Bilgiçlik taslama diye de adlandırılan ukalalık
geçmişte ve günümüzde birçok kişinin yapa geldiği bir davranış kalıbıdır.
Bildikleriyle yetinen zavallı tipler olarak da adlandırılıyorlar. Hayatları
baştan ayağa kompleksler ile doludur. Öz güven ve ukalalık çok farklı
şeylerdir. Öz güvenli insanlar diğer insanlara karşı daha saygılı ve daha adil
davranırlar. Sahip oldukları yetenekleri bir anda herkese gösterme gereği
duymazlar. Gereksiz iltifatlar ve pohpoh lamalar ukalaların hoşuna gitse de, öz
güveni olan insanlar bu tip davranışlardan hoşlanmazlar.
Konuşmuş olmak için konuşmak ukalaların en büyük özelliklerindendir. Aynı anda
bilgi sahibi olan üç beş kişi sohbet ediyorsa ve o da oradaysa, konuşalanlara
bilgi ve görgüsü yetmiyorsa, altta kalmamalıyım diye içinden geçirdikten sonra,
sağdan soldan edindiği yalan yanlış bilgileri karşısındakilere aktarmaya
çalışır. Çoğu zamanda aslında duvara toslar. Az çok bilgi ve kültürünü
konuşturan insanlardan gereken cevabı alır. Ya sus pus olur kabuğuna çekilir ya
da arsızlaşır konuşmaları boğuntuya getirmeye çalışır.
Türk Tiyatrosunun büyük ustalarından İsmail Dümbüllü'nün kendisine sahnede
ukalalık yapıp da salatalık fırlatan seyirciye verdiği manidar cevap tarihi bir
anekdottur. Aynen şöyle gelişmiştir. ''Çengelköy'de bir açık hava sinemasında
düzenlenen oyunu beğenmeyen seyirci sahneye salatalık fırlatmış... O sırada
oyununu sergilemekte olan Geleneksel Türk Tiyatrosunun son temsilcisi İsmail
Dümbüllü yere eğilip hıyarı almış ve"Biri kartvizitini düşürdü, oyundan sonra
gelip kulisten alsın" demiş... Seyirciler arasında kopan alkış ve saygısız
adamın yuhalanma seslerinden sonra kulise gelen İsmail Dümbüllü öğrencisine
"Seyirci gaddardır. Hani beni alkışladılar ya, eğer cevabını vermeseydim
adamı alkışlayıp beni yuhalarlardı" demiştir...''
Bazen televizyonlarda ki siyasi ya da başka konularda yapılan tartışmalara
gözümün iliştiği oluyor. Bakıyorum birbirini saygıyla, sözünü kesmeden dinleyen
çok az tartışmacı/konuşmacıya rastlıyorum. Kendi fikrini yeterince savunamayan
insanlar hep seslerini kademeli olarak yükseltiyorlar.
Bilgi ve kültür emek isteyen, çalışmak, okumak araştırılmak isteyen olgulardır.
Başkalarının fikirlerini dinlemek, onların yazdığı kitapları dokümanları okumak
elbette güzeldir lakin bu okuduklarımızdan bir takım çıkarımlar, sentezler,
analizler yapmak ve okuduklarımıza kendi orijinal fikirlerimizi de katmak,
araştırmak, incelemek bizi üst düzey bir bilgi birikimine doğru sürüklediği
gibi, okumadan ve araştırmadan elini eteğini çekmekte gerilememize sebep
olacaktır. Gençte olsanız, dürüst de olsanız, ukala olmayın ki sizi bir şey
sansınlar, muhterem bir insan yerine koysunlar. İnsan sadece kendinden yaşça
büyüklerden değil, kendinden küçük yaştakilerden de bir şeyler öğrenebilir
yeter ki bir şeyler öğrenmeye, almaya istekli olsun. Sürçü Lisan ettikse af ola.
Hepinize en derin sevgi ve saygılar...