16 Nisan 2010 Cuma sabahı 7.00’e doğru telefonum çaldı. Birden içim ürperdi. “Bu saate kim arayabilir, hayır olsun.” diyerek telefona koştum. Arayan eşimin erkek kardeşiydi. “Babam vefat etti.” cümlesini duyunca ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırdım. Diyecek tek şey vardı: Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz.
Kayınpederim Celal Akarsu'nun talihsiz bir trafik kazası sonucu vefat ettiğini öğrendiğimde ilkin kabullenemedim. Onun böyle erken ölebileceği hiç aklımıza gelmezdi. Bazı insanlar vardır. Onlar hayatın her alanında ihtiyaç duyulduğu an hazır bulunurlar. Sanki hayatın akışını onlar düzenliyor sanırsınız, onlar olmasa hayat duracak gibi gelir size. Zamanla kendinizin gelip geçici, onların sürekli kalıcı olduğuna inanırsınız farkında olmadan. Halbuki gerçek öyle değil, hepimiz misafiriz şu garip dünyada.
Vurulduktan sonra koşan atlar… Kendini başkalarının mutluluğuna adamış, fedakar insanların vefatı, bana hep bu sözü hatırlatır. Bu kişiler özeldirler, öyle işler yaparlar ki yaptıklarının tesirini ölüm bile ortadan kaldıramaz. Onlar bu dünyadan çekip giderler; ama eserleri yaşar. Eşimin babası böyle bir insandı. Derince’de birçok hayır kurumunun yapımında maddî manevî katkısı vardır. Vefatından iki gün önce kendisine şükran plaketi verilmişti. Derince’de çıkan gazetenin ön yüzünde vefat haberi varken arka sayfalarda hayır kurumunun kendisine verdiği plaketle çekilmiş resmi vardı. Yardımına koştuğu insanların sayısı belli değildir. O vefat etmiş, aramızdan ayrılmış olsa da kim bilir kaç nesil adı anılacak?
Kırk yıl önce Çankırı’nın Korgun ilçesinden İzmit’in Derince ilçesine sırtında sadece bir ceketle gelen o insan; çalışkanlığıyla kimseye muhtaç olmadan evini barkını yapmış; dürüst ve çalışkan dört çocuk yetiştirmiş. Sadece dürüstlüğü değil, dinine düşkünlüğüyle de herkese örnek olmuştur. Kur’an-ı Kerim’i elinden düşürmez, Ramazan’da hatimle kıldıran camilerde teravihlerini tamamlar, namazını her zaman cemaatle kılmaya çalışırdı. Zaten kazanın olduğu sabah da sabah namazını camide kılmak için otobanda ineceğini söylemiş yakınlarına. Ölüm bile onu hayırlı bir işe koşarken yakaladı.
Peygamber Efendimiz (sav) :"İnsan ölünce amel defteri kapanır, yalnız geriye kamunun yararlandığı bir sadaka (hayrat) yahut kendisine dua eden iyi bir evlat, ya da yararlı ilim bırakanın defteri açık kalır, bıraktığı güzel şeyler sürdükçe o kişiye sevap yazılır." buyurmuş. Kayınpederim inşa edilmesinde katkıda bulunduğu bunca hayır kurumları ile, yetiştirdiği ağzı dualı, alnı secdeli çocuklarıyla imrenilecek bir hayat yaşadı. Bilgisi azdı; ama ameli çoktu. Önemli olanın çok bilmek değil, çok yaşamak olduğunu öğretti bizlere.
Kayınbiraderim İlyas'ın “Onun yerini doldurabilecek miyiz? Asıl mesele bu.” sözü hâlâ kulaklarımda yankılanıyor. Çok doğru söylüyordu, yeri doldurulması zor bir insandı o. Derince’de karşılaştığım birisi başsağlığı diledikten sonra söylediği “Hepimizin babasıydı, babamızı kaybettik.” demişti. Bu söz onun değerini çok güzel ortaya koymuyor mu? Böyle kişiler için kullanılan güzel bir tabir var : “vakıf insan” Kendini hizmete vakfetmiş insan...
Yunus öldü diye
Sala verirler
Ölen hayvan imiş
Aşıklar ölmez.
Ölüm bir son değil, bir kapı; berzah alemine açılan bir kapı. O alemde de yaşam devam edecek. Güzel sonuç ise muttakilerin, Allah’tan korkanların… Güle güle güzel insan ! Ne mutlu bize ki senin gibi bir insanla tanıştık; eğer iyilerden olursak orada, havz-ı kevserin başında, seninle buluşacağız. Ne mutlu sana ki bize iyi bir kul olmayı öğrettin ve dünyanın gelip geçici olduğunu hatırlattın. Güle güle güzel insan , güle güle …