeplerle "dıkşan, dıkşan"...(silah sesi)
Sözün özü: Kişisel bencillik mutluluğa götürmüyor, "gurupsal bencillik" ise toplumların mahfına sebep olur. Bir kaç yıldır adım adım yaşadığımız da budur.
Ticaret merkezlerinin satış noktalarının yayılımında bir strateji, bir politika şarttır. Yerel yönetimin veya merkezi idarenin masa başında oturması veya Televizyonlarda sıklıkla arzı endam eylemesi değildir idarecilik.
İdarecilik, "HALKIN GENELİNİ" mutlu etmek esasına dayanmalıdır, bir kişinin veya bir ZÜMRENİN değil!....
Bu sözler esnaf kesimi adına benim sessiz çığlıklarım... Duyan olacak mı? sanmıyorum. Zira özünde "çıkar" var. Para odaklı her konuda genelde bir taraf mağdurdur, diğer taraf da mağdur eden... Mağdur edenlerin kalpleri nasır tutmuş kulakları ise sağırdır.
Okuyanlara, konu hakkında fikir yürütenlere teşekkür ediyorum,
Selam ve saygılarımla...
Yurdagül Alkan.