Hayıflanma yine de...
Bu aşkı bir devrim bile kurtaramazdı
zaten!..
Çünkü günaha boyalı kaldırımlarda,
Yalın ayak dolaşırken bulmuştuk
birbirimizi...
Anlatmaya hiç gerek yok gerisini...
En sonunda hıçkırıklı bir veda
bestesinden almıştık nasibimizi!..
"Hoşça kal" demeye bile
kalmamıştı kudretimiz...
Hayallerin ardından masum masum
bakmakla yetinmiştik!..
...ve ardımızdan süpürmüşlerdi bütün
izimizi…
Yağmur, ikinci defa ıslatmıştı
mendilimizi...
Kumaşı yamalı düşlerin ortasında,
Bizi bizden çalıp, bize hediye
etmişlerdi gölgemizi…
Sanki nazar değdirsinler diye,
Kendi ellerimizle büyütmüştük
katilimizi…
Bu yüzden kimseye olmamıştı
nefretimiz…
Eyvahları dost edinmiştik…
…ve kendimize saklamıştık sancılı
hislerimizi!..
Sevmekten başka neydi sanatımız?
Nasıl yıkıldı ihtişamlı
saltanatımız?
Bu acımasız hezimete lâyık mıydı
güllük gülistanlık hayatımız?
Bunları da zaman zaman sormuştuk
kendimize!..
Ama inan ki muhabbetin bu kadarı
bile fazlaydı bize!..
Hüzün limanında biletsiz yolcuları
almıştık gemimize…
…ve demir atmıştık pişmanlıklar
denizine!..
Hak etmemiştik biz, güzel olan
hiçbir akîbeti…
Belki de aşkın hesabını peşin ödemek
gerekirdi…
Demek düşler tadında bırakılmalıymış
bazen;
Bize ağır geldi bu saadet denen
düzen;
Hayıflanma yine de...
Bu aşkı bir devrim bile kurtaramazdı
zaten!..
_/' İbrahim Halil MANTIOĞLU '\_