A-ş-k
“ Huzur bu
olsa gerek” dedi doktor ufka bakarken kısılan gözleriyle. Rüzgârı beyaz
bulutlar mı içmişti bir yudumda acaba? Deniz masmavi bir çarşaf gibi duruyordu
önünde. Batıya doğru baktığında şehrin denize uzantısını ve kaybolmak üzere
olan güneşin beyaz bulutları kızartmaya başladığını fark etti. Rüzgârı yuttuğu
için utanmışlar mıydı acaba? Ondan mıydı yüzünün kızarışı?
Hava iyice kararmadan
çıkmalıydı, kaçmalıydı gün boyu yorulduğu bu yerden. Pencere önünden ayrılıp
çantasını aldı. Anahtarını cebinden çıkarıp ağır adımlarla kapıya doğru yürüdü.
Tam elini kapı koluna uzattığında zil çaldı. Bunca sessizlik içinde kulağında
çınlayan zilin sesi ürkütmüştü birden. Bir an kapıyı açıp açmamakta tereddüt
etti. “ Artık kimsenin derdine dayanamam bu gün” dedi. Nasılsa çekip gider diye
düşünüyordu. Kapının arkasındaki inatçı çıkmıştı, bekliyor ve sürekli zili
çalıyordu. Çok istemese de açtı kapıyı.
Bir polis eşliğinde
15 yaşlarında bir genç gelmişti kapıya. Genç
delikanlı üstüne bir çul
atılmış tavan arasında kalmış heykel gibiydi. Omuzları yer çekimine dayanamamış
yere doğru bakıyordu. Yüzü solgundu, belki biraz da sararmıştı. Göz
bebeklerinin oynadığını görmese birisi şaka olsun diye kapıya bırakmıştır
diyebilirdi. Delikanlı konuşmak için birkaç defa ağzını açıp kapadı ama sesi
çıkmamıştı bir türlü.
İçeri
girdikten sonra görevli memur durumu anlattı psikiyatriste, okulda kavga
ettiğini, bir arkadaşının yaralanmasına sebep olduğunu, okul idaresinin buraya
gönderdiğini…
Zaman boşa
akıp gidiyordu, çocuğu konuşturamıyordu doktor, başka bir yol denemeye karar
verdi ve “aşk” dedi önce;
A…
Annen kırmızı şiirler mi serpmiş kundağına
Alın terin kin kokuyor çocuk…
Ayaz kesiği gözyaşlarını mı damlattı
Akarken göğsündeki süte
Acaba neden heykel soğukluğunda bakışın…
Avlandın mı, titriyorsun örümcek ağında çırpınan
kelebek gibi?
Al güneşin korunu, uzat ellerini,
Alevlen ateşiyle, yan, kül ol!
Alfabenin küllerinden yeniden doğsun
Atıp sildiğin üç harf, tek kelime…
Aşk!
Çaresizliğini sarmıştı başına psikiyatristin
karşısında çocuk. Katledilen umutlarını çiğniyordu dişlerinin arasında.
Bilebilir miydi büyükler başına acı çığının düştüğünü ve ezildiğini? Koca
kütlenin altında çırpınırken incitiyordu arkadaşlarını, bilmiyordu onları bu
kadar üzdüğünü. Şikâyet üzerine göndermişti öğretmenleri onu buraya.
Konuşturamıyordu doktor, konuşmuyordu çocuk. Suskunluğunu hapsetmişti yüreğine.
Kim anlardı ki onu, kim çıkartabilirdi boğulmak üzere olduğu sulardan? Yüzmeyi
bilmeyen bir insanın halini anlayamazdı karadakiler. Söylese ne olurdu ki?
Konuşmayacaktı. Çocuk başını eğdi ve devam etti dinlemeye...
- Madem sorduklarıma cevap vermeyeceksin az önce
bahsettiğim aşkı açıklayayım. O aşk ki, arkadaşlarından gördüğün, filmlerde
izlediğin aşk değil. Yaşam aşkı, vatan aşkı en önemlisi Allah aşkı… Bu aşkı
tanırsan kendi yaşamın gibi başkalarının da yaşamına saygı duyarsın. İyi bir
insan olarak vatana hayırlı bir evlat olursun. Allah aşkıyla da O’nun
yarattıklarına merhamet edersin.
Ş…
Şakayıkların mı soldu gözünün bahçesinde?
Şebboylar neden boynunu büktü?
Şebnemleri koymayı mı unuttu bulutlar?
Şarabı mı döküldü aşkın, kırılan kadehinden?
Şefkatle sarılmadın mı çocuk
Şimdi nedir bu öfke?
Şeker versem sana
Şenlenir mi yüreğin?
Şahinler, atmacalar, can alışı kuşlar
Şeytanın tuzağından kurtulup bırakırlar mı seni?
Şimşekler çaksın, haykırsın dünyaya
Aşk!
Sıkıyordu ellerini çocuk, yumruğu tırnağına
gebeymiş gibi. Varsın dans etsin evren şen şakrak kahkahalarla. Kulaklarında
kaktüs oluyordu yankılanan sesler. Her gece yıldızların kuyruğunda asıp
öldürüyordu umutlarını. Her sabah güneşin iplerinde sallanırken görüyordu
cansız bedenlerini. Annesini tavan arasında asılı gördüğü günden beri… Nefret
ediyordu annesini anlatan arkadaşlarından. Canlarını yakmak istiyordu bilinçli
olmasa bile… Sevgi demişti psikiyatrist, aşk demişti… Neydi aşk, neydi sevgi,
kendisi hiç karşılaşmamıştı dolaştığı karanlık sokaklarda.
K…
Kabahat diyelim buna, suç işlemez çocuklar
Kabullenmek gerekir.
Kafeste saklanır mı çocukça rüyaların
Kâbuslar mı susturdu dilinin çığlığını?
Kanarya olmalıydın sesinle hoşluk sunan
Kâfi değil mi bu kadar sustuğun?
Kapağını kaldır göğsündeki sandığın
Kırmızı karanfilleri çıkart oradan, dağıt dünyaya
Kurtul içindeki karanlıktan
Kim tutar ki elinden sen istemezsen.
Kasırgaların sesini duyuyorum damarlarında
sürünürken
Kin ve keder yakışmıyor sana
Konuş çocuk ilk sözün aşk olsun.
Aşk!
Konuşturamamıştı çocuğu kadın. “ Bu daha ilk”
diyordu sadece. Kapının önünde bekleyen görevliye teslim ederken… Alnına bir
şefkat öpücüğü yapıştırdı.
- Tekrar görüşeceğiz dedi, tekrar…
Açıklama: Durum öyküsü, olay öyküsü, serbest şiir,
şiirsel nesir kolajı...
(
A-ş-k başlıklı yazı
Afet Kırat tarafından
25.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.