anam baklava dilimlerdi
her dilimi tek tek,
çapraz keser üşenmezdi
çocuk takkası dikecekse
kibrit kutusuna ip dolar püsgül
fiyonkdan gül eklerdi tepeye
siperliği fırfırla süslerdi,
bıngıldağını korusun,
kulaklarını kapatsın,
boğazının altı
bıçılmasın[1] isterdi.
bağ için ip yerine
çıt-çıtlı bez dikerdi
bağırtlak [2] dikeceğinde bebeği
nasırlı elleriyle kucaklardı
karış-sele-parmak
ölçer-biçer “göz kararı”,
“el ayarı”
istemezdi boyuna askı
omuzlardan kuşağa indirirdi
düğün urbasında[3] alınan
fistanının parçası
dedemin indirmelik[4] verdiği
kuzunun yapağısı[5]
yastık içinde dururdu
minicik eski
topukları delik yün çoraplarımızı
dokuma yunyastığa doldurmuştu
babamın namaz başlığı
ağabeymin eski fanilası
baş altında saklanmış yıllar yılı
tüm yadigarı
en kıymetlileri
neyi var neyi yoksa
neredeyse o çocuk yaşından beri
yanı başında, başının altında
küçük şişedeki mis,
iğde, sabun, ayva kokulu çeyiz sandığında
bayramlık giysileri
bohçalarla sarılı
bir de ölen kız kardeşimin saçları
okşarcasına gösterirdi
şimdi ne o ücra köy
ne o derme-çatma köy evi
ne o evin tek tabaklı penceresi
ne ısdarda dokunmuş yün yastık
ne yastık içinde
yaşına değmeden ölen kız kardeşimin iki belik saçı[6]
ne ayva kokulu çeyiz sandığı
ne anamın meşakkatli yaşantısı
ne köylülüğün çilesi
şimdi köyüm gibi köylerde
anam gibi nice analar
hâlâ sağar-pişirir,
peynir-yoğurt çalar
diker-sular-çapalar yetiştirir
taneyi başak, başağı buğday
buğdayı ekmek-aş yapar
yetirir..
nasırlı elleri bereketli
ben de başkaları gibi öylesine yaşıyorum
anam yerine, dünyalar kadar
nasırlı ellerinizden öpüyorum
meşakkatli[7]
elleri öpülesi
analar
elleri öpülesi
anam gibi
[1] bıçılmak: eklem yerlerinde üstü kapalı yaranın kendiliğinde belli bir hatta ilerlemesi, burada çene altında
[2] bağırtlak: bebeler için mama önlüğü
[3] urba: düğün öncesi alınan giysiler
[4] indirmelik: gelin atdan insin diye vaat edilen eşya-mal gibi hediyeler
[5] yapağı: yün, koyun yünü
[6] belik: bölük, saç örgüsü,
[7] meşakkat : çile.. sıkıntı, zahmet, zorluk, güçlük, yorucu