''ANKESOB Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mehmet Yiğiner, Çırak
sayısı giderek azalmıştı, büyük önem verdiğimiz çıraklık eğitiminin zorunlu
eğitim kapsamına alınacak olması, reform niteliğinde bir düzenlemedir, bu yasa
esnaf ve sanatkarlarımızın geleceğini güvence altına alacaktır. Çırak
öğrencilerimize ödenecek ücretin üçte ikisini devlet karşılayacak, böylece
esnaf ve sanatkarlarımızın yükünü de hafifletmiş olacağız.'' BASINDAN
Küçükesnaf ve KOBİ diye tabir ettiğimiz işletmelerin sayısı her ne kadar günden
güne azalma eğilimine girse de, yine de bir hayli fazla sayılır yurdumuzda.
Önce sekiz yıllık eğitim peşine de zorunlu eğitimin on iki yıla çıkması
piyasada çıraklara olan talebi hayli azaltmış gözüküyor. Yukarıda ki haberi
gazetelerde görünce bir küçük işletme sahibi de olarak hayli sevindiğimi, hatta
heyecanlandığımı söyleyebilirim. Mutlaka, teknolojinin büyük bir hızla
gelişmesi ile bazı meslekler haliyle gerilemekte, bazıları da yok olmaya yüz
tutmakta. Bundan iki yüz yıl önce, yüz elli yıl önce nalbantlık, kalaycılık, at
arabası ile yapılan taşımacılık haliyle günümüze kadar ulaşsa bile mesleği icra
edenler gayet azalmıştır. Teknoloji, bir çok üretilen değerin fabrikalarda ileri
teknikler ile üretimine olanak sağlasa da yine de zanaatkarlık gerektiren bir
dolu meslek vardır. Araba tamirciliği gibi, kunduracılık gibi, inşaat ustalığı
gibi, terzilik gibi. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Hani diyordu ya bir büyüğümüz ''Meslek lisesi memleket meselesi.'' diye;
gerçekten ne kadar doğru ve yerinde bir tespit, kayda değer bir cümle.
İlköğretimin beş yıl zorunlu olduğu senelerde, bir çok anne baba çocuğunu
ilkokulu bitirince, elinden tutar ve bir ustanın, zanaatkarın yanına götürür
''Al usta bunu adam et eti senin kemiği benim.'' diyerek meslek sahibi olmasına
kapı aralardı. Bizlerde mesleğimizde çırak, kalfa, usta silsilesi içinde bir
yerlere geldik ve işletme sahibi olduk zamanı gelince...
Şimdilerde meslek liselerinin azlığı ve yetersizliği dikkate değer. Bu aşılmaz
mı; aşılması lazım mutlaka, eğer ki ekonomimizin de canlanmasını ve ülke olarak
da üretimi, ihracatı arttırmayı, kalkınmayı kendimize hedef olarak
belirlediysek. Bu işe gereken önemi vermediğimiz takdirde hem iş dünyası hem de
toplum olarak çeşitli dar boğazlara gireceğimiz de gün gibi aşikardır, görünen
köy kılavuz istemez.
Güzel bir uygulama da şudur ki meslek lisesi mezunları, iki yıllık meslek
yüksek okullarına sınavsız girebilmektedirler. Hiç bir zaman bu okullarda
okuyan kardeşlerimizi küçümsememek ve hafife almamak lazım gelir, sanayinin ve
ekonominin çarkları da onlar sayesinde dönmekte, ülkemizde katma değer
yaratılmaktadır.
İşletmelerin büyümesi ve gelirlerinin artması, ekonominin gereklerinden birisidir.
Ekonomi zinciri içinde büyük işletmeler orta boy işletmelere, orta boy
işletmelerde küçük işletmelere bir şekilde tedarikçi durumundadırlar. Zincirin
bir halkası koptuğu zaman, her üç kesimde bundan olumsuz etkilendiği gibi, ülke
ekonomisi de uğranılan zararların altından kalkmak için çaba gösterse bile, bir
zaman gelecek bu çabalarda yeterli olmayacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
esnaflar ve tüccarlar ile ilgili sözlerine kulak verelim bir de... ''Eğer
tüccarlar bizden olmazsa, millî servetin önemli bir kısmı şimdiye kadar olduğu
gibi, yine yabancılarda kalacaktır. Onun için millî ticaretimizi yükseltmek
zorundasınız.'' 1932 (Atatürk'ün S.D.I1, s. 132) Atatürk yine başka bir zaman
diliminde esnaflar ve sanayiciler ile ilgili veciz sözünde ''Küçük esnafa ve
büyük sanayi sahiplerine gereksindikleri kredileri kolayca ve ucuzca verecek
bir kuruluş oluşturmak ve kredinin, normal şartlar altında, ucuzlatılmasına
çalışmakta çok gereklidir.'' 1937 (Atatürk'ün S.D.I, s. 382) Demiştir.
Bizler meslek sahipleri ve çıraklar, kalfalar, ustalar hep birlikte bu ülkenin
çimentosuyuz. Birlik ve bütünlükten yanayız her zaman. Biz dik durursak bu
vatan bölünmez. Biz evimize ekmek götürürsek helalinden, daha mutlu oluruz
eşimiz ve çocuklarımızla, yanımızda çalışan çırakları, kalfaları, ustaları da
daha mutlu, huzur içinde evlerine göndeririz. Peygamberimiz Hazreti Muhammed
sav. de bir kutsi hadisinde ''İşçinin ücretini alın teri kurumdan ödeyiniz.''
buyurmaktadır. Makul ücret alıp da evine huzur içinde giden çırak, kalfa ya da
usta her zaman daha verimli olacaktır çalıştığı müesseseye. Çalıştığı iş yerine
değer katan çırakları, çıraklığı hiç bir zaman hafife almamak lazım. Hadi
bakalım çıraklar ile ilgili bu müjdenin bir an önce hayata geçmesini dileyelim
ve ticaretimizin de daha güzel cereyan etmesi için elimizden gelen gayreti
bizlerde gösterelim esnaflar, zanaatkarlar olarak. Büyüklerimiz ''Çırak ustayı
geçmezse o zanaat ölmüş demektir.'' de derler. Bir silkinin bakalım ustalar
kendinizi geçecek, dürüst, çalışkan çıraklar yetiştirmek için kolları sıvayın,
biraz gayret gösterin. Gayret bizden takdir Cenabı Allah'dan. Hepinize en derin
sevgi ve saygılar yine...