Beş kardeşiz. Büyüğümüz ağabeyim öğretmen okuluna gittiği yıl babamı kaybettik. Annem soğan yetiştirip satarak geçimimizi sağlamaya çalışırken baskılara dayanamayıp gençlik aşkıyla evlendi. (Her gece kapımızı, penceremizi tırmalar, taş atarlardı.) Bir yıl içinde kanser oldu, kurtarılamadı! Oyun oynarken sala okundu. Birisinin ‘Annesi ölmüş, oyun oynuyor.’ demesiyle öldüğünü öğrendim. Sınıfa koştum, sırama kapanarak ağlamaya başladım. Halam geldi, anneme götürdü. Korkacağımızı düşünerek yüzünü göstermediler. Ayaklarına sarılıp bırakmak istemiyordum!

Annem gittikten sonra Bibim (Halam) ve melek gibi olan Kâmil Amcam çocukları gibi sahiplenip evlerine götürdüler. On iki çocuk olmuştuk. Hepimiz sofraya oturmadan yemeğe başlanmazdı.
Çocukluğumun en güzel günleri yanlarında geçti. Kardeşimle el ele tutar, her gün harmanımıza gelir, oynadık.

Dört yıl anne baba sevgisi verdi, bakıp beslediler. Kendi çocuklarından ayırmadıkları gibi, daha çok koruyup kolladılar. Nurlar içinde yatsın bibim. Sağlıklı yaşasın Kamil Amcam.

Ağabeyim öğretmen okulunu ve askerlik görevini bitirip evlendiği yıl bizi yanına aldı. Gerek onun için gerek bizim için zorlu yıllar başlamıştı. Öğretmen maaşıyla dört kardeşini ve ailesini geçindirmek ayrıca köyde ev yapmak hiç kolay değildi.

Birer yıl arayla ablamlar tanımadıkları kişilerle evlendirildi. Bu ara ben de serpilmiş, on dört yaşıma gelmiştim ve dünürler kapıyı çalmaya başlamıştı. Ablalarıma göre daha asi ve açıkgözdüm, verilen kararlara karşı çıkardım. Evlenmeyeceğimi, okuyacağımı her fırsatta haykırırdım. Ama nasıl okuyacaktım? Çalıştığı köyde ortaokul da, birileriyle ev tutacak gücümüz de yoktu!

İlçemizde oturan yakınım Kadriye Ablamın kâbusu kurtuluşum olmuştu. 1967’nin ilkbaharında bel kemiğinin kaymasıyla aylarca sırtüstü yatmak zorunda kaldı. Bakımı ve ev işlerini yürütmek için yanlarına aldılar.

Kadriye Ablam inek besler, tarla eker, Eşi İlyas Amcam ayakkabıcılık yapar, ayrıca evde yaptıkları poğaça v.s yi sinemada satarak geçimlerini sağlarlardı. Çocukları yoktu. Kadriye Ablamın yeğeni Gülderen’i evlatlık almışlar, hastalanınca geçici olarak anne-babasına göndermişlerdi.

O yıl Gülderen köyde ilkokula başladı; beni de ortaokula başlattılar. Yarıyıl tatilinde Gülderen’i yanımıza getirdiler. Hastalandı, baş ağrısını kesemiyor, ne yapsak ateşini düşüremiyorduk! Dizime kadar çıkan karda sırtımda hastaneye götürüşlerimi unutamıyorum. Ne yazık ki menenjit olmuştu, kurtaramadılar! Rahmet olsun sevgili Gülderen’e. Kadriye Ablam iki gün cenazesini vermedi. O günler gözümün önünden gitmiyor!

Tarla işi, ineklerin bakımı, hasta bakımı ve ev işlerine beni mutlu eden okulum da eklenmişti. O yıl hepsini başarıyla götürüyor, ayrıca alt katta kalan akrabaları Halit’in ödevlerini de yapıyordum. Halit’in platonik aşkı olduğumu, dünür gönderdiğini ve dikkatimin dağılmaması için Kadriye Ablamın bana duyurmak istemediğini düğününe gidip geldikten sonra öğrendim. Rahmet olsun, genç yaşında akciğer kanserine yenik düştü Halit. İki çocuğu yetim kaldı!

Ertesi yıl kardeşim ilkokulu bitirdi, ağabeyim ikimize tek bir oda tutarak onu da ortaokula başlattı. Sorumluluğum daha da artmıştı. Hem köyümdeki güz işlerini yapıyor, hem Kadriye Ablamın yardımına koşuyor, hem evimi idare ediyor, hem de okuluma devam ediyordum.

Son sınıfa kadar çok parlak öğrenci olmasam da bütünlemesiz gelebildim. Son sınıfta Okul Müdürümüz Rahmetli Vahdettin Yıldız matematik dersimize geldi. Öğrencilerine ‘Otur, kafan büyüklükte sıfır’ demekle nam salmıştı. Sıfırlardan ben de nasibimi aldım, yarıyıl tatilinde matematiğim başarısız geldi, yılsonunda da kurtaramadım ve bütünlemeye kaldım!

Ağabeyim sağlık okuluna göndermek istiyor, bense öğretmen okuluna gitmek istiyordum. Her ikisinin sınavlarına da girdim. Sağlık okulu sorularından bir kısmını yanıtsız bırakmıştım. 

Köyümüzde ‘Deli Cafar’ dediğimiz meczup biri vardı. Gaipten bilici derlerdi. Kimin kapısına giderse orda karnını doyururdu. Kapımıza geldi, yedirdikten sonra sınavları kazanıp kazanamayacağımı sordum, sağlık okulu için; ‘Kazanacaksın; gitmeyeceksin, öğretmen olacaksın’ dedi.

Sağlık okulunu kazanmış, Hatay’a yerleştirilmiştim. İğne yapmaktan, yapılmaktan korktuğum için gitmek istemedim. Öğretmen okulunu kazanacağıma güveniyordum.

Sabırsızlıkla öğretmen okulu sınav sonuçlarını beklerken açıklandığını, arkadaşım Hatice’ye kazandığına dair belge geldiğini duydum, kendimden emindim ve beklemeye devam ettim.

İkinci sınavlara üç gün kala Kadriye Ablamın kardeşi Mehmet Ağabey ortaokulun kapısında asılı olan listede adımı görmüş. Bakır güğümlerle kapılarına su almaya gittiğimde eşi rahmetli Şahinaz Yenge neşeyle çıktı ve ‘Gözün aydın olsun, imtihanı kazanmışsın’ dedi. Güğümleri bıraktım, koşarak ağabeyime gittim, ‘Kazanmışım!’ dedim.

Ağabeyim cebinden zarfı çıkardı; ‘Kazanmışsın ama para yok, gönderemeyeceğim, Bir yerden yol parası bulursan Hatice’yi dedesi götürecekmiş, onlara katarım, gidersin.’ dedi.
Güğümleri unutmuştum. Eğitimin değerini iyi bilen Rahmetli Ahmet Dayıma koştum. Sözümü bitirmeden çıkardı elli lira verdi. O para Kars’a gidip gelmeme yetiyordu.

Sınava hazırlanmak için sadece bir günüm, matematikten bütünlemem vardı. Kitaplarımı satmıştım. Bir arkadaşımın kitaplarını aldım, o günü ara vermeden çalıştım.

Biraz geniş olmasına rağmen yengemin bebe yaka, gelincik çiçekli elbisesini, İlyas Amcamın verdiği ayakkabıları giyerek Haticelerle Kars’a gittim. Akrabalarının evinde kaldık.

Sözlü sınavda neden öğretmen olmak istediğim sorulduğunda bir çok neden sıralamış bir de; ‘Yetimlere anne olmak istiyorum’ demiştim.

Sınavı asillerin içinde kazanmış, Kars’ta kalmayı garantilemiştim. Hatice yedeklerin içindeydi ve Ağrı’ya gönderildi. Ağrı daha uzak olduğundan yedeklerin içinde olsaydım yine gönderilemeyecektim.

Bütünleme sınavı benim için çocuk oyuncağıydı artık. Sekiz alarak ortaokulu bitirdim. Kars’ın merkezinde olan o zamanki adıyla ‘Kız İlk Öğretmen Okulu’na yatılı kayıt yapıldım.

Devam edecek

Fatma Biber
23 Kasım 09
( Öğretmenlik Yolunda başlıklı yazı Meryalı tarafından 23.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu