Üretken toplumdan tüketen ve hazırcı bir topluma geçiş yapıldığından beri ülke olarak sancılarımız dinmiyor, dinmeyecektir. Emeksiz yemek, üretmeden harcamak arzusu toplumda derin izler bırakan sosyal sorunlarla beraber umutsuz ve mutsuz bir geleceğin hazırlanmasına da vesile olmuştur.

    Hazırcı toplumun bireyleri yaşamdan kendi adına umduğunu bulamadığında sosyal patlamalara neden olmuyorsa ya devletçi düşünce geleneğinden ya da örgütlenme deneyimini kısır çekişmelere kurban etmesinden ötürüdür ki üst üste yığılan toplumsal sorunlar çözülemediği gibi, gelene ağam gidene paşam diyen ezik bir toplum ortaya çıkarmıştır.

    Türk toplumunu ezik ve mutsuz bir toplum haline getirenler ise silsile yoluyla ülkenin gündemini elinde tutan siyasiler ve siyasileri avucuna almış olan bir grup seçkinler topluluğudur.

    Yazımızın başlığından rahatsız olanlar olacaktır mutlaka aynen geçmişte olduğu gibi. Geçmişte köy ve yoksul çevre aydınlanmasından rahatsız olanlar, zaten üreten bir kesim olan köylünün aydın ve bilinçli bir üretici olmasını çekemeyenler çareyi başlıkta da belirtildiği gibi eğitimimizin onuru olan köy enstitülerini kapatmak veya işlevini değiştirmekte görmüşlerdir.

    Peki, köy enstitülerinin özellikleri ne idi, nasıl bir eğitim veriyordu, yetiştirdiği yoksul köy çocuklarına hangi bilgi ve becerileri kazandırıyordu, yetiştirip köylere gönderdiği eğitim ordusunun köylere nasıl bir etkisi oluyordu? Bu gibi soruların cevabını adını aşağıda vereceğim eserde detaylı olarak bulmak mümkün.

    Ülke, uzun yıllar devam etmiş olan büyük savaşlar ve bu savaşların etki alanı içerisinde bulunmasından dolayı gelişimini tamamlayamamış bir durumda iken köy enstitülerinin açılmasıyla beraber okur-yazarlık oranı en düşük çevre olan köylerden topladığı öğrencilerle başta derslik, atölye, yemekhane, yatakhane gibi en önemli hizmet unsurlarını kendileri yaparken aynı zamanda tüketilen birçok ürünü de kendisi üretiyordu. Verdiği uygulamalı ve kaliteli bir eğitimle yetiştirdiği elemanlar hem eğitimci, hem sanatçı, hem zanaatçı, hem inşaat ustası, hem tarım mühendisi, hem üretken bir işçi olarak köylere gidiyor ve köy aydınlanmasını sağlayan en üst düzey elemanı oluyordu.

    Biz bu dönemleri yaşamasak da daha sonra adları öğretmen okulu olarak değiştirilen ve işlevleri köreltilen ama izlerinden kalıntıların bulunduğu bir dönemi yaşadık. Öğretmen okuluna girdiğimiz yıllarda okulumuzda öğrencilerin uygulama alanı olarak iş ve resim atölyeleri, sebze ve meyve yetiştirme uygulama bahçesi, fenni kovanda arı yetiştirme ve bağ evi sahası, yumurta tavuğu yetiştirme kümesi, inek besleme ahırı, süs bitkileri yetiştirme serası, okulun döner sermayesine çalışan çelik eşya üretim atölyesi gibi çok sayıda üretim sahası vardı. Öğrencilerin yaz tatilinde yaz çalışması adı altında okulda çalışıp üretime katkı sağlama gibi bir uygulama hala devam ediyordu.

    Köy enstitüsüne öğrenci verip daha sonra verdiği bu öğrencilerden eğitim alan çok sayıda köyümüz var. Uzağa gitmeden kendi ilimiz Kırıkkale’de enstitülere öğrenci veren bu köylerle öğrenci vermeyen köyleri karşılaştırdığımızda aydınlanmalarının ne derece farklı olduğunu tespit edebiliriz.

    O dönemlerin eğitimcisiyle zamanımız eğitimcilerini, her türlü eğitim araç-gerecinin ve teknolojinin gelişmesine rağmen eğitimin kalitesini bir emekli eğitimci olarak kıyaslamak bile istemiyorum.

    Köy enstitülerini, özellikle Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünü, Hasanoğlan Öğretmen Okulu öğretmenlerimizden Sayın Mehmet Erbil bey, büyük bir birikim ve uzun bir zaman içerisinde büyük emek harcayarak kitaplaştırmış. Değerli öğretmenimiz eserine ‘‘Eğitim Onurumuz Köy Enstitüleri ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’’ adını vermiş. Kitap Hasaoğlan Öğretmen Okulu Mezunları Derneği yayınları tarafından yayınlanmış.

    Kitabın arka kapağında şöyle diyor öğretmenimiz: ‘‘…Böylece Anadolu aydınlanmasında eğitim bayrağı büyütülmüş yola devam edilmiştir. Ne var ki, çıkarlarını düşünenler, kendi kazançlarını önde tutanlar erken davrandılar. Türkiye’nin aydınlanmasını ilerlemesini istemeyen dış güçler de devreye girince olanlar oldu. İçimizdeki ağaların katılması ile bir araya gelip, hep bir ağızdan ürettikleri dedikodu ve olumsuz söylemlerle halkın aklını çeldiler. Direndiler; bu aydınlığa karşı geldiler. Sudan bahaneler üretip güç birliği ettiler. Kendi çıkarlarını korumak için iftiralarla dolu, önyargılarla donanmış olarak kampanyalar başlattılar…’’ Bu değerli eserden edinmek isteyenler Hasanoğlan Mezunları Derneği Necatibey Caddesi Hanımeli Sokak No: 51/9 adresinden temin edebilirler.

                                                                                         Osman Öcal

( Eğitim Onurumuz Köy Enstitüleri başlıklı yazı vuslati tarafından 8.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu