(Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibadet külfetini, namazın meşakkatini ve musibet zahmetini bugün düşünüp muzdarip olmak; hem gelecek günlerdeki ibadet vazifesini, namaz hizmetini ve musibet elemini bugün tasavvur edip sabırsızlık göstermek hiç akıl karı mıdır?
Şu sabırsızlıkta misalin şöyle bir sersem kumandana benzer ki: Düşmanın sağ taraf kuvveti, onun sağındaki kuvvetine katılmış ve ona taze bir kuvvet olduğu halde, o tutar, mühim bir kuvvetini sağ tarafa gönderir, merkezi zayıflaştırır. Hem sol tarafta düşmanın askeri yokken ve daha gelmeden, büyük bir kuvvet gönderir, “Ateş et.” emrini verir. Merkezi bütün bütün kuvvetten düşürür. Düşman işi anlar, merkeze hücum eder, tarumar eder.
Evet, buna benzersin. Çünkü geçmiş günlerin zahmeti, bugün rahmete dönüşmüş. Elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Külfeti, keramete ve meşakkati, sevaba inkılap etmiş. Öyle ise, geçmiş günlerdeki ibadetten usanç almak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddi bir gayret almak lazım gelir. Gelecek günler ise madem daha gelmemişler; o günlerdeki ibadetin zahmetini şimdiden düşünüp usanç göstermek, aynen o günlerdeki açlığı ve susuzluğu bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divaneliktir.
Madem hakikat böyledir. Akıllı isen, ibadet cihetinde yalnız bugünü düşün. Ve “Bugünümün bir saatini, ücreti pek büyük, külfeti pek az; hoş, güzel ve ulvi bir hizmete sarf ediyorum.” de. O vakit senin acı usancın, tatlı bir gayrete inkılâp eder.
İşte, ey sabırsız nefsim! Sen üç sabırla mükellefsin:
Birisi: İtaat üstünde sabırdır. Farzları ve emirleri yerine getirmek hususunda sabretmelisin.
İkincisi: Günaha karşı sabırdır. Haramları ve günahları işlememek hususunda sabretmelisin.
Üçüncüsü de: Musibete karşı sabırdır. Başına gelen musibetlere karşı sabretmeli ve kaderin hükmüne razı olmalısın.
Aklın varsa, bu ikazdaki temsilde görünen hakikati kendine rehber tut, mertçe “Ya Sabûr!” de, üç sabrı birden omuzuna al. Cenab-ı Hakk’ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir; o kuvvetle dayan.
Bu ikazdan anladık ki, Cenab-ı Hak insana günlük bir sabır kuvveti vermektedir. Bu sabır kuvveti, o zaman dilimindeki farzları eda etmeye, haramlardan kaçmaya ve musibete sabretmeye kâfi gelebilecek bir sabır kuvvetidir. Ancak insan bir hata yaparak sabır kuvvetini dağıtır; bir kısmını geçmişe ve bir kısmını da geleceği gönderir. Elinde kalan azıcık sabırla da hazır zamandaki ibadetini yapamaz ve musibetlere dayanamaz. -ALINTI-)