Ramazanın ilk günü, akşamüzeri bir şeyler almak için dışarı çıktım. İftar vaktine henüz zaman olduğu için hemen orada bulunan aile parkında birazcık oturayım dedim. Parkın hemen yanında iki caddenin kesiştiği yerde ışıklı bir kavşak var.
Kavşağın bir tarafında genç bir bayanın, diğer tarafında kolundan tutturduğu bir erkek çocukla orta yaşlı bir bayanın hareketleri dikkatimi çekti. Taşıtlar için kırmızı ışık yanınca bayanlar hemen taşıt araçlarının önüne atılıyor ve kendilerince yapılması gereken hareketleri yaparak sürücülerden para koparmaya çalışıyor.
Derken on iki on üç yaşlarında bir kız çocuğu geldi, o da kavşağın üçüncü cephesine yerleşip diğerlerine göre biraz acemice dilenmeye başladı. Bazı sürücülerin tacize varan tavırlarına aldırış etmeden.
Hani biz Müslüman toplumuz ya, Allah rızası denilince akan sular durur ya, sürücülerin birisi vermezse birisi mutlaka bir miktar para uzatıyor. Kendince mübarek gün hatırına Allah rızası için yardımda bulunmuş oluyor.
İnsanların sırtından geçinen, insanların manevi duygularını sömürü aracı olarak kullanan asalakların yaşamasına yardımcı olduklarının farkında bile değiller anlaşılan. Hele orta yaşlı bayana bakıldığı zaman ömründe kursağından alın teri geçmemiş gibi. Yemiş yemiş de s…mamış cinsinden.
Derken on dört on beş yaşlarında spor giyimli bir delikanlı bayanları toplayıp parkta bir tur attırdıktan sonra aynı noktalara tekrar yönlendirdi. Anlaşılan hepsi bir ailenin bireyleriydi.
O sırada yanıma yaşı yetmişi aşmış bir nine geldi. ‘Oğul buralarda polis bulunmaz mı hiç?’ diyerek. Hanımların dilenmesi onun da dikkatini çekmiş olmalı ki; yanıma oturdu: ‘Şunlara bak oğul hiç utanma arlanma yok, şimdi birisine kaza yaptıracaklar. Bunları polis görmüyor mu’ dedi.
‘Yok teyze polis görmez bunları’ dedim. ‘Hem görse ne yapacak, çözüm mü bulacak.’
Teyze ile sohbetimiz biraz ısındı. Anlattığına göre Menderes zamanından önce Amasya’dan göç edip yerleşmişler. Yapı Kredi Bankasında yirmi dört yıl işçi olarak çalışıp emekli olmuş. Benimde emekli olmaya çalıştığımı öğrenince: ‘Allah güle güle yedirsin oğul, zaman eski zaman değil; Erbakan’ın verdiği zamla kaldık.’ Dilencileri göstererek: ‘Şunlara bak, bir günde kazandıklarını ben iki üç ayda alıyorum.’ Dedi. Ve siyasetin nabzını tutan bir bilgelikle Demirel’den başlayıp mevcut hükümetten çıkarak ekledi: ‘Oğul, devlet devlet değil millet millet değil…’
Vaktin daraldığını belirterek kalktı nine.
Emeklisinin iki üç aylığı dilencinin günlük kazancı kadar olan devlet, dilenciye bir günde bir emeklinin iki üç aylığı kadar para veren millet.
Sen haklısın teyze ama seni duyan, seni anlayan, anlamaya çalışan yok. İçi yenilmiş kesekâğıdı gibi fırlatılıp atıldığının bilincinde olan kaç hükümet geldi geçti.
Bu dünya yalan imiş pul kadardır ederi,
Sonsuz olan nimeti sultanlara taç değil.
Emeğe saygı gerek kutsaldır alın teri,
Emeklisi aç amma dilencisi aç değil.
Osman Öcal