Bu, futbol lehine yazdığım ilk yazı. Yıllardır futbolun kitleleri uyuşturan bir afyon olduğunu savundum, hâlâ da bu düşüncemden vazgeçmiş değilim. Nasıl vazgeçeyim? Bir genç tuttuğu takımın bütçesini, transfer ettiği her bir futbolcuya ödediği miktarı biliyor da ülkesinin bütçesini, dış ve iç borçlarını bilmiyorsa burada bir yanlışlık var demektir. Ülkemde birçok taraftar kendi işleri ile ilgili bilgileri öğrenmiyor, işini geliştirecek haberleri takip etmiyor, randevularına zamanında gitmiyor ; ama tuttuğu takım hakkında her şeyi biliyor, takımının her hareketini basından takip ediyor ve takımının oynadığı maç başladığı an televizyon karşısında bulunmak için bütün gücünü harcıyor. Aynı kişiler iç ve dış siyaset hakkında birkaç cümle kuramazken sevdalısı olduğu takım hakkında saatlerce konuşuyor. Hükümetlerin zam yapacağı zaman derbi maçlarını gözettiğini bilmeyen yok. Ayrıca tüm takımların “iddia” gibi şans oyunlarına alet olması da cabası…

Bu yılki şampiyonluk maçları oynana kadar karşılaşmalar ilgimi çekmemişti. Bu sezonda oynanan futbol karşılaşmaları, sonunda ilgimi çekmeyi ve beni heyecanlandırmayı başardı. Gerçi önceki yıllarda yaptığım gibi hiçbir maçı seyretmedim; ama gelişmeleri günü gününe takip ettim. Maçları seyretmek beni rahatsız ediyor, harcadığım zamana acıyorum. Oyuncuların işi top koşturmak ise benim işim de onları takip etmek olmamalı diye düşünmüşümdür hep. Kısacası herkes işini yapsın.

Benim bu seneki şampiyonluk maçlarına ilgi göstermemin tek nedeni bir Anadolu takımı olan Bursaspor’un başarısıdır, bir de o takımı zirveye taşıyan Ertuğrul Sağlam’ın başarısı… Büyük takımların bazı oyuncular için ödediği transfer ücreti kadar bir bütçeyle yola çıkıp yolunun sonunda ipi göğüslemek her yiğidin harcı değil. Peki bu nasıl oldu? “Bu sene Bursaspor şampiyon.” dediğimde birçok kişi bana ağız kenarıyla gülmüştü. Bense sonuna kadar ümidimi yitirmedim. İnanarak azimle çalışan herkesin kazanma şansı vardır. İşin içinde insan faktörü varsa istatistiksel bilgilerle kesin sonucu belirlemek insanı gülünç duruma düşürür. On atıştan dokuzunu yiyen kalecinin on birinci şutu kurtarma ihtimali niye yüzde elli olmasın. Niye bu şansı ona vermeyelim.

Ülkemin insanını her zaman kötülediler, her zaman başarısızlıklarımızı anlattılar, hep geri kalmışlığımız konuşuldu. Ne varsa Batı’da vardı, en iyisini onlar yapardı, en güzelini onlar üretirdi. Eğer çağı yakalamak istiyorsak her şeyimizle Batılı olmalıydık. Bu anlayışla öz değerlerimizi hiçbir zaman fark etmedik. Bursaspor’un şampiyonluğu ezber bozan bir başarı oldu. Demek ki bizim insanımız isterse inanılmazı başarabiliyor. “Parası olan kulüp istediği oyuncuyu alır ve lider olur.” anlayışını yıkmayı başardı Ertuğrul Sağlam. Nasıl başardı? Kendi insanına güvenerek, içimizdeki yetenekleri keşfederek, çevresindekilerle sağlam diyaloglar kurarak…

Ertuğrul Sağlam, milletimize güvenmemiz gerektiğini bize öğrettiği gibi insanlara ön yargılı bakmamamız gerektiğini de öğretti. Beşiktaş’ın başına geçtiğinde teknik direktörlüğündeki yeteneği konuşulması gerekirken, bir takım at gözlüklü akıl hocaları onun kişisel yönlerini kalemlerine doladılar. Eşinin başörtülü olması bile sorun olarak ortaya konuldu. Özellikle bu yönünün gündeme getirilmesi inançlı insanları yaraladı. Birçok yerde, başındaki örtü önüne engel olarak çıkarılan, anlamsız yasaklarla karşılaşan insanlar “Burada da mı?” demekten kendini alamadılar. “Türkiye bu şekilcilik saplantısından ne zaman kurtulacak.” diye kahrolduğumu dün gibi hatırlarım. Hamdolsun Ertuğrul Sağlam bizleri utandırmadı.

Bir kere daha şahit olduk ki sorun milletimizde değil. Sorun, milletimizi kötü eğiten ve yanlış yönlendiren toplum önderlerinde. Demek ki insanımıza fırsat verilirse üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk yok. Bütün mesele, milletimize güvenmek ve ön yargılardan kurtulmak. Aslında Türkiye’nin böyle bir şampiyonluğa ihtiyacı vardı. Maç öncesinde birçok Fenerbahçeli arkadaşımın Bursaspor’un şampiyon olmasını istediğine şahit olmuştum. İnşallah birçok alanda böyle ezber bozan gelişmeler olur da iyice silkinir kendimize geliriz. Yeter artık boş laflarla oyalandığımız.

17 Mayıs sabahı ümit dolu bakışlarla güne başladım. Ülkemde değişmez denilen bir şey daha değişmişti. Karamsar olmaya hakkımız yok. Bizde ne cevherler var. Teşekkürler Ertuğrul Sağlam, Teşekkürler Bursaspor! Bize bütün bunları öğrettiğiniz için…

( Teşekkürler Bursaspor başlıklı yazı Abdullah GÜNDEM tarafından 19.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu