İsrail'in Dünya Barışına Verdiği Zarar ve Gelecek Yüzyıllara Bıraktığı Nefret Politikası
İsrail, 1948 yılında kurulduğu günden beri, Filistin topraklarını işgal etmeye, Filistin halkına zulmetmeye ve bölgede sürekli bir savaş ve kriz ortamı yaratmaya devam ediyor. İsrail, uluslararası hukuku, insan haklarını ve BM kararlarını hiçe sayarak, nükleer silahlara sahip, baskıcı ve saldırgan bir devlet olarak, dünya barışına büyük bir tehdit oluşturuyor. İsrail, aynı zamanda, gelecek nesile, nefret dili ve en kötü miras olarak, ırkçılık, ayrımcılık, şiddet, terör ve yalan dolu bir ideoloji bırakıyor.
İsrail, kuruluşundan itibaren, Filistin topraklarının yüzde 78'ini ele geçirdi ve 1948'de 750 bin Filistinliyi evlerinden sürdü¹. Bu sürgün, Filistinliler tarafından "Nakba" yani "Felaket" olarak adlandırıldı. İsrail, 1967'de de, Batı Şeria, Gazze Şeridi, Doğu Kudüs, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ni işgal etti². Bu işgal, Filistinliler tarafından "Nekse" yani "Yara" olarak adlandırıldı. İsrail, işgal ettiği topraklarda, Filistinlilere karşı, sistematik bir şekilde, katliam, tutuklama, işkence, yıkım, yerinden etme, yerleşim, duvar, ambargo, abluka, saldırı ve provokasyon uyguladı³. İsrail, Filistinlilerin ulusal haklarını, özellikle de bağımsız bir devlet kurma ve mültecilerin geri dönüş hakkını, tanımadı ve engelledi. İsrail, Filistinlileri, kendi topraklarında, yabancı, düşman ve terörist olarak gördü ve onlara karşı, "Yahudi devleti" ve "Büyük İsrail" idealleri doğrultusunda, bir soykırım politikası izledi.
İsrail, sadece Filistinlilere karşı değil, aynı zamanda, bölgedeki diğer Arap ve Müslüman ülkelere karşı da, saldırgan ve düşmanca bir tutum sergiledi. İsrail, 1956, 1967, 1973, 1982, 2006 ve 2023 yıllarında, Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak gibi ülkelere karşı, savaşlar başlattı veya katıldı. İsrail, bu savaşlarda, binlerce sivilin ölümüne ve yaralanmasına, milyonlarca insanın yerinden olmasına ve mülteci durumuna düşmesine, altyapının ve ekonominin tahribatına ve bölgesel istikrarsızlığa neden oldu. İsrail, ayrıca, İran'ın nükleer programını engellemek için, siber saldırılar, suikastlar, sabotajlar ve casusluk faaliyetleri yürüttü. İsrail, bölgedeki müttefikleri olan ABD, Avrupa ve bazı Arap ülkeleri ile birlikte, İran'a karşı, yaptırım, baskı ve tehdit politikaları uyguladı. İsrail, İran'ı, "varoluşsal bir tehdit" olarak gördüğünü ve gerektiğinde askeri müdahalede bulunabileceğini açıkladı.
İsrail, dünya barışına verdiği zararın yanı sıra, gelecek nesile, nefret dili ve en kötü miras olarak, ırkçılık, ayrımcılık, şiddet, terör ve yalan dolu bir ideoloji bırakıyor. İsrail, Yahudileri, Tanrı'nın seçilmiş halkı olarak gören, diğer halkları ise ikinci sınıf, hatta insan olmayan varlıklar olarak gören, bir ırkçı ve ayrımcı anlayışa sahip. İsrail, Yahudilerin, Filistin toprakları üzerinde, tarihi, dini ve hukuki bir hakkı olduğunu iddia eden, diğer halkların ise bu topraklarda hiçbir hakkı olmadığını savunan, bir işgalci ve sömürgeci bir zihniyete sahip. İsrail, Yahudilerin, Filistinlilere karşı, her türlü şiddet, terör ve yalan yöntemini kullanabileceğini düşünen, diğer halkların ise bu yöntemlere başvurduğunda, terörist, barbar ve vahşi olarak nitelendirilen, bir çifte standartlı ve ikiyüzlü bir mantığa sahip. İsrail, Yahudilerin, Filistinlilerle barış yapmak yerine, onları yok etmek veya sürmek gerektiğine inanan, diğer halkların ise barış istediklerinde, samimi olmadıklarını veya zayıfladıklarını öne süren, bir savaşçı ve saldırgan bir tutuma sahip.
İsrail'in gelecek yüzyılı ise, bu politikalarının sonucu olarak, izolasyon, yalnızlık, çöküş ve yok oluş olacaktır. İsrail, uluslararası toplumun, özellikle de Arap ve Müslüman ülkelerin, büyük bir tepkisi ve nefreti ile karşı karşıya. İsrail, Filistinlilerin, özellikle de genç neslin, büyük bir direnişi ve mücadelesi ile karşı karşıya. İsrail, kendi içinde, büyük bir bölünmüşlük, çatışma ve kriz ile karşı karşıya. İsrail, kendi tarihinde, büyük bir suç, utanç ve pişmanlık ile karşı karşıya. İsrail, kendi geleceğinde, büyük bir belirsizlik, korku ve endişe ile karşı karşıya. İsrail, kendi sonunda, büyük bir yıkım, kayıp ve yok oluş ile karşı karşıya.
İsrail-Filistin çatışmasının, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanması için, iki devletli bir çözümle sona erdirilmesi gerektiğinin önemini vurguladık. Bu çözümün, Filistinlilerin ulusal haklarını tanıyan, İsrail'in güvenliğini sağlayan ve bölgedeki diğer ülkelerin çıkarlarını gözeten bir çözüm olması gerektiğini belirttik. Bu çözümün, uluslararası toplumun, özellikle de ABD'nin, etkin bir arabuluculuk ve baskı rolü oynaması gerekmektedir. ABD, İsrail'in en büyük müttefiki ve silah tedarikçisi olarak, İsrail üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. ABD, İsrail'i, işgal ettiği topraklardan çekilmeye, yerleşim faaliyetlerini durdurmaya, Filistinlilerin ulusal haklarını tanımaya ve iki devletli bir çözüme ulaşmaya ikna etmelidir. ABD, aynı zamanda, Filistinlileri, şiddetten uzak durmaya, İsrail'in varlığını kabul etmeye ve barış görüşmelerine katılmaya teşvik etmelidir. ABD, bu süreçte, BM, AB, Rusya ve Arap ülkeleri gibi diğer uluslararası aktörlerle işbirliği yapmalı ve onların desteğini almalıdır.
İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için, iki devletli bir çözümün gerekliliği konusunda görüş birliği olduğu belirtilmektedir. İki devletli bir çözüm, Filistinlilerin, 1967 sınırları temelinde, Doğu Kudüs'ü başkent olarak, egemen ve bağımsız bir devlet kurmalarını; İsrail'in ise, güvenli ve tanınmış sınırlara sahip, demokratik ve Yahudi bir devlet olarak varlığını sürdürmesini sağlayacaktır. İki devletli bir çözüm, aynı zamanda, Kudüs, mülteciler, su, güvenlik ve sınır gibi çözüme kavuşturulması gereken temel konularda, tarafların karşılıklı anlayış ve uzlaşıya varmalarını gerektirecektir. İki devletli bir çözüm, uluslararası hukuka, BM kararlarına ve Arap Barış Girişimi'ne uygun olacaktır.
İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için, bölgedeki diğer ülkelerin de katkıda bulunması önemlidir. Özellikle, Arap ülkeleri, İsrail ile normalleşme sürecini ilerletmeli ve Filistinlilere siyasi, ekonomik ve insani destek vermeli; Türkiye, İsrail ile ilişkilerini geliştirmeli ve Filistinlilerin haklı davasını savunmaya devam etmeli; İran, İsrail ile savaş tehdidinden vazgeçmeli ve Filistinlileri şiddete teşvik etmek yerine barışa yönlendirmeli; Mısır, Ürdün ve Lübnan, İsrail ile barış anlaşmalarını korumalı ve Filistinlilerin sorunlarına çözüm bulunmasına yardımcı olmalıdır.
Bu makalede, İsrail'in dünya barışına verdiği zararı ve insanlığa bıraktığı nefret dili politikaları konusunda, son gelişmeleri, tarihsel arka planı ve uluslararası boyutu ele aldık. İsrail-Filistin çatışmasının, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanması için, iki devletli bir çözümle sona erdirilmesi gerektiği önerisinin yanısıra bu çözümün, Filistinlilerin ulusal haklarını tanıyan, İsrail'in bölgedeki diğer ülkelerin çıkarlarını gözeten diplomatik çözümle barıştan yana çözümler geliştirmesi gerektiğinin önemini gündeme getirdik. Bu çözümün, uluslararası toplumun, özellikle de ABD'nin, etkin bir arabuluculuk ve baskı rolü oynamasıyla mümkün olabileceğini ve bu soykırımı durdurması gerektiğini dünya gündemine haykırdık..!
Yazan :SagirZadeOzaN 🪡🎶