23.02.2013

Günlük Yayınlamaya başladım.En yeni günlüklerimi hem de. Eskilerini de yazarken yenilemeye çalışıyorum. Geçen eski bir günlüğü yeniledim. Tahkiyeyi kullandım biraz fazlaca. Bu bana gelecekte hikaye yazabileceğim düşüncesini ilham etti.’ Yakın çevremin hikayelerini nehir roman tarzında yazabilirim’ dedim kendi kendime. Babamın, dedelerimin, ninelerimin, hatta amcalarım ve kardeşlerimin. Kimi ilgilendirir bilmem, ama Nana adlı bir fahişenin hayatını anlatan Zola’dan cesaret almam hiç de yanlış değil .

Bana evinden seyrek çıkıp eltisine giden Ananemin sokakta karşıma çıkıp, koynundan para çıkarması ‘al torunum bunu ben öldükten sonra ruhuma Kuran-Kerim okursun’ demesi az abidevi bir davranış değil. Hatta o evinden çıkmaya çıkmaya güneşten mahrum yaşayan kadının bir evliya önsezisi içinde olduğu düşüncesi hissettirmiyor değilbana. Ben o zamanlar ilahiyat öğrencisiyim… Belki de imam hatip okuduğum yıllar o yıllar. Abim de aynı okulda okuyor ve benden de başarılı .Kardeşim de bizden birkaç sene sonra aynı okulda okuyacak. Onun yalnız bana bu cömertliği yapması ve benim de bir 10 yıldır her gün bir cüz okuyarak geçmişlerime bağışlamakta olduğumu söylersem- riyakarlık olmasın- ne kadar haklı olduğumu anlarsınız. Hatta diğer torunların bu Kur’an-ı Kerim okuma işine pek sıcak bakmadıklarını söylersem ne kadar haklı olduğumu anlayabilirsiniz.

Dahası babaannemi biraz hatırlasam, onun da ne büyük bir insanlık anıtı olduğu açıkça gözümün önünde canlanmıyor değil. Yemeden içmeden bütün ömrünü çalışarak geçirirken ne düşündü acaba? Fakirliğin ezici baskısından kendini ve ailesini kurtarmak isterken bugün benim refahımın en büyük amili olduğunu itiraf etmekten şeref duyuyorum. Koskoca bir sanayi arsası bugün için trilyonlar ifade eden servet…

Hepsini rahmetle anıyorum bugün. Hele o Dedem. Bembeyaz sakallı ahlak abidesi karıncaezmez insan… Bir düğünde sıkılan silahla yaralanan kendisini yaralayan adamdan hiç bahsetmeyen, bu olayı bile anmaktan özenle kaçınan bir erdem örneği. Hayatı nice örnek olayla dolu, hatta baştanbaşa örnek olan insan. Mahallede, hatta kentte sevmeyeni yoktur onun. Babası ve annesinin çok sevdiği okumuş evladı… Ömrünü öğrenmek ve öğretmekle geçirmişti. Fakirlikten dolayı çok geç evlenmişti. Çünkü tek işi Kuran öğretmekti ve bunun için çok az bir ücret alıyordu. Hiç bir zaman halktan aldığı üç beş kuruş dışında geliri olmamıştı. Kendisine verilen az ücretin fazla gördüğü kısmını da iade ediyor, bir kısmını da hayır işlerine; Cami-i Şerif, Kuran- Kerim kursu yapımına bağışlıyor, geride kalanını da hiç ellemeden Hanımına veriyor, onun bu tasarruflarına kızan kadının sözlü tacizlerine hiçbir karşılık vermeden katlanıyor, suratını bile asmıyor, hatta hafif hafif tebessüm ediyordu.

Onun 30 yıl hem imam hatip, hem Kuran-ı Kerim kursu öğreticiliği yaptığı Doğan Tepe köyünde çektiği eziyetleri Babam acı acı anlatır, kendi tabiriyle Dedemin muanatlığı (!) olarak görürdü. Namaz vakitleri dışında da hizmetini sürdürmesinden, hatta akşamları- o zamanlar köyde kıraathane tabir edilen kahvehane bulunmamasından dolayı- camiyi kahvehaneye çevirdiklerini, hatta yanılmıyorsam caminin bir bölümünde sigara içmelerini, onların pisliğini temizlemenin yine Babam ve Dedeme kaldığını esefle anlatması hiç kulaklarımdan gitmiyor. Ve Dedem öldüğünde na’şının köyün mezarlığına gömülmesini kabul etmemelerinde bu olayların etkisi olduğu kuvvetle muhtemel.


( Arkadya Günlükleri 23.02.13 başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 11.12.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu