Sahi

*

sahi

sen ne sandın ki

bu dünyanın nizamı böyledir azizim

dünyalık telaşıyla

mevziyi terk edenler yüzünden kendini helak etme

dili diline

örfü örfüne benzemez

lakin sorsan ezelden ebede sakinidir bu mekanın

dedeleri evvel zaman tespihçisidir hatta

 

hiçbir bayramı

hiçbir cenaze namazını kaçırdıkları vaki değildir

sulh zamanı en ön safta olduklarına kasem etsen yeridir

kavga zamanı mutlak mazeretleri vardır

 

 

bedel ödediğimiz zaman

suya sabuna dokunmayan

ben de sizdenim selamı çakanların

iğreti bir nazarla dönüp bakmalarına

yarım ağız selamlarına

tepeden bakan hoşnutsuzluklarına aldanma

 

 

hala aynı salvolar

hala ümitsizlik salaları okunuyor

hal böyleyken hayıflanmaktan

kendimizi paralamaktan geri durmuyoruz



nisyanla malulüz

çabuk unutuyoruz

çabuk kanıyoruz
hemencecik rehavete kapılıveriyoruz

konjonktüre yeniliyoruz

gölgelerin sahiciliğine inanıp güneşi yok sayıyoruz

 

 

halbuki
tükenmişlik sendromu hepimizi çepeçevre sarmışken

yaptığımız ilk şey yazgımızı sorgulamak oluyor

beceriksizliğimizi örtmek için bahaneler arıyor

olur olmaz yaftalar kullanıyoruz

çok çabuk teslim oluyoruz

çok çabuk…

 

 

dün fetih şarkıları söyleyen biz değilmişiz gibi

gemileri yakıp mutlak zafere iman edenlerden olmamışız gibi

her gün biraz daha alıştığımız konfor tabusunu  

elimizin tersiyle itecek

gücü bulamıyoruz kendimizde

ibrahim değiliz artık

 


halbuki eskiden her birimiz

la ile başlardık güne

şimdilerde illalara tutsağız

illa da ben

ben yoksam salvoları hırla gır

 

 

geçmişi unutanlar

geleceğini inşa edemezler

kuşatılmışlık hissiyle teslim bayrağını çekmiş bir nesli

çağın ihtiyaçlarına göre yeniden kuşandırmazsak

daha çok bozgunlar yaşayacağız
yenilgilerden zaferler devşirmeliyiz

sahip olduğumuz iman ve inançla

yeniden başlamalıyız

ve hemen

 

 

kendi yaramızı kendimiz sarmak zorundayız

dirileceğiz  kanadığımız yerden
kalbin gülümsediği yerde yeniden çiçek açacağız
kendi uçurumlarımızı bilerek sabırla yürüyeceğiz
aralıksız bir varoluşla

gözümüzü ufka dikerek yürüyeceğiz

menzile varmak için

yola çıkmış karıncadan utanarak yürüyeceğiz

erdemli bir hayat için

vakti kuşanarak yürüyeceğiz

 


bir şafak vakti

ağlamadan dillerimiz dolaşmadan

yumruğumuz çözülmeden gecenin karşısında

şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı

üzerimize yüreğimizden başka muska takmadan

şehre yeniden ineceğiz

 

 

yarınlara  yazılmış  o aziz mefkurenin izinde

mazeretlere sığınmadan

kulların günahlarını davaya mal etmeden

var olacağız

yaklaştıkça erişilmez bir mite dönüşen

o kutsal zafere yürüyeceğiz

yeniden

 

 

kur’an’ın emin bir bekçisi gibi

bu davayı taşıyan her dava adamı gibi

hayatımızdan fedakarlık yaparak

koşacağız

yorulacağız

terleyeceğiz

 

 

üzüntüden gözyaşı dökerek

ahrette rahat etmeyi umarak

dünya hayatından vazgeçeceğiz

şahit olacağız

şehit olacağız

 

 

davasının aşığı

davasının delisi gibi

davası için yaşar ve davası için ölür gibi

deliler gibi çalışacağız

gayret göstereceğiz

 

 

sonuca bakmadan

sonuç  elimizde değil

sonuç Allah’ın takdiri

başarı onun hayrı

başarısızlık bizim imtihanımız

sabrederek

her şart ve koşulda davaya bağlı kalarak

hakkı ayakta tutacağız

 

 

imanı olanın iddiası

iddiası olanın hedefleri vardır

imkanlar yetersiz

hatta yok denecek kadar az olabilir

bu yolda ölmek şahadet

yaralanmak gazilik

sürgün edilmek hicret

hapsedilmek halvettir

cennete çağrılan bir davetli gibi

karşılığı Allah ile olmaktır

o müjdeyi beklemektir

 

 

mümin  yorulur ama durmaz

onun yorgunluğu durduran bir yorgunluk

nefsi bir yorgunluk değil

insani bir yorgunluktur

dert etmez

dert alır

yük olmaz

yük alır

dertlidir

derdi de dermanı da aynı yürektedir

 

 

gönlüne davanın aşkı düşmeye görsün

o aşk onu durdurmaz

Allah’a adanmış yüreğiyle

tam zamanlı

bir ömürlük vakfeder kendini

dünya-alemi verseler satmaz

cennet karşılığında Rabbine satar canını

 

 

müslüman yanmış adamdır

yoktur kaybedecek bir şeyi

yanmış bir adamı yakabilecek

bir ateş var mıdır ki

 

 

redfer

( Sahi başlıklı yazı redfer tarafından 7.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.