Ey gonca gül, biraz eğil, dinle, duyuyorsan eğer
Sussam kalem razı değil, yazsam sana nazar değer
Şeyda bülbül ötüşüyle, Ferhat’ın Şirin düşüyle
Akla ziyan gülüşüyle, goncan tılsımlıymış meğer
Gönüller sana hacizli, görenler solgun benizli
Cismin ayan ismin gizli, Gül-i Rana nam-ın diğer
Goncandaki gamze ne hoş, başlık atsam gerisi boş
Canlı cansız hepsi sarhoş, ıtrına boğuldu seher
Ateş düşürdün ocağa, yasaklısın her kucağa
Yedi iklim dört bucağa çoktan yayıldı bu haber
Dört yüz ışık yılı yurdu terkedip şavkını vurdu
Gelip sana raksa durdu, yedi perisiyle Ülker
Goncana miski sindirmek, vuslatsız hasret dindirmek
Semadan yıldız indirmek... Gülüm var mı böyle hüner
Tütsün var seher yelinden, endamın nakkaş elinden
Aşkın bağlama telinden dökülüyor teker teker
Aklı almaksa marifet, yeter de artar bu afet
Hak’tan kusursuz zarafet, sözün tam da bittiği yer
Tütsülenmiş sağım solum, havada körebe kolum
Menzilsiz uzanır yolum, beyhude bir seyrülsefer
Derman yok derde mukabil, aşk uğruna şuur sebil
Tütsündeki vebali bil: Tütsü değil baygın eter
Dalın tuzak, tacın süstü; elimi uzattım küstü
Yüreğimin altı üstü, kezzap dahil tuzla biber
Bir dert saldın yedi katlı, yüreğime teslimatlı
Meyan kökünden de tatlı, derdin benimle can-ciğer
Aşk adıyla tabu yıkıp, meydana dumansız çıkıp
Her gün biraz daha sıkıp daraldı ateşten çember
Yaprağım dalda hevessiz, boynu bükülmüş nefessiz
Ömür ağacından sessiz gazel döktürüyor kader
Ömrüm bahar gönlüm hazan, ne kışa ne yaza benzer
Gazel döker dinmez azan rüzgârı talaza benzer
Bir gül sevdim yemin akdi, diyeti ömrümün nakti
Gamzeleri şafak vakti, goncadaki naza benzer
Felek açınca arayı, beyaza vurdu karayı
Kurduğum gönül sarayı, yıkılmış enkaza benzer
Gül hasreti katar katar, sökün edip cana çatar
Dikenleri pençe atar, pençesi şahbaza benzer
Başıma hep efkâr sargın, affı cılız-hışmı kargın
Anladım ki; gülüm dargın, gülüşü ayaza benzer
Muradımın kör kandili, çoktan tüketmiş fitili
Cezam kesildi sevgili: Yargısız infaza benzer
Tabibim, af gerisinde; aşkım, hüsran serisinde
Musallanın berisinde kılınan namaza benzer
Yine de kalpten silsile senin tutkun gelir dile
Dilim lal kesilse bile, gör seni nasıl metheder
Yaprağın ipek dokulu, gören Hak’kın şanslı kulu
Eşsiz benzersiz kokulu goncan o kadar ki ender
Senden simli tül örtüsü, Melike Belkıs’ın süsü
Seba’dan gelir tütsüsü, tütsü değil miski amber
Göğsüm kor misali kafes, senden esmedikçe nefes
Yurdundaki iklim enfes, havan Firdevs suyun Kevser
Hecelere ilmek ilmek, dokunsan da sabaha dek
Mümkün müdür betimlemek, diken bile sende cevher
Güfte olsan sözcük aval, bestelensen nota zeval
Resmedilsen yanar tuval, nasıl şaşar bilsen beşer
Bir umut ki; buhur yakıp, ufkun tülüne bırakıp
Şafaktan günüme akıp, gece terketmesi keder
Gecede iz sürüyorum, kör harita dürüyorum
El yordamı yürüyorum, eşsiz ıtrın bana rehber
Gözlerim yaprak şaşkını, dala sarmaş-dolaş kını
Yazamadım taç aşkını; kağıt sarhoş, tüy derbeder
Aşk, kezzapla kavrulmakmış, küle dönüp savrulmakmış
Ya da kalpten vurulmakmış, seçebilmek ehven-i şer
Kim demiş hedef şaşar ki, vurulan nasıl yaşar ki
Öyle bir bakışın var ki; sektirmeden vuran mavzer
Kaderin yel ekimi sert, sahne ağır çekimli fert
Ayrılığın iklimi dert: Lodos oktur, poyraz hançer
Külü korlu ilaveten, var mı aşka gücü yeten
Gönül kapım açık zaten, habersiz gelip dalıver
Akıl kışta, gönül yazda; siyah gizlenmez beyazda
Kamber’siz düğün olmaz da, vuslatsız kılınmış Kamber
Kimsenin içine sinmez, eli kalksa geri inmez
Bir gül kanar, kanı dinmez, gönlüme vurulsa neşter
Tabibim; gelirse dile, gül damıtır aşk vesile
Yarım nefes ıtrı bile, lokman ruhundan da beter
Mısralarım umman dibi, okuyan alır nasibi
Dakka’nın delisi gibi, gezer özünden bihaber
Dinleyene imgem perçin, put kesilir anla niçin
Taş kalbinden için için gözyaşları döker mermer
Acem tülüyle örtülü, yüz çeviren Hicaz gülü
Öyle yaktı ki bülbülü, figani tek beyti yeter
Ya Rab; narıbeyza çetin, sual olunmaz hikmetin
Aşk ile imtihan ettin, geçişim külle beraber
Hak katından ödülüme, nazar değmesin gülüme
Ben razıyım da külüme; Sen, gülüme serinlik ver
Düşlerimde Gül- i Rana, ıtrını yaydı cihana
Dilimdeki hamdüsena yüreğimden kopan ezber
Yüce Yazı silinir mi, kul eliyle dilinir mi
Ne işlenmiş bilinir mi, Levh-i Mahfuz gizli defter
Ya Rab, yitirsem de aklı, yüreğimde ismi saklı
Fâni dünyada yasaklı gülümü Mahşer’de göster___________________________________________
Kaside:
Şiirler arasında seçkin bir konumu sahip olan uzun manzumelerdir. İlk örnekleri Arap edebiyatında görülür. Beyitler halinde yazılır. Uyak düzeni: aa, xa, xa, xa, xa, ... şeklindedir. Gazel tarzı: aa, bb, cc, dd, şeklindeki mesnevi tipi uyak örgüsüyle yazılanlara da rastlanır. Genellikle 33 ile 99 mısradan oluşan divan edebiyatına has aruz vezinli nazım şeklidir. Mısra sayısı 33 ten az, 99 dan fazla olan kasidelere de ratlanmaktadır. Hecenin zamanla aruzun önünde yer edinmesiyle günümüzde örneklerine nadir olarak rastlanmaktadır. Kendi arasında uyaklı iki mısra ile başlar. Giriş beytinden sonra gelen her beytin ikinci mısrasının kasidenin giriş beytiyle uyaklı olmasının zorunluluğu; şiirin uzunluğu göz önüne alındığında, günümüzde neden kaside örneklerine pek rastlanmadığını da açıklamış olur. Yazılması hayli emek ve sabır gerektirdiğinden kasidenin bitimine sonradan gelenek halini alan bir dua bölümü eklenmiştir. Bir şiirin kaside olarak kabul görmesi için bölümlerinin de eksiksiz olması gerekir. Bölümleri tam olmasa da şiir metninin güzelliği veya ana fikrinin yüceliğine istinaden kaside olarak kabul edilen mısra sayısı 33 ün altına inen şiirler de vardır.
Kasidelerin konusu:
Önemli kişiler, mevsimler, özel günler, çiçekler, gün, gece, Güneş, Ay, savaş, at, kalemin ustalığı, aşk veya bir güzel olabilir. Kasideler üç ana başlık altında tasnif edilir.
1- Konularına Göre:
a- Tevhid: Tanrı'nın yüceliğini ve birliğini konu alan kasideler.
b- Münâcât: Muhtevası, Hak'ka yakarış olan kasideler.
c- Naat: Hz. Muhammed, Dört Halife veya On İki İmam için yazılan kasideler.
d- Cülûsiyye: Padişahların tahta çıkışlarını kutlamak için yazılmış kasideler.
e- Ramazan, bayram, nevruz gibi özel günlerini kutlamak için yazılmış kasideler de sırasıyla ramazâniyye, îdiyye ve nevrûziyye olarak adlandırılır.
f- Bahar, yaz, sonbahar, kış betimlemelerinin yapıldığı kasidelere sırayla bahâriyye, temmûziyye, hazâniyye, şitâiyye gibi isimler verilir.
g- Çiçeklere yazılan kasideler sünbüliyye, at için yazılanlar da rahşiyye olarak isimlendirilir.
2- Rediflerine Göre: Kasidelerin beyitlerindeki mısraların sonundaki rediflere göre adlandırılmasıdır.
Ahmed Paşa'nın "Güneş" ve "Kerem" kasideleri, Fuzulî'nin "Su" kasidesi gibi.
3- Uyak Düzenine Göre:
Bazı kasidelerde uyağı oluşturan asıl harfe göre isimlendirilmesidir. Örneğin bir kaside "r" harfiyle bitiyorsa, "kasîde-i râ'iyye"; "mîm" harfiyle bitiyorsa "kasîde-i mîmiyye"; "nûn" harfiyle bitiyorsa "kasîde-i nûniyye" adını almır.
Kasidenin Bölümleri:
Nesib veya teşbib: Kasidenin giriş bölümüdür. Bir tabiat tasvirinin yapıldığı veya sevgilinin güzelliklerinin anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde işlenen konuya göre kaside Nesib veya teşbib adını alır. Kasidenin önemli bir bölümüdür.
Aşk konusu işlenmişse nesib, başka bir konu işlenmişse teşbib adını alır.
Girizgâh: Asıl konuya giriş yapmak üzere düzenlenmiş bir veya iki beyitlik bölümdür.
Medhiye: Maksad veya Maksûd adlarıyla da anılır. Kasidenin övgü bölümüdür. Bu bölümde sanatsal yönü ağır basan abartılı bir dil kullanılır. Şairin, sanatsal hünerini ne ölçüde gösterebildiği önemli bir bölümdür.
Tegazzül: Şiirin uzunluğu göz önüne alınarak, okuyucuda yılgınlığa sebeb olmamak için, kaside arasında okunan bir gazel bölümüdür. Tek düze akışı ortadan kaldırmak, okuyucu veya dinleyicinin şiire ilgisinin devamını sağlamak amacıyla, genellikle nesib veya medhiyeden sonra kasideye işlenir.
Fahriye: Şairin kendisini övdüğü bölümdür. Burada da şair yine abartılı bir ifade kullanır. Kimi zaman kendisinin diğer şairlerden biraz daha üstte tutar. Ancak bu bölüm ne kadar kısa tutulursa şairin saygınlığının da bir ifadesi olur.
Dua: Şairin, kendisi, daha çok da övdüğü kişi için Allah’tan yardım dilediği, dua ettiği bölümdür.
Kasidelerde şairin bölümlerdeki başarısı kadar bölümler arası geçişteki başarısı da önemlidir. Kopuş ve kırılmalara meydan vermeden geçiş sağlanmalıdır. Özellikle tegazzül kapsamlı kasidelerde, gazelin kaside ile uyumuna dikkat etmek gerekir. Gazel genellikle matla beytinden farklı bir musarra beyitle başlatılır. Eğer gazelin uyak yönünden kasideyle ses uyumu düşünülürse şiirde hiç tekrarlanmayan bir redif veya uyağın oluşturacak asıl harfi titizlikle seçmek gerekir. Nesibten veya medhiyeden gazele geçişin uyumlu olması gerektiği kadar, gazelden sonraki bölüme geçişin de aynı titizlikle, sanatsal, duygu ve akıcılık yönünden ödün verilmeden gerçekleştirilmesi gerekir.
Kasidenin önemli beyitleri:
1- Matla Beyti: Kasidenin ilk beyti yani doğuş beytidir. Ne kadar çarpıcı ve vurgulu olursa, kasidenin okunmasına o kadar davetkâr olur.
2- Hüsn-i matla: Nesib bölümündeki giriş beytinden hemen sonra gelen ikinci beyittir. Kasidenin okumasına istek yaratmak için çok iyi düzenlenmelidir.
3- Taç beyit: Şairin ismi veya mahlasının, medhiyeden sonraki bölümlerin birinde işlendiği beyittir.
4- Hüsn-i makta: Kasidenin son beytinden bir önceki beytidir.
5- Makta beyti: Kasidenin son beytidir.
6- Beytü'l-kaside: Kasidenin en güzel beytidir.
Musammat kasîde: Kasidelerde akıcılığı ön planda tutmak, beyitlere iç ezgi katmak için izlenen zahmetli bir yol olsa da, okuyucu veya dinleyici üzerinde hoş bir etki bırakır. Bunun için beyitler iç kafiyeli olarak yazılır. Bu şiirin ilk dört mısrası üzerinde somutlaştırırsak:
Ey gonca gül! Biraz eğil, dinle duyuyorsan eğer
Sussam kalem razı değil, yazsam sana nazar değer
Kaderin ağ örüşüyle, Ferhat'ın Şirin düşüyle
Akla ziyan gülüşüyle goncan tılsımlıymış meğer
Her mısra ortadan bölünüp alt alta geldiğinde:
Ey gonca gül! Biraz eğil,
Dinle duyuyorsan eğer
Sussam kalem razı değil,
Yazsam sana nazar değer
Kaderin ağ örüşüyle,
Ferhat'ın Şirin düşüyle
Akla ziyan gülüşüyle
Goncan tılsımlıymış meğer
Şeklinde iç kafiyelerinden dolayı, abab, cccb, dddb,...şeklinde, mısraları sekizer heceli yeni bir şiir metnine dönüşür.
Sevgi ve saygılarımla...
______________________
Videolu Şiir:
https://www.youtube.com/watch?v=ZgDq5z2ETzo
(
Gül Kasidesi başlıklı yazı
İrfan Yılmaz tarafından
25.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.