Komşumuz Suriye toprakları, önümüzdeki günlerde daha çok şeylere gebe gibi gözüküyor. ABD ve müttefiklerinin oluşturduğu IŞİD’e karşı koalisyon saldırılara devam ederken, Rusya birdenbire devreye giriverdi.
Rusya IŞİD’e karşı savaşmak bahanesiyle Suriye’ye silah ve asker yığınağıyla başladığı faaliyetlerine saldırılarla devam ediyor. Sözde IŞİD’e karşı savaşıyor ama saldırıları Suriye muhalefetine karşı yürütüyor.
Bu yetmedi savaş uçaklarıyla Türkiye sınırlarını aşarak Türk sınırlarını bilerek ve kasıtlı olarak ihlal ediyor. Hem de bir kere değil birkaç kere aynı şekilde ihlalde bulunuyor. Güya NATO ve Türkiye’ye gözdağı veriyor. Sıcak denizlere inme heyecanı yaşıyor.
Her ne kadar Rusya’nın Türk sınırlarını ihlaline Türkiye’nin de içinde yer aldığı NATO tepki gösterdiyse de bu tepki pek dikkate alınmadı. NATO tepkisinden sonrada tekrar sınır ihlallerini devam ettirdi.
Daha önce Türkiye, Suriye sınırında Angajman kuralları ilan ettiyse de bu kuralları Rusya’ya karşı uygulamadı ya da uygulayamadı.
Aslında Türkiye yüz senedir yapacaklarını yapmadığı için bunlar başına geliyor. Rusya federasyonu bünyesinde yaklaşık 15 dolayında Özerk Türk cumhuriyeti var. Bu güne kadar Türkiye bunlarla hiç ilgilenmediği gibi varlıklarından bile bihaberdi.
Bunlardan sadece Çeçenistan’la bir gönül bağı kurabildi. O gönül bağını da maalesef sağlam tutamadı. Eğer diğer Özerk Türk cumhuriyetleriyle de en azından Çeçenistan seviyesinde gönül bağı ve ilişki kurabilseydi bugün Rusya Türk sınırlarını ihlal etme cüretine kalkmadan önce binlerce kere düşünürdü.
Çünkü içindeki Türkiye’yle gönül bağı olan cumhuriyetleri rahatsız etmekten ve tepki görmekten çekinirdi. İnşallah bundan sonra Türkiye’nin büyük düşünerek ileriye dönük hayal ve iddiaları olur da böyle durumlarda milletimiz de tekrar tekrar hayıflanmaz.
Peki, bu Rus şımarıklığı nereden kaynaklanıyor?
Evet, bu Rus şımarıklığı NATO’ya rağmen devam ediyorsa burada durup düşünmek gerekiyor.
Rusya’nın Suriye’deki faaliyetleri maalesef çok büyük bir ihtimalle ABD ile anlaşmalı olarak yürütülmektedir. Çünkü ABD’nin oluru olmadan Rusya, Suriye’de bu kadar rahat ve pervasız davranamaz, davranması da mümkün değildir.
Zaten Rusya’nın sınır ihlalleri ve Suriye muhalefetini bombalaması karşısında ABD’den gelen tepkiler oldukça cılız ve sıra savma kabilinden tepkiler.
Yoksa ABD dünyayı ayağa kaldırır, Rusya’ya karşı tehditlerin hattı hesabı olmazdı.
Sonra bu günün şartlarında Rusya’nın ABD’ye rağmen böyle bir operasyonda bulunması hem mümkün değil hem de buna gücü yetmez.
Rusya’nın Suriye’deki operasyonu ABD ile anlaşarak yaptığı konusu şüpheye mahal bırakmayacak kadar açıktır.
Peki, birbirine güya düşman olan bu iki büyük güç nasıl oluyor da Suriye’de birlikte çalışıyorlar?
Bakın son dönemde Suriye’de Esed rejimine karşı savaşan muhalefet FETİH ordusu adı altında birleşti. Bu birleşmenin arka planında da Türkiye vardır. Bu birleşmeden sonra Fetih ordusu Esed’i iyice köşeye sıkıştırmıştı. Artık Esed’in sayılı günlerinin kaldığı birçok yerli ve yabancı otorite tarafından dillendirilmeye başlamıştı.
Asıl önemlisi bu Fetih ordusunun başarılı olması halinde, Suriye’nin bu sayede Türkiye’nin etkisi altına gireceği yerli yabancı birçok Stratejist tarafından iddia edilmeye başladı.
Bu Fetih ordusunun içinde hem Türkiye’nin hem de ABD’nin desteklediği direniş grupları da var. ABD kendi desteklediklerinin de içinde bulunduğu bu Fetih ordusunu vurursa güvenirliliğini kaybedeceğini düşünerek Fetih ordusunu ya da muhalefeti vurmayı ve Esed’i kurtarma görevini Rusya’nın yapması konusunda anlaştıkları anlaşılıyor.
Buradaki temel amacın yakın gelecekte Suriye’nin, Türkiye’nin etkisine girmesini önlemek ve İsrail’in güvenliğini garanti altına almaya yöneliktir.
Rusya’nın ikide bir Türk sınırlarını ihlal etmesinin ardındaki cüretkârlığın ve şımarıklığın ABD ile perde arkasındaki işte bu ittifakı yatmaktadır.
Rusya’nın Türkiye’yle ileri düzeydeki yakınlaşma ve ticari ilişkilerine rağmen Türkiye’nin sınırlarını ihlal etmesi akıllara tarihi şu sözü getiriyor.
“Rusya yaptığı anlaşmaların kâğıtları yere düştüğünde anlaşmayı geçersiz sayar”.
Yine bizim bir sözümüz vardır. “Ayı’dan post, Rus’dan dost olmaz”.
Demek ki Türkiye’yle yapılan bütün anlaşmaların kâğıtları yere düşürüldü. Onun için Rusya, Türkiye’yle gerekirse kozları paylaşmayı göze almış gibi gözüküyor.
Türkiye’nin her ne kadar NATO paktına dâhil olması bir güvence gibi olsa da, bir çatışma durumunda NATO ülkelerinin Türkiye’nin yanında olacağı konusunda şahsen benim büyük şüphelerim vardır. NATO ülkelerinin Türkiye için savaşa gireceği konusu oldukça kuşkuludur.
O zaman Türkiye’nin acil olarak yapacağı bazı atılımlar vardır. Bunların başında kendi güç ve teknolojisiyle en kısa sürede Nükleer silaha sahip olmaktır. Yani Türkiye’nin nükleer güç olmasıdır.
Bunun yanında 2500-300 kilometre menzile sahip uzun menzilli füzelerini(nükleer dâhil) geliştirmesi, denemesi ve üretmesidir. Yoksa Türkiye’nin bu günkü orta ölçekli gücüyle ne caydırıcılığı söz konusudur ne de bu küresel güçlerle mücadelesi.
Düşmanının ya da rakiplerinin silahlarıyla donanmadıkça, ne Rus şımarıklığına karşı, ne de dost görünüp arka planda düşmanlarıyla işbirliği yapan güçlerle mücadelesi söz konusudur.