Kolektif alanda kişilerin kazandığı donanımların hiçbiri kişisel kapasiteyle ortaya konur olanaklar değildi. Toplum içinde kamusal olan yapabilirliğe, kişisel mülk olarak sahip çıkmak en onulmaz hata durumdu.

Bunlar görmezden gelinerek özelleştirme adı altında kamu kaynakları ve kamu gücü yapabilirliği şahsın gücü oluyordu!

Artık kamusal üretim olan bilgi, mülk sahibinin bilgisi olmakla mülk ve hüküm sahibi kişiler uhdesinde gizlenip sömürü aracı olarak kullanılıyordu.

Kolektif alanda özelleştirme yolu ile mülk sahipliğine geçiş hemen öyle kolay olmadı. Kandırma, hile ve tuzaklarla dolu El gibi bir geçiş dönemi içinde mülk sahipliğine uygun kavram ve eylemlerin illüzyonlarıyla köleci sisteme geçilecekti.

Geçiş dönemine ilişkin eylemli kavramlardan birisi de mülk sahibinin rahatı, huzuru, istirahati ve şimdilerde dünyalık dediğimiz iaşesi için çalışmadan, "irade sahibi emir olarak HUZUR HAKKI alması gerekiyordu".

Hak kollektifti. Yani "hak genel olarak bir şekilde üreten transfer emeğin başka şekilde tüketim ve kullanım nesnesini kişinin kolektif güç sayesinde huzur olarak elde etmesiydi".

Oysa şimdi geçiş dönemiyle birlikte "kolektif hak mülk sahibinin huzur hakkıydı". Huzur hakkının gerisinde böylesi nesnel ve gerçek bir sanal köleci geçmiş vardı. 

Oysa günümüzdeki huzur hakkının köleci tarihselliği unutulmuştu. Köleci ilkeler iyice benimsenmişti. Köleci bakış tarzından başka bir tarzda düşünmek genel çoğunluk için pek mümkün değildi. 

Bu nedenle "bal tutan parmağını yalar. Ticaretin on da dokuzu kârdır. Ekmeğini taştan çıkarmak. Sen ağa ben ağa inekleri kim sağa" gibi veciz olduğu öğretilen binlerce söz, bu tür bakış açımızın kanıksama ve kırılma indisini oluşturur.  

Huzur hakkı bu tür bakış açıları üzerine oturmakla günümüzde tümden arpalığa dönüşmüştür. Yeni şimdiki huzur hakkı da bir sömürü, iltimas ve kayırma şekliydi. Beş yerde, on yerde ücret almanın dalaveresiydi.

Huzur hakkı şimdilerde birkaç kişinin yaptığı işe onlarca kişi kadro edilip işe bile gelmeden bankamatikte para çekmenin gayri meşruluğuydu. Köleci sisteme göre meşruydu. İş yapmamakla transfer emek kuralına göre meşru değildi.

Yine El mana anlayışını ve köleciliği oluşan geçiş dönemi; rızk gibi keyfi takdir gibi huzur hakkı gibi kader gibi elinin altına mal bulunduranla, elinin altında mal bulunduramayan bir olur mu? gibi zihin sel algıların oluşturulduğu; kavramların eyleme dönüşeceği süreç olmakla, tomurcuğun çiçeğe dönüşme oranı gibi bir şeydi.
( Ölçü 4 başlıklı yazı bayram-kaya tarafından 7.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu