Çocukluğum, Neredesin
Her insan, doğar, büyür ve yaşlanır. İlk önce herkes çocuk olur, sonra yetişkinliğe adım atar. Ardından tekrar çocukluğa girer. Yaşlanmayı ben ikinci çocukluk evresi olarak görürüm. Bir yaz günü Ankara’da bir şiir dinletisine katılmıştım. Orada elime geçen broşürde “kıdemli insanlar günü” yazıyordu. Programın içeriğini bilmiyordum, arkadaş hadi gidelim demişti ve gitmiştik… Bu kelimeye çok bozulmuştum, dışarıdaki insanlar kıdemsiz mi diye söylenmeye başlamıştım kendi kendime… Sonra vakfın müdürü çıktı ve “Artık yaşlılarımıza, yaşlılar değil, kıdemli insanlar diyelim.” dedi. Bir önceki düşüm, yerini beğeniye bırakmıştı. Bu yaşlılarımıza olan değerin bir tezahürüdür.
Her insan çocukluk evresinden geçer amma ne hikmetse çocukluğunu da bir anda unutuverir. Dolayısıyla ilerde yuva kurup kendi çocukları olduğu vakit, onları anlamakta büyük sıkıntılar çeker. Aslında birbiriyle tezat bir durumu gözler önüne sermek isterim. Bizler çocukluk evrelerinden geçtik, zamanında sıkıntılarımız oldu ve bunları biliyoruz. Yetişkin iken çocukları anlamamız lazım, çünkü bir zamanlar onların geçtiği yollardan geçtik. Ama gelin görün ki biz onları değil, onlar bizi anlıyorlar. Küçük bir çocuk, ayakkabı istiyor diyelim. Anne ve babasının parası yoksa bu isteğini bağrına basıyor ve onları üzmemek adına, susuyor. İşte bu bir büyüklük alameti değil midir esasında?
Yakın zamanda güzel bir çocuk romanı çıktı. www.sanatalemi.net sitesinin kurucularından ve mihmandarlarından, Mehmet Nuri Yardım’ın, “Yıldızlarla Uyumak” adlı eseri… Mehmet Nuri Yardım’ın çocukluğuna bakışı ve çocukluğu hakkında bilgi almak için ve çocukluğumuzun nerede olduğunu görebilme adına okudum. Küçük okurların anlayacağı dille yazılmış. Küçük bir çocuğun dilinden çıkmış adeta... Eski gelenek, görenek ve yaşam tarzını görebilirsiniz. Yaşamın zorlukları girmiş satırlar arasına… Hele Ramazan’ın gelişini dört gözle beklemesi… Mübarek Ramazan ayını, bir insan görünümünde zanneden Kerem, masumane içtenliğiyle olanlara aklınca yorum getiriyor. Kitapta dikkatimi çeken en büyük nokta ise, hatalar karşısında verilen cezalar… Kitapta geçen Osman dede ile ilgili bir ayrıntı var. Bir gün Kerem ile arkadaşları top oynarken, top Osman dedenin başına isabet eder ve gözlüğü kırılır. Osman dedenin bağırıp çağıracağını beklerken, Osman dede: “Üzülme yavrum, zaten bir camı çatlaktı. Yenisini alırız.” şeklinde tesellide bulunur. Burası çok önemli! Sert bir tepki verildiğini düşünürsek bu olay, Kerem’in hafızasında sürekli yer edinecek ve ilerde Osman dedeyi hatırladığında kötü bir insan olarak yâd edecekti.
“Dayak cennetten çıkmadır.” Eğitimi ve sevgiyi şiddetle vermeye çalışanların savunmasıdır bu. Acizliğin savunmasıdır. “Seni seviyorum oğlum/kızım” diyemeyişin savunmasıdır. Yersiz bir savunmadan ibarettir. Çocuklara sevgi ile yaklaşmak lazım, onlarında bizler gibi aklı var ve onlar da düşünüyorlar. Her hatalarında beşkardeş ile cezalandırırsak, sonucu sizce ne olur? Bugün şiddet eğilimli insanların geçmişlerine bakıldığı zaman, geçmişlerinde bir şekilde şiddetten muzdarip insanlar çıkıyor karşımıza… Ve onlar da sanki intikam alırcasına şiddet uyguluyorlar. Kimileri anne babalarını öldürüyor, kimileri okul basıyor! Aslında çözüm çok basit. O kadar basit ki, biz kendi gözümüzde büyütünce bir ejderha oluveriyor. O çocuklara zamanında şefkatlice sevgimizi gösterebilseydik, acaba bugün ki bu menfur olaylar gerçekleşebilir miydi? Aslında bir nevi yetiştirdiğimiz ürünlerin mahsulü değil mi bu? Demek ki sulamayı iyi yapmadık. Suyunu eksik verdik. Çaldık! Evet, evet resmen çaldık. Nasıl ki bir binanın betonundan, çimentosundan çalınırsa o bina çürük olur. Aynen biz de çocukların geleceklerinden, hayallerinden bir şeyler çaldık. Onlar başarılı oldukları vakit gururlandık, başarısız oldukları vakit, “Pısırık, işe yaramaz şey ben seni böyle mi yetiştirdim!” diye yine kendimizi haklı çıkarmanın yollarını aradık.
Kitaba dönelim, kitapta yer yer bilmediğimiz sözcüklere rastlıyoruz. Bunun daha küçükken çocuklara sözlük alışkanlığı kazandırmak amacıyla yapıldığını düşünüyorum. Eğer öyle ise bu sözlerin yer aldığı bir sözlüğün kitabın sonuna eklenmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim. Çocuklar, henüz sözlüğü kullanmasını alışkanlık edinmemiş olabilirler. Bu vesileyle yavaş yavaş sözlük kullanımı arttırılabilir.
Kendi çocukluğumuza baktığımızda böyle rengârenk kitaplar, hikâyeler yokken şimdiki çocuklar çok şanslı… Ama onların bu nimetlerden faydalanmasını sağlarsak çok şanslı! “Yahu, okuyacak da profesör mü olacak?” Hayır, illaki profesör olması şart değil. Okuyacak ve bilinçli bir insan olacak. Asıl önemlisi de bu zaten… Her yaptığının bilincinde olarak hareket etmek… Her yapılan eylemde maddi bir çıkar bekleyerek hareket edersek, bu defa özümüzdeki sevgiyle tezatlık yaşayacak ve mutsuz olacağız.
Çocuk edebiyatının, yetişkinlerinkine göre daha zor olduğunun farkındayım. Çünkü küçük bir mesaj onlar için büyük önem taşımaktadır. O yüzden sık eleyip, sık dokumak lazım. Bu güzel çalışmasından dolayı Mehmet Nuri Yardım’ı tebrik ediyor ve daha nice güzel eserlere imza atmasını diliyorum. Ayrıca bu güzel çalışmalarıyla da bize mihmandarlık yapıyor. Güzel bir görev üstleniyor. Umarım bizler de bu güzelliğin farkında olarak yolumuza devam ederiz.
Yıldızlarla Uyumak, çocuklar için güzel bir hediye olmasına rağmen, çocukluğunu özleyenlere ve çocukluğunun nerede olduğunu merak edenler için de güzel bir fırsat… Yaşınız kaç olursa olsun, bunu okumaktan üşenmeyin. Çocuk romanını okunur mu hiç? Okunursa ne olur ki? Alay mı ederler? Varsın etsinler, hepimizin içinde bir çocuk yok mu zaten?
(
Çocukluğum, Neredesin başlıklı yazı
Erol AFŞİN tarafından
3.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.