BAŞKANLIK SİSTEMİ
Rahmetli Turgut Özal’la başlayan başkanlık sistemi tartışmaları tekrar gündeme oturdu. Cumhurbaşkanının halk oylamasıyla seçilmesi arifesinde, yeni seçilecek cumhurbaşkanının aslında başkan seçimi olduğu konusunda büyük tartışmalar yapılıyor. Başkanlığın Türkiye’ye ne getirip ne götüreceği hususunda analizler yayınlanıyor, fikirler serdediliyor.
Kimi kalemler ve konuşmacılar parlamenter sistemin Türkiye’ye daha uygun olduğunu, kimi kalemler ve konuşmacılar ise başkanlık sisteminin daha uygun olacağını ileri sürüyorlar.
Başkanlık sistemine örnek olarak da daha çok ABD sistemini gösteriyorlar. Ayrıca Fransa da olduğu gibi yarı başkanlık sisteminin de Türkiye’ye uygun olduğunu savunanlar var.
Bu konuda kendi kanaatimizi belirtmeden önce başkanlık sistemi nedir kısaca onu açıklamaya çalışalım.
Başkanlık sistemi; Yasama, yürütme ve yargı organları arasında net bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik denetleme içinde, yürütmenin iktidar imkânlarını genişleten bir hükümet sistemidir diyebiliriz. Bir başka İfadeyle başkanlık sistemi, Başkanlık hükümeti ya da iktidarı olarak da adlandırılabilir.
Bunları belirttikten sonra şu hususu da belirtmeden geçmeyelim. Türkiye kuruluşundan beri parlamenter sistemle idare edilmektedir. Yaklaşık doksan yıldan bu tarafa uygulanan bu sistem maalesef Türkiye’de ağır aksak ilerlemiş, birçok problemlerle karşı karşıya kalarak devam ettirilebilmiştir.
Parlamenter sistemimiz birçok kere darbeler neticesinde yeniden sıfırdan başlamış, Türkiye’nin gelişmesi defalarca sekteye uğratılmıştır. Darbelerin yanında koalisyon hükümetleri toplum nazarında iyi izler bırakmamıştır.
Japonya, İtalya, Avusturya vb. gibi devletlerle asrın başında aynı gelişmişlik seviyelerinde bulunmamıza rağmen, onlar bugün gelişmiş ülkeler arasında sayılırken, Türkiye onlardan fersah fersah geride kalmış, fakirlik ve yoksulluk zincirini tam olarak kıramamış, gelişmekte olan ülkeler arasında sayılmaktadır.
Bunların neticesinde Türkiye çağdaşı olan batı devletleri karşısında hem geri kalmış, hem de istenen demokrasi seviyesine ulaşamamıştır.
Batılı ülkelerin birçoğunun hâlihazırda sembolik de olsa Krallıklarla yönetiliyor olması da bu gerçeği değiştirmemiştir.
Bu nedenlerle başkanlık sistemi, Türk milletinin hem tarihi devlet anlayışına, hem geleneklerine, hem de günümüz şartlarına uyum sağlayabilecek aktif, hızlı karar alabilen, gelişmede süreklilik arz eden, istikrarlı bir yapıya sahip yönetim sistemidir diyebiliriz.
Başkanlık sisteminin, tarihte ilk defa Hun Türkleri tarafından uygulamaya konulduğu, hükümranlığında bulunan bütün toplum kesimlerinin huzur, güven, din ve vicdan hürriyeti ve refahının eşit şekilde sağlandığı birçok araştırmacı tarafından da dile getirilmektedir.
Dünyaya hükmetmiş Türk devletlerinin en önemli özelliklerinden birisinin işte bu yönetim anlayışı olduğunu ifade edebiliriz.
Türk devlet teşkilatında, devlet başkanlığı sistemi, yasama(Toy), yargı ve yürütme(hükümet) birbirlerinden ayrı kuruluşlar halindedir. Her birinin görevleri farklı, fakat birbirlerini tamamlayan niteliktedir.
Hâlbuki bu gün Türkiye’deki parlamenter sisteme baktığımızda ergler arası görev ve sorumluluk sınırları maalesef birbirine karışmış, kimin görevi nerede başlayıp bitiyor belli olmayan, adeta görev kirliliği yaşanan bir yapı arz ediyor. Günümüzdeki yargı, yasama ve yürütme arasındaki kavgaları ve kargaşaları buna örnek gösterebiliriz.
Türk tarihinde hükümranlığı kendi şahsında temsil eden devlet başkanı(Kağan, Hakan, Padişah vb.) halktan ve ülkeden birinci derecede sorumlu olduğundan dolayı, ergler arası uyumu da iyi yönetmek zorundadır. Aksi takdirde doğabilecek müspet ve menfi bütün sorumluluğun, hem hak nazarında, hem de halk nazarında kendisinin olduğunun farkındadır. Çünkü Türklerde başkanlar, hükümranlığın kendilerine tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Onun için insanlar arasında ayrım yapmamaya, adaletli bir yönetim sergilemek zorunda olduklarına inanıyorlardı. Kendilerine tabi olan bütün halkın inanç ve etnik kökenine bakmaksızın, huzur, güven, refah ve inançlarına saygı göstermenin zorunlu olduğuna inanıyorlardı.
Başkanlık sistemi konusunda ünlü bilim adamımız Prof. Dr. Kemal Karpat’da şöyle diyordu. “Başkanlık sistemi Türkiye’nin geleneklerine dayanıyor.”
Evet, başkanlık sistemi Türklerin genlerinde gizlidir. Çünkü bilinen beş bin yıllık Türk tarihinde, kudretli başkanlar sayesinde Türkler, cihan devleti, kıta devleti, bölge devleti olma güç ve kudretine sahip olmuşlardır.
Türkiye’nin başkanlık sistemini tartışırken işte bu tarihi Türk idari sistemini de göz önünde bulundurarak tartışmasında fayda olduğuna inanıyorum.
ABD’deki başkanlık sistemi, Fransa’daki yarı başkanlık sistemi, ABD ve Fransa halkına uygun olarak kurulmuş ve geliştirilmiştir.
Türk halkına göre değil.