Dolunaylı bir gece, şöleni var gümüşün
Takılmışım yakudî tebessümün peşine
Umut yüklü hayalin hayra yorulan düşün
Begonvilde, çiğdemde, rastlanmıyor eşine
Hangi çiçekte saklı o sihirli gülüşün
Ne zambak ne gülde var, gerisini sen düşün
Cevabını bulmazken aklımda nice soru
Çiçekler suçlu değil, günahkâr aşk denen his
Kezzap ötesi bildim gönlüme düşen koru
İksir tasında zehrin sunumu mevzubahis
Ne karanfil kızılı ne de sümbülün moru
Çaresi yok, kendini, nasıl korursan koru
Bilemedim, ezelden bahtıma düşen paymış
Niyetini gizleyen gözlerin fettan süsü
Kaş sandığım, aslında, okunu geren yaymış
Rengârenk çiçeklerin senden gelen tütsüsü
Her diyarda, okuna, sinemi helal saymış
Demek, yedi düvele, rüzgâr kokunu yaymış
Söz dinle gönül dedim, inadını sürdürme
Zaten hasret okunu her gün yeniden vurur
Keskin nişan için mi, göze çekilir sürme
Geçmişin dinmiş yeli hâlâ beni savurur
Sonum yine hüsransa beni başa döndürme
Kırk yıllık yitik aşkın bu gün izini sürme
Bülbüle feryat düştü, gülün yaprağı yoluk
Felek utansın artık düşürdüğü ahvale
Betim benzim attı yâr, çehrem mumdan da soluk
Üzerime pürhiddet yanardağlar havale
Lâv selini gönlüme akıttı oluk oluk
Soluksuz kıldı beni, sensiz aldığım soluk
Kâh tütsüne vuruldum kâh boyuna posuna
Söyle, vuslatın ufku, niçin yasaklı hudut
Ey, engin düşlerimin gölünde yüzen suna
Lekesiz gökyüzünde, Güneş bakışlı umut
Nasıl aktı gecenin karanlık uykusuna
Belki dönerim diye, teselli suna suna
Sürgün fermanım gelir vardığım her diyara
Yalnız sana ulaşmaz Ayyuk'a çıkan sedam
Dağları aşa aşa, gökleri yara yara
Akla ziyan gelirken yasak mühürlü sevdam
İkrar sükûta esir, söz özgürken inkâra
Nasıl şifa bulsun ki gizli kanayan yara
Aşkın gölgesi bile kaçan âşığı sollar
Nasıl da haklı çıktı diyenlerin hepsi de
Çok bekledim sevdiğim belki bir selam yollar
Kime sunulmuş gülüm vuslat altın tepside
Senelerdir boş kaldı, sevgiye hasret kollar
Yerde niçin ayrılsın gökte kavuşan yollar!
Sorma, gün ortasında hava niçin karardı
Dirhem fırsat bulsaydı felekten medet uman
Tutkunun öksüz eli, demir dağı yarardı
Törpülenen her ömre, vuslat sunsaydı zaman
Güneş'e kavuşurdu zindan gecenin ardı
Yolladığım mektup da belki işe yarardı
Hasret, noktaya hasret, tek gün dahi ekleme
Sonsuz aşk destanında mısralar buruk neden
Burcuna beyaz bayrak asılırken kaleme
Aşka kurban verildik, sen ruh oldun ben beden
Sınır aşan tutkumu, duyurursa âleme
Kanım mürekkep olsun seni yazan kaleme
Tılsımı bozulmadan yasaklanmış diyarın
Felekten esen yeli; ne dindi ne hız kesti
Boşluğuna asarken, beni dipsiz kör yarın
Renksiz sandığım rüzgâr bahtıma kara esti
Düşmeden tut elimi, gecikirse kararın
Son umudun firarı, bu gün değilse yarın