Avni konuyu değiştirmeye çalışarak:
“Neler yaparsın, nasıl sorgularsın, dillerini bilir misin?”
Efe şaşırmış gibi:
“Yooo, bilmem... Onlarla kuş diliyle konuşur, bülbül gibi öttürürüm. Yanımdaki subaylardan biri, onların söylediklerini şifre gibi çözer.”
İhsan çekinerek:
“İşkence mi yaparsın?!..”
Efe aldırmaz bir tavırla:
“Gerekirse...”
Avni merakla:
“Yakaladıklarını öldürüyor musun?”
Efe eğlenerek:
“Anzak’sa savaşamayacak hale getirip salarım. Bazen bizimkilere teslim ederim. Onlar bana çok gariban görünür. İngiliz’se acımam, anında pığğğ!” Eliyle boynunu keser gibi yapar.
İhsan şaşkın:
“Demek Anzaklara acıyorsun?”
“Tabii ya... İngiliz onları kurbanlık koyun gibi kullanıyor. Savaşın başlarında açlıktan midemiz gurulduyordu. İngilizler göstere göstere yerken, Anzaklar bize yiyecek atıyordu. Güvenemediğimiz için onlara geri atıyorduk. O zaman kediliğimden yararlanıp, onları ziyarete başladım. Allah’a şükür hiç boş dönmedim.”
Avni, gururla anlatan Efe’ye:
“Kolay oluyor mu?”
“Yoo, kurşun yağmuru altında gider gelirim. En çok ganimeti de eğlence doruktayken yürütürüm.”
İhsan saf saf bakar:
“Eğlence mi?”
“Tabii, her gece ‘Vals Yapan Matilda’ ile coşarlar. Bunu köylülerimiz bile ezberledi. Onlar tepinip dururken, bizimkiler de davul – zurnayla şamatayı koparır. Ben de işimi temizce halledip, yüklüce dönerim...”
İki genç göz göze gelir. Aynı anda:
“Bu gece biz de seninle geliyoruz!”
Efe hem başı, hem eliyle:
“Olmaaaz... Emir, demiri keser. Size getireceğim keklikleri konuşturacaksınız sadece... Ama gidip gelişimde çok eğleneceksiniz, emin olun...”
Avni konuyu değiştirmek için:
“Savaşın başından beri buradasın. En çok etkilendiğin olayı anlatır mısın?”
Efe’nin yüzü bulutlanır.
“Çok şey gördüm, yaşadım, ama Zeynep Bacı gibisini hiç görmedim. O, gözlerim ebediyen kapanıncaya kadar zihnimde yaşayacak.”
Avni şaşkın:
“Zeynep Bacı mı? Cephede ne işi var? Aşçı mıydı?”
Efe acı acı gülümser.
“Yoo, savaşçıydı... İri yarı, güzelce bir kızdı. Yirmisinde yoktu. Mayıs ayının başlarında geldi. Hiç unutmam, Mustafa Kemal’in karşısına çıktığında yakınındaydım. Denizli Müftüsünün selâmı ve duasını getirdiğini söyleyip, yanık bir sesle ezbere şiir okumaya başladı.”
İhsan heyecanla:
“Nasıl bir şiirdi?”
Efe Gömlek cebinden boş bir sigara paketini çıkarıp, ona uzatır.
“Al, sen oku... Şiiri kendi eliyle yazdı garibim.”
İhsan, Avni’ye bakarak okumaya başlar.
“Çanakkale Ağıdı
Çanakkale derler yeşil gavaklı,
Mollaların mürekkebi boyaklı,
Neçe gulların var ağaç ayaklı,
Ağaç ayağınan gelsen n’olurdu.

Çanakkale derler yeşil söğütlü,
Neçe molla getti eli divitli,
Bi mektup atayım üstü tahütlü,
Mektubum ordunu bulur m’ola.

Ağılıdır Çanakkale goyağı,
Babamoğlu dizlerimin dayağı,
İrengide bana benzer bayağı,
Gurbanlar olurum babamoğluna.

Edem gözelidi gıyıdan getmiş,
Sürek öküz gibi boynunu bükmüş,
Şu gevur dinsizi denklemiş atmış,
Acep babamoğlun yudular m’ola.
Yumadan gabire godular m’ola."

Şiir bitince ortalığı uzun bir sessizlik kaplar. Üçü de iç dünyalarına çekilmiş gibiler. Epey sonra Efe nemli gözlerle paketi cebine koyup, anlatmaya başlar.
( Savaş Bitti Mi? Z E Y N E P - 4 başlıklı yazı AytenDirier tarafından 25.03.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu